Savaş Bize Sıçrarsa
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Şubat 2019
Cumartesi
Irak’ta Amerika’nın ve İngiltere’nin ele geçirdiği yerlerde halk aç ve susuz kalmış. Propaganda maksadıyla Kuveyt Kızılayı biraz yiyecek ve içecek dağıtmış, ahali bunları alabilmek için birbirini ezmiş, itişmiş, kakışmış, feryad edenin, ağlayanın haddi hesabı yokmuş, gösteriş için dağıtılan yiyecekler kısa zamanda bitmiş…
Savaş böyledir işte. Sadece ölüm, ateş, yıkımla bitmez; açlık, susuzluk, sefalet de getirir. Zalim saldırganlar, Irak’ın eline düşen esirlerin televizyonda gösterilmesini Cenevre Sözleşmesi’ne aykırı bulmuşlar; hattâ İngiliz başbakanı ölü İngiliz askerlerinin gösterilmesini vahşet olarak nitelemiş…Bu beyanlara gülmek mi, ağlamak mı gerekir? Bir ülkeye haksız yere saldırmışsın, halkın başına ateş yağdırıyorsun, sonra da esir düşen veya ölen askerlerinin resimlerinin teşhir edilmesini kurallara aykırı buluyorsun.
Irak savaşı normal bir savaş değildir; dünya çapında bir terör hareketidir.
Amerika, İkinci Dünya Savaşı’nda Alman şehirlerini yerle bir etmiş, milyonlarca sivil halkın ölmesine yol açmıştı. 1945’te, savaşın bitmesine birkaç ay kala bir gece müttefik uçakları kara bulutlar gibi Dresden şehrini bombalamış, kenti cehenneme çevirmiş ve birkaç saat içinde yüzelli bin (daha fazla olduğunu da iddia edenler vardır) sivilin ölmesine yolaçmıştır. Almanlar ölülerini gömemedikleri için, onları toplayıp yığınlar yapmışlar ve üzerlerine benzin dökerek yakmışlardır. Bu konuda kitaplar yazılmıştır.
Amerikalılar, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra esir aldıkları Alman askerlerinin bir buçuk milyonunu aç bırakarak, kötü şartlar altında bulundurarak öldürmüşlerdir.
Amerikalılar, bulundukları toprakların hakikî sahipleri olan Kızılderilileri kıra kıra bitirmişlerdir.
ABDve İngiliz güçleri Bağdat’ı alırlar ve Saddam rejimini yıkarlar mı bilmem ama, onların hak üzere olmadıklarını, asıl şer güçlerinin olduğunu, Müslüman bir ülkeyi ve halkı esir etmek için savaştıklarını, bu savaşın kısa zamanda bitmeyeceğini, büyük bir ihtimalle korkunç âhir zaman fitnelerinin zuhur edeceğini, ileride çok kanlı savaşlar olacağını, maalesef yangının bize de sıçrayacağını kuvvetle tahmin etmekteyim..
Türkiye Müslümanlarına uyanık olmalarını ve hazırlık yapmalarını tavsiye ediyorum. Her zamanki gibi günlük hayat yaşansın, geçim için çalışılsın, erkekler işlerine, kadınlar vazifelerine baksın, çocuklar okula gitsin; lakin bir taraftan da tedbir alınsın. Önce manevî tedbirlerden bahsedeyim: İslâmî ölçülere uymak konusunda kendimize çeki düzen vermemiz gerekir. İbadet ve ahlâk işlerinde gevşekliği bırakalım. Cuma namazlarını kaçırmayalım. Beş vakit namaz kılmayanlar, bu temel ibadete başlamak için harekete geçsinler. Camiler boş kaldı, namaz kılanlar cemaate gitsinler… Kendimizi, çoluk çocuğumuzu, ülkemizi ve halkımızı belâlardan, musibetlerden korumak için sadaka verelim. Sadaka, sokaktaki profesyonel dilenciye küçük bir para atmak değildir. Sadaka gerçekten sıkıntıda olan, muhtaç bulunan, kıvranan kardeşlerimize, vatandaşlarımıza yardım etmek demektir. Zekatlarımızı hesaplayıp verelim.
Müslüman bir toplum emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmazsa kendini kurtaramaz. Emr-i mârufu ve nehy-i münkeri terkeden Müslümanların başına ilâhî azap gelir.
