Saplantılar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 10 Mart 2019
1. Herkesi okuturuz, böylece bilgi ışıkları her yeri aydınlatır ve halk yükselir, ülke kalkınır.
– Okutmakla halkın yükselmesi ve ülkenin kalkınması iki şeye bağlıdır. Bir, ne okuttuğuna; ikincisi kimleri okuttuğuna; Hak, doğru, güzel, faydalı, hikmetli ilimler okutacaksın; bunları okumaya, öğrenmeye ehil, layık kaliteli insanları okutacaksın. Hazret-i Ali, “Eşrara (şerlilere, kötülere) ilim öğretmek, eşkiyaya silah temin etmek gibidir“ buyurmuştur.
2- Bugünkü anayasa iyi ve uygun değildir. Onun yerine iyi bir anayasa hazırlanıp yürürlüğe konulursa devlet, halk, ülke kurtulur.
– Bu kadar ucuz değildir kurtulmak. Anayasanın değiştirilmesi elbette gerekir ama anayasa sihirli değnek değildir. Tepeden tırnağa kadar köklü, büyük, esaslı bir değişim gerekmektedir. İlk önce resmî ideoloji kaldırılacak, sonra eğitim ve üniversiteler millî kimliğe, akla, hikmete uygun bir yapıya sokulacak; politika, hukuk, temel müesseseler islah edilecektir. Dört başı mâmur ve her konuyu içine alan bir kurtuluş plan ve programı hazırlanıp tatbikata geçirilmedikçe kurtuluş ve yücelme bir hayaldir. Böyle bir plan ve program yapılsa bile, başarılı bir şekilde uygulanmadığı taktirde yine netice alınmaz.
3. Şu anda en büyük eksikliğimiz paradır. Para bulunur, borçlarımız ödenir, iktisat rayına oturtulursa kriz ortadan kalkar.
– En büyük eksikliğimiz para değil beyindir. Biz bu kafa ve zihniyetle gidersek, Amerika’nın bütçesini bize verseler onu da yer bitirir, israf eder ve yine düze çıkamayız. Bize, 1945’te İkinci Dünya Savaşı’ndan feci şekilde yenik çıkan ve kayıtsız şartsız teslim olan Almanya ve Japonya’daki gibi beyinler, kaliteli insanlar ve iradeler lazımdır. Ülkeleri, devletleri, milletleri güçlü yapan insanlarının kalitesidir.
4. İslâm uygulanırsa Türkiye kurtulur, yükselir.
– Nazarî bakımdan bu söz doğrudur. Lakin İslâm’ı hangi kadrolar, hangi beyinler uygulayacak, bu husus mühimdir. Pakistan bir İslâm Cumhuriyetidir ama orada işler iyi gitmiyor, darbeler oluyor. 200 milyar dolar kara para varmış orada. Ülkede büyük bir kokuşma mevcutmuş. Bu ülkede İslâm’ı kırsal kesim, gecekondu, varoş zihniyetli Müslümanlar hakkıyla uygulayamaz. Bilgi, aksiyon ve estetik bakımdan çok kaliteli, çok güçlü, çok üstün Müslüman kadrolar bulunmadıkça İslâm uygulanamaz.
5- Bizi düşmanlarımız bu hale getirdi. Onlar olmasa her şey düzelecek, işler yoluna girecek.
– Bunlar kuruntudur. Bizim en büyük düşmanımız kendimiziz. Dışarıdaki düşmanların önemini abartmayalım. Cahil, ahlâksız, kalitesiz, faziletsiz, emanete hıyanet eden bir Müslüman İslâm’ın ve Müslümanların dolaylı bir düşmanıdır. Yine yamuk işler yapan faziletsiz bir Türkçü ve milliyetçi de Türklerin ve Türkiye’nin düşmanıdır.
6- Türkiye’yi kurtaracak şey sekülerleşme, yani çağdaşlaşma, din ile hayatı birbirinden ayırmaktır.
– Türkiye dinden uzaklaştıkça batmaktadır. Çağdaşlığın bu noktasında bu kadar batmış bulunuyoruz. Çağdaşlık daha ilerlerse daha fazla batacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Din hayat demektir, o giderse hayat, varolmak da gider.
7- Türkiye İslâm ülkeleri içinde durumu en iyi olan memlekettir. Bunu da dinsizliğe borçluyuz.
– Ne büyük bir hezeyan. Bir kere Türkiye’nin durumunun iyi olmakla hiçbir ilgisi yoktur. Binaenaleyh en iyi olması da mevzuubahis değildir. “İslâm dünyası içinde durumu en az kötü olan Türkiye’dir“ denilse bile bu da tartışılabilir bir iddiadır.
