Perşembe

 

Irak savaşı bütün bölgeye büyük felaketler, facialar, huzursuzluklar getirecektir. Hangi ülkeler, kavimler, bölgeler zarar görecektir, mağdur olacaktır, sırayla inceleyelim:

(1) Benim tahminime göre savaş en fazla Kürtleri vuracaktır. Öcalan’ın yakalanmasından ve PKK terörünün sona ermesinden sonra demokratikleşme, yumuşama başlamıştı. Bunlar bitecek, hürriyetler askıya alınacak, bin zahmetle kazanılmış birtakım haklar ve hürriyetler kaybedilecektir. Din kardeşi olan Türklerle Kürtler, siyonist planlar gereğince ve sadece İsrail’in faydasına boğazlaşacaktır. Bağımsız bir Kürt Devleti, gerçekleşmesi imkânsız olan ham bir hayalden ibarettir. Kürtler Türkiye’nin her yerine dağılmış vaziyettedir. İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Mersin, İskenderun, Tarsus ve daha nice şehrimizde büyük Kürt nüfusu yaşamaktadır. Farz-ı muhal müstakil bir Kürdistan kurulsa, milyonlarca Kürdün oraya hicret etmesi mümkün müdür? Bu ülkede Türkler, Kürtler, Gürcüler, Çerkesler, Arnavutlar, Boşnaklar ve öteki altkimlikler, ırklar ve kavimler bir bütün teşkil ederler. Yönetimin, sistemin, ideolojinin, düzenin bozuk olması yüzünden Türkiye’nin bütünlüğünü bozmak bir cinayet olur. Bu bütünlüğü bozanlar iyi bilmelidir ki, enkazın altında kendileri de kalacaklardır.Hepimizin elbirliği ile yapması gereken şey; adalet , güvenlik, insan haklarına saygı ve bağlılık, ana kimliği kabul etmek şartıyla alt kimliklere müsamaha esasları üzerine kurulu yeni ve güçlü bir sistem için çalışmaktır. Bağımsız bir Kürdistan’ın kurulması demek Türkiye’nin, Irak’ın, İran’ın ve hattâ Suriye’nin bölünmesi ve Ortadoğu’da büyük bir kaosun oluşması demektir. Nice ülkede birçok ayrı kavimler, diller, dinler, etnik gruplar barış içinde birlikte yaşıyor da bizde niçin yaşamasın? Çeşitlilik bir zenginliktir. Ayrılık ise azap ve felaket getirir.

(2) Savaş taraftarları ve çığırtkanları ne derlerse desinler, katıldığı taktirde Irak savaşı Türkiye için büyük dertler, problemler getirecektir. Amerika bize bilmem kaç milyar dolar verecekmiş. Hiçbir ülke para için savaşmaz. Türkiye hiçbir devletin paralı askeri olamaz. Yarın Rusya “Bizimle bir olup Çeçenlerin kökünü kurutursanız size şu kadar milyar dolar yardım yapacağız…” dese kabul mu edeceğiz? Asla! Uzadığı, yayıldığı taktirde savaş Türk ekonomisini çökertecek, Türk demokrasisini darbeleyecektir. Değil yirmi otuz milyar dolar, yüzlerce milyar verseler yine de para için savaşmamalıyız. Hiçbir para, dökülecek kanları telafi etmez.

(3) Böyle bir savaştan komşumuz İran da etkilenecektir. Çünkü orada da büyük bir Kürt nüfusu vardır. Zaten Irak’tan sonra sıra İran’a gelecektir.

(4) Bu savaşın olumlu veya olumsuz faturasının İsrail’e çıkacak olmasından hiç kimse şüphe etmesin. Ya Amerika’nın dedikleri ve bekledikleri olacak, yahut da İsrail’in varlığı tehlikeye girecektir. Unutmasınlar ki, 1939’da Hitler ülkesine, devletine, halkına bin yıllık parlak, pembe, mutlu, güçlü bir gelecek vaadetmişti. Sonra ne oldu? 1945’te on milyondan fazla ölü vermiş, ülkeleri yıkılmış ve parçalanmış, taş üstünde taş kalmamış bir şekilde kayıtsız şartsız teslim oldular.

Başkan Bush’un mistik delirium’lara mübtela olduğu anlaşılıyor. O ilhamını rahmanî meleklerden mi alıyor, yoksa şeytanlardan mı? Aklı başındaki Katolikler, Protestanlar, hattâ Yahudiler bile Bush’un çılgınca hareket ettiğini, sadece Irak’ı değil, bütün Ortadoğu’yu, hattâ tüm yer küresini ateşe verecek bir savaşı başlatmak istediğini söylüyor.

