Sapıklıklar, Zındıklıklar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Mart 2019
Pazartesi
Son yıllarda son derece yanlış görüşler, uyduruk fetvalar, sahte ictihadlar, hattâ zındıklıklar ortaya çıkmıştır. Maalesef bu işleri yapanlar içinde birtakım ilahiyat profesörleri de vardır. Din düşmanı bazı büyük gazeteler böyle profesörlere birer sütun ayırmışlar, onları halkın ve aydınların kafalarını karıştırmakla vazifelendirmişlerdir. Sapıklıklardan, zındıklıklardan, yanlış ve hatâlı görüşlerden bazılarını sıralıyorum:
(1) Peygamber bir postacı idi. Ölmüştür işi bitmiştir. İslâm’ın tek kaynağı Kur’an’dır. Sünnet kaynak değildir, hadîsler uydurmadır…
(2) İtikadda ve ameliyatta mezheplere lüzum yoktur. Herkes dini, kendi kafasına göre yorumlayabilir.
(3) Bugünkü ilmihal Müslümanlığı yanlış, aslına uygun olmayan, bozuk bir dindir. Asıl İslâm benim anlattığım İslâmdır. Hocalar İslâm’ı zorlaştırmış ve bozmuştur.
(4) Zındıklardan biri, lisanımıza Farsçadan çevrilmiş olan kitabında “Allah gerçek bir Janustur” diyerek Cenab-ı Hakk’ı bir Roma putuna teşbih etmek (benzetmek) sapıklığını irtikab etmiştir.
(5) Arapçadan çevrilen bir kitabın birinci baskısında “Dualar ve namazlar, bütün bunlar tembellik çağlarının ürünüdür”, ikinci baskısında bu cümle değiştirilerek “Salavatlar ve zikirler, bütün bunlar tembellik çağlarının ürünüdür” şeklinde bir cümle bulunmaktadır.
(6) Zındıklar ve sapıklar, Şeriatsız, muamelât ahkamı olmayan bir İslâm hümanizması türetmekle vazifelendirilmişlerdir.
(7) Sarih âyet ve sahih hadîsler bulunmasına, bu konuda ondört asırlık bir icma olmasına rağmen sapıklar tesettürü de inkâr etmektedir.
(8) Yüzde yüze kadar faiz almak meşrudur ve caizdir şeklinde görüşler bile beyan edilmiştir.
(9) Kur’an’daki dört temel terim, yani Rab, İlah, din, ibadet konusunda Müslümanlar üçüncü hicri asırdan sonra sapıtmışlardır diyecek kadar ölçüyü kaçıran bir Pakistanlı yazarın kitapları birkaç yayınevi tarafından bastırılmış olup şimdiye kadar yüzbinlerce nüsha satılmıştır.
Maalesef bunca yanlış ve sapık görüşe, kafa karıştırıcı fikirlere karşı Ehl-i Sünnet ve Cemaat camiasında yeterli reaksiyon olmuyor. Reddiyeler, cerhler, yazılmamakta, Müslümanlar uyarılmamaktadır. Diyanet bu konuda son derece sessiz kalmaktadır.
Yıllardan beri zındıklık propagandası yapan, kendini 15’inci hicrî asrın müceddidi gibi gören, ilmihal Müslümanlığına savaş açan bir adamın bankalarda bir milyon dolar parası bulunduğu rivayet ediliyor. Demek ki, zındıklık dünya kârı getiriyor. Ne kötü bir kâr ve kazançtır bu!
50’li yıllarda bozuk fikirlere, sapık görüşlere, zındıklıklara karşı ulema gerçek İslâm’ı müdafaa ederdi. Osmanlı imparatorluğundan kalma müderrisler, dersiamlar, icazetli hocalar hayattaydı. Dini dergilerde makaleler yahut müstakil kitaplar ve risaleler halinde uyarıcı faaliyet yaparlardı. Şimdi İslâm’ı, Kur’an’ı, Sünneti, sahih itikadı müdafaa eden çok azaldı.
Maalesef bazı çok zengin ve güçlü cemaatler zındıkların bazılarına ödül bile veriyor.
