PazartesiKimse üzerine almasın ve kırılmasın, ben şaşkın Müslümanları kasdediyorum. Şaşkın olmayanlara hürmetlerimi arzederim. Olgun, muhlis, firasetli, irfanlı, hikmetli, mürüvvetli, ahlâklı, karakterli Müslümanların ellerinden öperim.

Şaşkın Müslümanın birinci özelliği imanî meselelere, tashih-i itikada önem vermemesidir. Bir Müslüman için en önemli birinci değer imandır. Mü’min olan kişinin tashih-i itikada yâni inanç ile ilgili bilgisinin sağlam olmasına dikkat etmesi gerekir. Zamanımızda Müslümanlar arasında, İslâm dünyasında itikad konusunda çok bozukluk vardır. Meselâ Amerika’da Mısırlı bir kimyager zuhur etmiş, bir sürü sapık fikir ve görüş sergilemiştir. Reşad Halife adlı bu adam:

(A) Kur’an-ı Kerim’in Tevbe sûresinin son iki âyetinin Kur’an’dan olmadığını, sonradan ilave edildiğini iddia etmektedir. Tabiî ki, böyle bir iddia ve inanç küfürdür.

(B) Bu adam Peygamber olduğunu iddia etmektedir. Bu da küfürdür. Çünkü Resûlullah efendimizden sonra Kıyamet’e kadar başka resûl ve nebi gelmeyecektir.

(C) Bu sapık, namazda salavat getiren kişinin müşrik olacağını iddia etmektedir. Yani bütün Müslümanları şirkle suçlamaktadır. Bu da, söylemeye lüzum yok küfürdür.

Bu zındığın daha bir sürü küfre götüren sapık inancı, fikri, görüşü vardır. Hepsini saymaya lüzum yoktur, yukarıda beyan ettiğim üç madde onun ne mal olduğunu anlatmaya yeter.

Bizdeki reformcu ilahiyatçılardan biri bu zındık için “merhum” demektedir. Bizim ilahiyatçının da binlerce bozuk, yamuk, din dışı inancı, görüşü vardır. Açıkça söylemiyor ama kendisini bir nevi peygamber gibi görmektedir. Müslümanlara âdeta “Hazret-i Muhammed’in peşinden gitmeyin, onun sünnetine sarılmayın; onun işi öldükten sonra bitmiştir, şimdi zaman benim zamanımdır, ilmihal Müslümanlığını bırakın benim peşimden gelin” mealinde laflar ediyor.

Zamanımızdaki şaşkın Müslümanlar, inanç konusundaki sapıklıklarla mücadele edecekleri yerde, dinen önemi olmayan başka konulara kendilerini vermişlerdir. Büyük bir caminin hoparlör, kalorifer, soğutma, yaldız işleri için trilyonlar harcayan zengin bir derneğin idarecilerine “Biraz da tashih-i itikad konusunda hizmet ediniz. Bozuk inançları red ve cerheden küçük risaleler yazdırıp bunları yüzbinlerce bastırınız, yayınız” denilse gülerler. “Ayol şimdi böyle şeylerin zamanı mıdır, biz camiye hoparlör tesisatı yaptırıyoruz. Cemaat sıcaklardan rahatsız oluyor, ulu mâbede klima taktırıyoruz…” gibi laflar ederler. Çünkü şaşkındırlar.

Şaşkın Müslümanların ikinci özelliği beş vakit namaza ve cemaate gereken önemi vermemeleridir. Dinimizin amelî (yapmakla ilgili) hükümlerinin birincisi beş vakit namaz kılmaktır. Allah Kur’an’da elliden fazla âyet-i kerimede namazı emrediyor, hatırlatıyor. Peygamber de, amelî hükümler içinde en fazla namaz üzerinde durmuştur. Ashab, Tabiîn, Selef-i sâlihîn, her devirde yaşamış din imamları, kâmil mürşidler, büyük fakihler, evliya namazı öğütlemişler, cemaat üzerinde durmuşlardır. Zamanımızdaki şaşkın İslâmcıların, sahte sofuların böyle dertleri yoktur. Kimisi şöyle böyle kılar, kimisi kılmaz, lakin şaşkın olanların hepsi de namazın ve cemaatin önemini idrak etmez. Bu yüzden camiler boşalmıştır, cemaat sünneti ihmale uğramıştır. Namazı ve cemaati terk eden bir Müslüman topluluk iflah olur mu? Elbette olmaz. Halimize bakınız.

