Şaron’lar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 14 Şubat 2019
Çarşamba
Şaron Yahudilere iyilik ettiğini sanıyor ama milletine en büyük kötülüğü o yapıyor. Tarihte böyle örnekler çoktur. Almanya’nın Şaron’u Hitler 1938’de kendisini dizginleyebilmiş ve Münich’te söz verdiği barışı korumuş olsaydı, ülkesi ve devleti dünyanın en büyük gücü olurdu. Südetleri aldı, Çekoslovakya’nın geri kalan kısmını bir Alman sömürgesi haline getirdi. Bununla yetinmedi, Danzig’i bahane ederek Polonya’ya saldırdı, Stalin Rusya’sı ile o ülkeyi paylaştı. Bu son hareketi İkinci Dünya Savaşı’na yol açtı, sonunda Almanya perişan oldu.
Şaron’un kafa saati 1948’de durmuştur. Büyük İsrail hayali uğrunda Filistin’e toplanmış olan bütün Yahudilerin varlığı, hayatı, geleceği ile kumar oynamaktadır.
Amerika’da birkaç on bin Yahudi toplanmış, Şaron’u destekleyen bir miting yapmış. Bunlar hafif akıllı Yahudilerdir. Avrupa basınından takip ediyorum, aklı başında ne kadar Yahudi varsa şu anda Şaron’a karşıdır.
Yahudiler, Hitler Almanya’sından görmüş oldukları zulüm ve kötülüklerin aynısını Filistinlilere uyguladı. Neler mi yaptılar?
Sivilleri, kadınları, çocukları öldürdüler. Ambülansların hastahanelere yaralı taşımasına izin vermediler. Cenin mülteci kampında sokaklar ölüyle, yaralıyla doldu. Bir müddet sonra cesetler koktu. Yaralılar bağıra bağıra can verdi. Evleri yıktılar. İsrail askerleri yargısız infaz yaptı.
Bütün medenî devletler, harp esirleri, savaş esnasında sivil halka yapılacak muamele konusunda Cenevre anlaşmalarına uyuyor. İsrail bunlara uymadı.
İsrailliler, Sırpların Bosna-Hersek’teki Müslümanlara uyguladığı öldürme, kırma, ezme politikasını Filistinli Araplara tatbik etti. Miloseviç ile Şaron arasında kasaplık bakımından ne fark var?
Birkaç yıl öncesine kadar Miloseviç, küçük dağları ben yarattım edasıyla gurur ve kibir içinde caka satıyordu. Şimdi zindanda ve uluslararası mahkeme tarafından yargılanıyor. Sıra Şaron’a da gelecektir. İnsan ne oldum dememeli, ne olacağım demeli.
Filistinli fedailer hayatlarını hiçe sayarak kamikaze saldırıları tertipliyormuş. Onlar niçin bu feci yolu seçmiştir? Vatanları, gelecekleri, her şeyleri ellerinden gitmiştir. Vaktiyle ırkçı Güney Afrika’da olduğu gibi, Filistin’in küçük birkaç parçasını “Bantunistan” gibi onlara ihsan edeceklerdi. O sözlerini de tutmadılar.
Filistinlilerin kaybedecek hiçbir şeyleri kalmamıştır. İsrail ise oynadığı kumarda çok şeyi, hattâ varlığını bile kaybedebilir.
Amerika’nın ne kadar adaletsiz olduğu Filistin’de yaşanan faciada iyice görüldü ve anlaşıldı. Peki Amerika bu adaletsizliğinin cezasını çekmeyecek midir? Elbette çekecektir. Bekleyin, göreceksiniz.
Türkiye, Cezayir kurtuluş savaşında takip ettiği yanlış, ters, zararlı politikayı Filistin meselesinde aynen takip ediyor. Cezayir savaşında Fransa’yı desteklemiştik, şimdi de İsrail’i destekliyoruz. Saldırganın savaş masraflarına bir katkı olmak üzere tank tamiri işi de onlara verildi.
İsrail kurulalı elli küsur yıl olmuş. Bir insan ömrü için elli yıl büyük rakamdır. Devletlerin tarihi için küçük bir zaman dilimidir. Vaktiyle, birinci Haçlı seferinden sonra kurulan Kudüs Frenk krallığı sonunda batmadı mı?
İsrail’i idare edenlerde akıl olsa, ne yapıp yaparlar ve Filistinlilerle âdil, kalıcı, gerçek bir barış imzalamaya çalışırlar. Âdil olmayan, kalıcı olmayan bir barış İsrail’in hayatını, geleceğini garanti altına almaz.
İsrail’e en fazla zarar veren kişi Arafat mı? Hayır hayır Şaron’dur.
Nice milletin, ülkenin, devletin tarihinde Şaron’a benzeyen adamlar vardır.
Napolyon 600 bin askerle Rusya’yı fethe gitmiş, becerememiş, 60 bin askerle perişan vaziyette geri dönmüştü.
Osmanlı devletini Şaron kafalı İttihadçılar batırdı.
Arap dünyasında da bir sürü Şaron zuhur etmiştir, hâlâ da bazı Arap Şaron’ları saltanat sürmektedir.
Kamboçya’nın Pol Pot’u da bir tür Şaron’du. Kendi milletinin beşte üçünü temizlemiştir.
Bundan birkaç yıl önce bir Türk Şaron’u “Gerekirse yetmiş bin kişiyi öldürürüz” diyerek şecaatini arzetmişti.
Birkaç bin Filistinliyi feci şekilde öldürdüler. Peki Filistinliler sinecek, pes edecek mi? Elbette etmeyeceklerdir.
Filistin-İsrail ihtilafı yüzünden belki de üçüncü dünya savaşı kopacaktır. O zaman yangın bize de sıçrayacak, bizim halkımız da kayıp verecek, bizim ülkemiz de harap olacaktır.
Şaron’u destekleyenler “Filistinliler intihar saldırısı yapmasın” diyor. İntihar saldırılarını önlemenin tek çaresi ve çözümü âdil ve kalıcı bir barıştır. Başka çözüm yok.
Başkan Bush İsrail’i çok seviyormuş, Yahudileri sonuna kadar desteklemek hususunda kesin kararı ve azmi varmış… Olabilir. İnsanlar sevdikleri ile birlikte haşrolunur.
İlahî kaza gelince, onu ne Bush, ne Şaron geri çevirebilir.
İsrail devleti, Yahudi dininin esaslarına ve inançlarına aykırı olarak kurulmuştur. Vaad edilmiş, beklenen Mesih gelmeden devlet kurdukları için kendi dinlerine aykırı bir iş yapmışlardır. Zaten İsrail halkının ancak yüzde onu veya onbeşi dindardır. Gerisi kendi dinlerinin dinsizidir. Rusya’dan gelen Yahudiler İsrail’e domuz bile sokmuş bulunuyorlar. Orada her türlü günah, isyan, fısk fücur, fitne fesat, nifak ve şikak mevcuttur.
İsrail’de aklı başında insanlar da var. Lakin onların uyarılarına kulak veren yok.
Bu son İsrail-Filistin çatışması âhir zaman alametlerindendir. Âhir zamanda savaşlar, zelzeleler çoğalacakmış.
Bu çatışmalar henüz bir başlangıçtır. Daha büyük yangınlara, boğuşmalara hazır olunuz. Gaflet edip, ateş bize sıçramaz demeyiniz.
Kaza-yı mübrem gelince tedbir alınamaz. Henüz vakit varken tevbe ediniz, ibadetlere sarılınız, sadaka veriniz, kendinizi islah ediniz. 18 Nisan 2002