İslâmî bağlılıkları futbol klübu taraftarlığına benzeyen Müslüman kişiler ve kütleler görüyorum. İlim, irfan, iz’an, akıl, mantık, feraset, fetanet, i’tidal dışı zihniyetler ve hareketler sergiliyorlar.

İslâm dini en büyük bilgelik (hikmet) kaynağıdır. Müslümanların çeşitli fanatizmlerden, hooliganlıklardan, beyinsizce nümayişlerden, demagojiden uzak durmaları gerekir.

Bilgi, aksiyon, estetik konusunda ne kadar yüksek şey varsa, Müslüman bunlara sahip çıkmakla vazifelidir.

İslâmî İmamet-i Kübra müessesesi yıkıldığı, islâmî hiyerarşi bozulduğu için, uzun müddetten beri Müslüman kütleler başıboş kalmış bulunuyor. Bu boşluktan istifade eden birtakım mâceracı, şarlatan, arivist, ehliyetsiz, liyakatsiz, pusulasız dümensiz adamlar ve gruplar Müslümanları çok zararlı ve tehlikeli vadilere ve bataklıklara sürüklemiş bulunuyor.

Bu memleketin, bu milletin, bu devletin başında iki büyük belâ vardır. Birincisi din düşmanlığıdır. Bunu, dindar olan herkes kabul ediyor. İkincisi ise, din sömürüsüdür, dinî konuları mıncıklamaktır. Bu ikinci belânın milyonlarca Müslüman farkında bile değildir.

Ciğeri beş para etmez bir takım adamlar din sömürüsü yoluyla büyük servetler, büyük ikballer, büyük şöhretler kazanmışlardır.

Müslümanların doğru dürüst eğitim kurumları yok, üniversiteleri yok, araştırma merkezleri ve enstitüleri yok, bilgi bankaları yok, stratejik tedkikat yapan müesseseleri yok, sanat ve kültür ocakları yok, milyonlarca kitabı ihtiva eden büyük kütüphaneleri yok. Lakin bir sürü şarlatan, yetersiz, ehliyetsiz, icazetsiz, arivist, akıl ve ruh hastası kişi yıllardan beri Müslümanlardan milyarlarca dolar toplamış bulunuyor. Bu paralarla ne yapılmıştır? Mutlaka yapılması gerektiği halde yapılmayan hizmetlerin, kurulmayan müesseselerin hesabı kimlerden sorulacaktır?

Güneşli ve iyi günler gitmiş, fırtınalar ve buhranlar başlamış, ülke ve halk sıkıntılar içine düşmüştür. Müslümanlarda yine bir toparlanma görülmüyor. Cemaatlere, hiziplere, fırkalara, meşreblere futbol klüplerine fanatik hooliganlar gibi bağlanmış yüzbinlerce Müslüman oradan oraya koşuşturup duruyor. Onların kendi hayalî göklerinde bir sürü sahte mehdi, sahte gavs, sahte kutub, sahte mücahid, sahte kurtarıcı, sahte büyük var. Bunların hangisine tâbi olursanız yolunuzu şaşırırsınız. Mübareklerin virdleri “Ene ene ene”, işleri para toplamak, emelleri halkın rağbet ve itibarına nâil olmaktır.

Müslümanların içinden en az üç kişiden, biraz daha fazla olarak yedi veya oniki kişiden müteşekkil akıllı, ilimli, irfanlı, vicdanlı, ahlâklı, faziletli, ferasetli, fâtin, mürüvvetli, ihlaslı, istikametli, cesaretli, ehliyetli, liyakalti bir grup çıksa da, hep birlikte Ümmet-i Muhammed’i vahyin, aklın, irfanın, hikmetin yoluna sokmak için harekete geçse. Halka hitaben bildiriler, uyarılar yayınlasalar. Bir yandan din düşmanlığını, öte yandan din sömürüsünü takbih etseler (kötüleseler). Halkı, idarecileri, siyaset adamlarını uyarsalar. Ehl-i imanı birliğe çağırsalar, bir İmam-ı Kebir seçilmesi için harekete geçseler.