8. Cumhuriyet tehlikededir. Devletimizi tehdit eden en büyük tehlike de irticadır.
– Cumhuriyetin tehlikede olduğu doğrudur. Ancak irtica diye bir tehlike yoktur. Asıl tehlike ehliyetsizlik, liyakatsizlik, derin devletçilik, resmî ideoloji, demokrasiye ve hukuka aykırı teori ve uygulamalar, kokuşma, devletin ve mahallî idarelerin bütçelerinin hortumlanması, ülkenin çok kötü idare edilmesi, İslâm’ın ve Müslümanların tehlike olarak görülmesi, Sabataycı militan bir azınlığın diktatörlük hevesi, rüşvetin yaygınlaşması, eğitimin ve üniversitelerin dejenere edilmesi, din ve inanç hürriyetinin çiğnenmesi, yüksek tabakanın dejenere olması gibi hususlardır. Cumhuriyet fazilet rejimidir. En büyük tehlike faziletsizliktir.
9- Laikliği var gücümüzle koruyacağız.
– Bir şeyin korunabilmesi için öncelikle var olması gerekir. Türkiye’de laiklik yoktur ki, korunabilsin. Bizdeki sistem “Devlet dini“ sistemidir. Laiklik boş bir edebiyattan ibarettir. 1928’de anayasadan, “Devletin dini, İslâm dinidir“ maddesi kaldırılmıştır ama uygulamada bu madde yürürlüktedir. Kabinede din işlerinden sorumlu bir bakan bulunmaktadır. Devletin resmî bir Diyanet İşleri Başkanlığı vardır. Devletin, resmî memur statüsünde yüz bin imamı, müezzini, müftüsü, vaizi, din hocası mevcuttur. Devletin beş yüzden fazla İmam-Hatip okulu, onyedi İlahiyat Fakültesi vardır. Böyle bir sistem nasıl laik olabilir?
10- Laiklik cumhuriyetin, medeniyetin, yücelmenin, ilerlemenin vazgeçilmez şartıdır.
– Dünyada, anayasalarında laiklik yazan iki ciddî ve büyük devlet vardır ki, bunun biri Türkiye, diğeri Fransa’dır. Türkiye’de laikliğin adı vardır, kendisi yoktur. Fransa gerçekten laiktir. Bu iki devletin dışındaki bütün büyük, güçlü, kalkınmış, medenî, ilerleyen devletler laik değildir. Meselâ demokrasinin, hukukun, insan haklarının vatanı olan İngiltere’de devlet başkanı aynı zamanda millî Anglikan kilisesinin de başkanıdır. Komşumuz Yunanistan Avrupa Birliği’ne girdi, orada da laiklik yoktur; din ve devlet uyumu ve işbirliği vardır. Dünyanın en güçlü devleti olan ABD’de paraların ve pulların üzerinde “Biz Allah’a güveniyoruz“ yazılıdır ve orada yaşayan Müslümanlar dinlerinden, inançlarından, başörtülerinden, sakallarından, kıyafetlerinden dolayı hiçbir zulme, baskıya mâruz kalmamaktadır.
11- Biz kadınları hürleştirdik. İslâm’da kadın hakları kısıtlıdır.
Sınırsız hürriyet olmaz. Kadınlara, üzerinde devletin resmî damgası bulunan “vesikalarla“ fuhuş yapmak hürriyeti ve imkanı tanınamaz. Hürriyet tek başına bir değer ve mânâ taşımaz. Onun yanında saygı, haysiyet, adalet gerekir. Kadın, insan olmak bakımından hukuk önünde erkeğin eşitidir. Lakin kadın kadındır, erkek de erkek. Niçin futbol takımlarında kadınlarla erkekler birlikte oynamıyor? Niçin olimpiyatlarda kadınlar ayrı, erkekler ayrı ekipler halinde yarışıyor? Niçin orduların yarısı kadın, yarısı erkek değil? Niçin dünyanın hiçbir ülkesindeki parlamentoda milletveklilerinin yarısı kadın, yarısı erkek değil?.. İslâm anne olarak, zevce olarak, iffetli kadın olarak kadınlara en büyük değeri vermiştir. Ne kölelik ve ikinci sınıf insan statüsünde bulunmak, ne de ölçüsüz bir hürriyet. İslâm’ın kadın konusundaki hükümleri ve tutumu orta yoldur, itidaldir, yaratılışa ve tabiata en uygun mevkidir. Kadına resmî fahişelik vesikası verenler, kadını seks ve şehvet âleti olarak görenler, tesettür ve kafes aleyhtarı bir edebiyatın gölgesinde kadını her yerde ve her fırsatta kafesleyenler kadın haklarından bahsetmesinler.