Şaşkın Müslümanların üçüncü özelliği yüce İslâm dini ile kendi mezheplerini, meşreblerini, fırka ve hiziplerini, cemaatlerini, din baronluklarını özdeşleştirmeleridir. Hattâ nice şaşkın Müslüman, kendi meşreb ve cemaatini dinin üzerinde tutmaktadır. Hayır, hiç mübalağa etmiyorum. İslâm’a, Allah’a, Peygambere, Kur’ana, Şeriata hakaret edildiği ve saldırıldığı zaman alçakca susan, ama kendi cemaatine ve baronuna saldırıldığı zaman küplere binen Müslümanları hepimiz görüyoruz ve biliyoruz.

Şaşkın Müslümanların dördüncü özelliği, kapalı olan bazı kapıları açmak için yıllardan beri boşuna çabalayıp durmalarıdır. Evet bazı kapılar kapalıdır. Yahut onları açmak için Hazret-i Ali gibi mâneviyat pehlivanları lazımdır.

Şaşkın Müslümanların beşinci özelliği bu imtihan dünyasını yalancı bir cennet yapmak için çırpınıp durmalarıdır. Dünyayı cennet yapmak arzusu vahim bir itikad bozukluğudur. Çünkü dinimiz bize dünyanın ayrı bir âlem, cennetin ayrı bir âlem, cehennemin ayrı bir âlem olduğunu kesin olarak bildiriyor. Bu dünya imtihan, fitne yeridir. Burası cennet olmaz. Burası, mü’min için bir tarladır. Eker, mahsulünü âhirette biçer. Şaşkın ve pusulasız Müslümanlar dünyayı bir zevk ü sefa yeri olarak görüyor. Çok kazanacaklar, çok yiyecekler, çok keyif sürecekler, çok tüketecekler. Öyle Müslümanlar görüyoruz ki, Nemrud, Firavun, Neron gibi hayat sürüyorlar. Lüks, gurur, kibir, gaflet, tantana, debdebe içinde yaşıyorlar. Lüks otomobili ile öğünen ve kibirlenen bir kimseden daha ahmak kim olabilir?

Şaşkınların altıncı özelliği haram, kirli, kara, necis, şüpheli, şâibeli para ve servetlerle hayırlı işler yapacaklarını, fütuhat elde edeceklerini sanmaktır. Zehi gaflet! Muhammed aleyhissalatü vesselam efendimizin bize Allah katından getirdiği İslâm dini ve Şeriatı haram kazançlardan, kara paradan uzak durmayı sıkı bir şekilde emrediyor. Şerli paradan hayır doğmaz, şer doğar. Bazı şaşkın Müslümanlar şeytanlardan fetva almışlardır. “Efendim zaman bozuk bir zamandır, böyle zamanlarda haram para kazanmak caizdir. Biz trilyonlarca, katrilyonlarca haram para biriktiriyoruz ve bunlarla hayırlı hizmetler yapıyoruz ve yapacağız.” Zavallı şaşkınlar!

Şaşkınların yedinci özelliği, başlarına gelen musibet, bela ve felaketlerin sorumluluğunu din düşmanlarının üzerine atmaları, kendilerini hiç suçlu ve sorumlu saymamalarıdır.

Şaşkınların sekizinci özelliği, din adına birtakım bozuk adamların peşlerinden koşmaları, onları mânen ve maddeten desteklemeleridir. Bozuk adamları desteklemek İslâm’ın yıkılması, Ümmet’in perişan olması için dolaylı şekilde çalışmak demektir.

Şaşkınların dokuzuncu özelliği önemli konularda istişare etmemeleridir. Halbuki Kur’an ve Sünnet bize istişareyi (ehil olan kimselere danışmayı) emrediyor. Müslümanların, bütün dünya işlerini istişare-danışma ile halletmeleri gerekir. Şimdi öyle mi? Tam tersine herkes bildiğini okuyor, bildiği gibi hareket ediyor.

Şaşkınların onuncu özelliği islâmî riyaset, diğer tabirle imamet-i kübra konusu ile hiç meşgul olmamalarıdır. Onların nazarında riyaset ve imamet’in, cami helası veya imam meşrutası kadar önemi yoktur.

Bunca şaşkın Müslümanı hangi âlimler, mürşidler, vazifeliler uyaracak? Önemli dinî konularda çeşit çeşit faydalı ve güvenilir risale hazırlatıp, bunları milyonlarca bastırıp kimler dağıtacak? 24 Temmuz 2001