Böyle bir grup zuhur etse ve dediğim şekilde çalışsa, eminim ki, kısa bir müddet sonra milyonlarca Müslümanın ilgi ve dikkatini çekecek ve hayli uyanışa, toparlanmaya vesile olacaktır.

İslâmî bağlılıkları futbol klübü fanatikliği ve hooliganlığı derekesine (aşağı seviyesine) indiren beyinsizler, kendilerine nasihat edilmediği için bu kadar azmış, şaşırmış, zıvanadan çıkmışlardır.

Cehalet, Kültürsüzlük

Üniversiteli Müslüman gençlerle konuşuyorum ve genel kültür itibarıyla yetersizliklerini görüyorum. Konuştuğum gençler ciddî, çalışkan, terbiyeli, vatansever, adam olmak isteyen öğrencilerdir. Buna rağmen bu kadar câhil kalmış olmaları bir felâkettir.

Türkoloji, tarih, kütüphanecilik, arşiv uzmanlığı gibi bölümlerde okumayanların bir kere okuma yazma ile ilgileri yok. 1928’den bu yana basılmış Latin yazılı kitapları okuyabiliyorlar, ondan önce bu milletin kullanmış olduğu bin yıllık yazıyla yazılmış, basılmış vesika, kitap ve diğer şeyleri okuyamıyorlar. Ne korkunç bir cehalettir bu.

Lisan, edebiyat kültürü son derece zayıf. Fuzulî divanını anlayarak ve zevk alarak okuyabilen görmedim.

Tarih kültürü çok zayıf. Zaten onlara liselerde gerçek tarih diye bir şey okutulmamış.

Coğrafya da bilmiyorlar. Geçen gün okumaya meraklı zeki bir gence on kadar Avrupa devletinin başşehirlerini sordum, hiçbiri bilemedi. Biz bunları vaktiyle ortaokulda öğrenirdik.

Felsefe grubu bilgi dallarında ise ibre hiç mi hiç oynamıyor. Ne psikoloji, ne mantık, ne ahlâk, ne metafizik, ne estetik, ne büyük filozoflar ve bilgeler, ne de felsefe tarihi… Beyin faaliyetlerini ölçen âletin kağıdında bu sahada dümdüz bir çizgi var. Kültürel komaya girmişler.

Sanat tarihi ve kültürü konusunda da gençliğin durumu berbat. Mimar Sinan üslûbu bir camiyle Avrupa tesiriyle inşa edilmiş barok stili bir cami arasındaki farkı anlamaktan âcizler.

Bu memleketin inançlı, temiz, ciddî, efendi, iyi niyetli gençlerini kimler, hangi müesseseler bu hale getirmiştir?

Müslüman kesimdeki bazı cemaatler ve hizipler yüzbinlerce gence sahip çıkmışlar, onları kendi metodlarıyla yetiştiriyorlar. Ama nasıl yetiştirmedir bu? Gençleri niçin çağın icaplarına ve islâmî kimliğe göre bilgilendirmiyorlar? Niçin onlara yeterli genel kültür vermiyorlar? İslâm’ı hakkıyla bilmeyen, çağ seviyesinde genel kültürü olmayan genç nesiller ne işe yarar?

“Bizim cemaatimiz haktır, bizim büyüğümüz en büyüktür, bizim çocuklarımız pırlanta gibidir…” Bu gibi laflarla, sloganlarla başarılı, vasıflı, güçlü, üstün, ehliyetli, liyakatli elemanlar ve kadrolar kurulabilir mi?

Bazı islâmî hizipler ve fırkalar, ellerine verildiklerinde zekâ katsayıları yüzün üzerinde olan çocukları nasıl oluyor da birkaç sene içinde yetmiş seksen dereceye indirebiliyorlar?

İslâm-Kur’an yazısıyla Türkçe okumak yazmak, edebiyat kültürüne sahip olmak, zengin Batı Türkçesini bilmek, tarih konusunda yeterli malumat sahibi olmak, sanat tarihi ve kültürü sahasında mâlumatı bulunmak… Bu gibi şeyler ulaşılmayacak hedefler midir?

Yazıklar olsun! Hem düzen, hem de Müslüman büyükler gençleri câhil ve kifâyetsiz olarak yetiştiriyor. 01 Nisan 1999