Birinci dünya harbinde, Almanya’dan Türkiye’ye gönderilen vagonların üzerine “Enver-land” (Enver’in ülkesi) yazılırmış. Almanlar Enver Paşa’ya medyun-i şükran imiş. Sonunda ne oldu? Hem Kayserin Almanyası yenildi, hem de Osmanlı devleti battı. Şimdi bazı kişiler bizde Enver rolünü oynamak istiyor. Amerika onlara medyun-i şükrandır ama Türkiye değildir. Türkiye lüzumsuz, gerekçesiz, zararlı bir savaşın dışında kalmalıdır.

Türkiye’yi yıkmak, parçalamak, bölmek isteyen bütün şer güçleri seferber vaziyette beklemektedir. Trabzon’dan gelen bir dostum anlattı, köylerde Pontus propagandası yapan yüz kadar genç valilik tarafından yakalattırılmış… Daha önce de yazmıştım, o şehrimizin merkezî bir yerinde bulunan ve halen faal olan kiliseye üç yüz elli kadar üniversite öğrencisi devam ediyormuş… Kars sınır bölgesindeki köy ve şehirlerde yoğun bir kadastro faaliyeti varmış. İç göç dolayısıyla çok ucuzlayan arazi ve mülkler bedavaya yakın fiyatlara birtakım kişiler tarafından satın alınıyormuş… GAP bölgesinde kurulan seksen küsur büyük şirketin yetmiş küsuru Yahudilere aitmiş.

Türkiye’nin bugünkü perişan hale gelmesi kendi kendine, kazara mı olmuştur? Hayır hayır, biz dıştan ve içten çökertilmişizdir. Türkiye bir Japonya, bir Güney Kore, bir Taiwan, bir Singapur olamaz mıydı? Olabilirdi. O halde niçin olamadı? Akıllı, vicdanlı, sağduyulu her Türkiyeli’nin bu niçinin cevaplarını araştırması, öğrenmesi, bilenlere sorması gerekir.

Ziraatimiz durup dururken mi çöktü, yoksa çökertildi mi? Elbette bu çöküşte beyinsiz popülist politikacıların, ehliyetsiz bürokratların da tuzu biberi vardır ama asıl planlayıcılar dışarıdadır. Onlar, kasıtlı olarak, planlı olarak Türkiye’yi kendi halkına yetecek buğday üretemeyecek hale getirmişlerdir.

Türkiye’nin, kendi yüzde yüz millî ve yerli mükemmel otomobillerini üretip de dışarıya satacak imkanları yok muydu? Peki niçin bizim otomobillerimiz dünyanın en zengin, en ileri, en sanayileşmiş ülkelerinde görülmüyor? Çünkü Türk otomotiv sanayii başlangıçtan bu güne kadar hep baltalanmıştır. Birileri bizim iyi, güzel, üstün otomobiller yapmamızı istemedi ve onların içimizdeki işbirlikçileri de başüstüne dediler.

Bize göre hem yüzölçümü, hem nüfusça küçük olan ve başında bin türlü dert, bela ve tehdit bulunan Taiwan’dan utanmalıyız. Bizim sanayimiz niçin onlarınki kadar gelişmedi ve ürünlerimiz dünyaya yayılmadı? Çünkü Türk sanayii devamlı olarak baltalanmıştır.Türkiye’de fabrika açmak, işçi çalıştırmak, üretmek cinnet demektir. Yaşatmazlar, fırsat vermezler, nefes aldırmazlar. Kimler?.. Kimler olacak; hainler, hainler, hainler!

Yıllar yılı bu ülkenin en kârlı işleri faiz, repo, rant, spekülasyon, alavere dalavere, soygun, banka hortumlama, devleti ve belediyeleri soyma, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı gibi kirli, haram, çirkin işler olmuştur. Sonunda güzelim ülkemiz işte bugünkü hale geldi.

Şimdi bazı çokbilmişler kalkmışlar, ümitlerini Amerika’nın vereceği birkaç onmilyar dolar yardım, hibe ve krediye bağlamışlar. Bir memleket böyle kazançlarla, böyle paralarla asla âbad olmaz. Zenginliğin, refahın, kalkınmanın, sağlıklı ve dengeli bir ekonominin temelleri ziraat, sanayii, hayvancılık, üretim, ihracattır. Bazıları ikbal için Amerikalılarla işbirliği yaptı ve şimdi de onlara borçlarını ödemeye çalışıyor. Neymiş efendim, savaş sonrası müzakere masasında bizim de yerimiz olmalıymış… 07 Mart 2003