Bilhassa itikad konusunda halk ve genç nesilller arasında büyük ve vahim bozukluklar meydana gelmiştir. Bunların bir kısmı, inananlarını ve bağlılarını küfre götürecek kadar tehlikelidir.
Bütün bu sapıklık ve zındıklıklardan kurtulmak, selamette olmak için dikkat edilecek şeyler şunlardır:
(1) İtikadda ya Eş’ari, yahut Matüridi olmak gerekir. Bu yollar Kitab ve Sünnet üzeredir. Usul (temeller) konusunda aralarında ihtilaf yoktur.
(2) İbadet ve muamelat konusunda dört mezhepten biriyle amel etmek gerekir.
(3) Telfik-i mezahib, mezhepsizlik yanlıştır.
(4) Dinî konularda orta yolda olmak, aşırılıklardan kaçınmak, meşreb ve fırka taassubuna kapılmamak gerekir.
(5) İlmi olmayan, ehliyeti bulunmayan, din tahsili yapmamış olan, dini icazete sahip bulunmayan kimseler kendi kafalarına göre Kitab ve Sünnet’ten hüküm çıkartmaya, naylon müctehidlik taslamaya kalkışmamalıdır.
(6) Dini kendine ve dünyaya değil, kendini ve dünyayı dine uydurmak gerekir.
(7) Muteber akaid ve fıkıh kitaplarına tâbi olunmalı, geçmiş büyük ulema rehber olarak kabul edilmelidir.
(8) Mevrid-i nasta ictihad olmaz. Yani hakkında kesin âyetler bulunan konularda ictihad yapılamaz. Dinimiz tesettürü emretmiştir. Çünkü tesettür Kur’anla, Sünnetle, ondört asırlık icma-i ümmetle sabit bir farzdır. Hiçbir zındık, hiçbir sapık, hiçbir müsteşrik kılıklı ilahiyatçı dinimizin ve Şeriatımızın bu kesin emrini değiştiremez.
(9) “Gerçek ve asıl İslâm bugünün sosyetik, batılılaşmış, hedonist kesimine zor geliyor, o halde dini biraz kolaylaştıralım, Onu Şeriatsız ve fıkıhsız bir hümanizma haline getirelim” gibi düşünceler şeytanî vesveselerden ibarettir. Bunlara kulak asmamak gerekir. Dinimiz ilahî bir nizamdır, onu kendi kafamıza göre değiştirmeye hakkımız yoktur.
(10) “Kur’an ve hadîsteki hükümler, hudutlar, ölçüler İslâm’ın ortaya çıktığı ilk devre aitti. Şimdi geçerli değildir” gibi düşüncelerin kıymeti yoktur. Dinimiz evrenseldir, kesin hükümleri yürürlükten kalkmaz ve asla değiştirilemez.
Maalesef şu anda kitap piyasasında belki de elli ayrı Kur’an tefsiri ve meali bulunmaktadır. Bunların bir kısmı ehliyetsiz yazarlara sırf para kazanmak maksadıyla yazdırılmış ve yayınlanmıştır. Kur’an tefsiri ve tercümesi yapabilmek için ehliyetli ve icazetli müfessir olmak gerekir. Müfessir olmayan kişilerin yazdıkları tefsirler, yaptıkları Kur’an tercümeleri re’y ve heva üzerinedir, bid’attir. Bunlar hakkında “Men fessere’l-Kur’ane fekad kefer” buyurulmuştur. Hiçbir Müslüman, aldatıcı reklamlara ve propagandalara kanarak bu gibi yanlış tefsir ve mealleri satın almamalıdır. Halk ve gençlik İslâm’ı akaid, ilmihal, ahlâk kitaplarından öğrenmelidir.
Uyarıyorum: İlmi ve iktidarı olup da sapıkları, zındıkları, oryantalist taslağı ilahiyatçıları tenkid, red ve cerh etmeyen âlimler ve ilgililer büyük sorumluluk altındadır. Sapıkların ve zındıkların peşinden giderek dininizi ve ebedî saadet ve kurtuluşunuzu tehlikeye atmayınız. 14 Aralık 1999