Müslümanlar, hizip ve meşrep farklılıkları yüzünden birbirleriyle çekişmeyi bıraksınlar.
Müslümanlar, zalimleri desteklemesinler. Amerika ve İsrail’i el altından destekleyen Müslüman kişiler ve cemaatler olduğunu duyuyoruz. Bu çirkin işten vazgeçsinler. Zalimleri desteklemek felâket getirir. Kardeşlerimizi öldürenlere karşı kalbimizde ancak nefret duyguları olmalıdır.
Bir Müslümanı kurtaracak en güçlü silâh, iyi işler yapmaktır. Aç kuşlara atılacak bir avuç tane, zavallı bir kediye verilecek birkaç lokma yemek, bir hastayı ziyaret etmek, fakir bir kadına erzak vermek, yetim bir çocuğu sevindirmek… Bunlar hep iyiliktir.
Müslümanlar nefsanî azgınlıkları ve ölçüsüzlükleri bırakmalıdır. Bu devrin en büyük âfeti, haram para kazanmaktır. Haram servet elde etmiş olanlar bunun kendileri için en büyük felâket olduğunu bilsinler ve bunları ellerinden çıkartsınlar. Haram konusunda kuru tevbe ile iş bitmez. Tevbe eden kişi samimî ise, elindeki gayr-i meşru serveti çıkarmalıdır. Haram yiyici Hacca gidecek ve dönüşte pîr ü pak olacak…Yağma yok! Haram yakar, haram Cehenneme sürükler.
İsraf, lüks, gösteriş, kibir, gurur, tantana… Bunlar bırakılmalıdır. Biz Müslümanlar Muhammed Mustafa aleyhisselâtü vesselâmın ümmetiyiz. O’nun ahlâkından, O’nun yaşayış şeklinden ders ve ibret almalıyız. Hem Müslüman geçineceksin, hem de en azgın ve kâfir insanlar gibi bir hayat süreceksin. Bu ne korkunç tezattır!
Ehliyetli ve gerçek din hocaları ve tarikat şeyhleri tanıyorsanız onlardan bazı kısa, fakat tesirli dualar, zikirler, salavat dersleri alıp bunları her gün okuyunuz. Kendi kafanıza göre kitaplardan dua seçip okumak verimli ve isabetli olmaz. Bilenlere, yetkili olanlara sorulmalıdır.
Maddî tedbirler: Ortalık çok bozulursa ve büyük şehirleri terk etmek gerekirse gidebileceğiniz yerleri şimdiden düşününüz…Bir hafta yetecek kadar erzak ve içecek depolayınız. Biraz yedek yakıtınız olsun.
Türkiye fiilen savaşa girmedi ama zalimler bizdeki üslerinden kaldırdıkları uçaklarla Müslümanların üzerine bomba ve ateş yağdırıyor, evliya yatağı Bağdad’ı yakıp yıkıyor, din kardeşlerimizi öldürüyor. Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesi bir bahaneden ibarettir. Amerika ve İngiltere; Müslüman bir ülkeyi işgal etmektedir, Müslüman bir halkı kırmakta ve ezmektedir.Irak’tan sonra sıra öteki İslâm ülkelerine gelecektir. Müslüman ülkelerde kukla rejimler kurulacak ve Âlem-i İslâm satılmış hainlere, ABD’nin istek ve idaresine göre idare ettirilecektir.
Halkımız savaştan dolayı üzülüyor ve Irak’a bağlılık gösteriyor ama bu üzüntü ve bağlılık yeterli değildir. Biz gerçek ve örnek bir İslâm toplumu olsaydık yer yerinden oynardı. Bizde, birkaç aydan beri İngiltere, İtalya, İspanya gibi Hıristiyan ülkelerde yapılan savaş karşıtı büyük gösteriler gibi gösteri yapılamamıştır.Sınırımızın ötesinde Müslümanlar öldürülüyor, İslâm şehirlerine ateş yağdırılıyor ve biz burada günlük normal hayatımızı yaşıyor, yemeğimizi yiyor ve gezip tozuyoruz. Olmaz böyle şey!
Tahminim şudur: Türkiye’de ılımlı İslâmcıları bir müddet kullandıktan sonra onları yıpratıp iktidardan uzaklaştıracaklar ve ülkemizi Yahudi asıllı ve kökenlilere teslim edeceklerdir. 30 Mart 2003