Savaşa Hayır!
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Şubat 2019
Salı
Medenî ülkelerde ABD’nin haksız, gayr-i meşru, gayr-i insanî savaş isteklerine ve hazırlıklarına karşı milyonlarca insan yürüyüşler, mitingler yaptı. Ajansların verdiği haberlere göre en büyük savaş karşıtı miting İtalya’da olmuş, bir milyon kişi toplanmış. İngiltere’de 750 bin kişilik büyük bir halk topluluğu “Savaşa hayır!” diye haykırmış. Dünyanın öbür ucundaki Yeni Zelanda’da bile halk yığınları sokaklara, meydanlara dökülmüş. Medenî ülkelerde milyonlar, beş yüz binler, en az yüz binler savaş karşıtı gösteriler, mitingler yaparken bizde yapılanlar tam bir acz ve sefalet manzarası arz etmektedir. Üç hafta önce İstanbul’da yapılan mitinge bin beş yüz ile iki bin kişi arasında insan gelmiş; İzmit’te yapılanı sordum, kimisi beş bin, kimisi yedi bin, kimisi on bin kişi toplandı dedi. Yetmiş milyonluk Türkiye için bu rakamlar ne kadar azdır, ne kadar komiktir. Üstelik de bizim komşumuz, din kardeşimiz bir ülkeye saldırılacaktır ve savaşa bizi de sokmak istemektedirler.
Amerikan propagandacıları beyin yıkamaya devam ediyorlar.
Akıllı bombalar atacaklarmış, sivilleri öldürmeyeceklermiş… Bu çocukça yalanlara tavşanlar bile güler. 1991’den bu yana Irak’a tatbik edilen ambargo yüzünden orada bir milyondan fazla masum çocuğun öldüğü söyleniyor. Savaşsız bir ambargodan dolayı bu kadar çok sivil ölürse sıcak bir savaşta kimbilir ne kadar bî-günah ölecektir.
Amerika ile müzakereler yapılıyor. Savaş dolayısıyla zararımız çok olacakmış, süper güç bize on dört milyar dolar vermeliymiş… ABDbu rakama çoktur diyormuş, sıkı pazarlık oluyormuş… İnsan bunları duydukça yer yarılsa da içine girsem diyor.
Ateistler, pozitivistler, aydınlık felsefesi (veya dini) taraftarları, materyalistler için bu gibi hadiselerin transandantal, teolojik boyutları yoktur ama Müslümanların düşünmesi lazım.
-Irak bizim komşumuzdur, din kardeşimizdir; asırlarca aynı devletin çatısı ve şemsiyesi altında yaşamışızdır.
-ABD’nin Irak’a karşı açmak istediği saldırı savaşının hiçbir hukukî, ahlâkî haklı gerekçesi bulunmamaktadır.
-Irak ile Türkiye arasında hiçbir husumet (düşmanlık, anlaşmazlık) yoktur.
-Her iki ülkenin karşılıklı menfaati birbirleriyle barış içinde olmak ve elden geldiği kadar ticaret, turizm münasebetleri yapmaktır.
-Irak’taki rejim veya sistem demokratik olmayabilir, haksız olabilir, zalim olabilir. Ancak bu gerekçeler oradaki milyonlarca sivil halkı öldürmek, ülkesini işgal etmek, başta petrol olmak üzere servetlerine el koymak için bir sebep ve gerekçe değildir.Nitekim, Kuzey Kore ABD’ye kafa tutmakta, süper güç ise aşağıdan almaktadır.
-Irak ile yapılmak istenen savaşın asıl sebebi İsrail’in güvenliğini sağlamak, Nil’den Fırat’a kadar uzanan Büyük İsrail ideal ve emelini gerçekleştirmektir.Türkiye’nin siyasî iktidarının, devlet adamlarının vazifesi İsrail’in menfaatlerini ve güvenliğini korumak değil, Türkiye’ninkileri korumak ve gözetmektir.
-ABD’nin istediği savaş patlak verdiği takdirde Ortadoğu’nun bütün dengeleri bozulacak ve Türkiye’nin toprak bütünlüğü tehlikeye girecektir. Amerikalılar, “Bizim böyle bir niyetimiz yoktur…” diyormuş. Hangi akıllı insan buna inanır. ABD, 1923’te imzalanmış olan ve Türkiye’nin bugünkü sınırlarının uluslararası meşruiyet belgesi olan Lozan andlaşmasını bile imzalamamış bulunuyor.
Türkiye’nin devlet olarak, millet olarak çok büyük bir tarihi ve geçmişi vardır. Değil on dört milyar dolar, yüz kırk, hatta bir trilyon dolar verseler bile ülkemiz bu haksız savaşa katılmamalıdır.
Savaşta ABD’yi desteklemek için ne miktarda para, yardım alınır ise alınsın bu paranın Türkiye’ye hayrı dokunmayacaktır.
Yazımın başında, bizde savaşa karşı yapılan toplantı ve yürüyüşlerin çok küçük ve cılız olduğuna dikkat çekmiştim. Bu aczin, bu zebunluğun, bu aksiyonsuzluğun, bu şuursuzluğun sebebi nedir? Yapılan anketler halkımızın, yüzde doksanının savaşa karşı olduğunu gösteriyor da mitinglere niçin milyonluk kalabalıklar gelmiyor?.. Defalarca yazmış bulunuyorum, tekrar edeyim: Halkımız kötü medya, kötü telkinler yüzünden afyonlanmış, şaşkın hale getirilmiş, sersemletilmiş, şartlı refleksli mahlûklara dönüştürülmüştür. Türkiye’yi babalarının çiftliği sanan bir zümre ve onların yardakçıları halkımızdaki “iyiliği desteklemek, kötülükle mücadele etmek” şuurunu zayıflatmıştır.
Savaş yangın gibidir, komşuda başlar ve bir müddet sonra bize de sıçrayabilir. Afganistan bize uzaktı, Irak ise kapı komşumuzdur.
Emperyalistler Irak’ın işini bitirdikten sonra, kendileri için tehlike ve tehdit olarak gördükleri başka ülkelere saldıracaklardır. Irak’tan sonra sıra İran’da, Suriye’de, Arabistan’dadır.
ABD, Irak’a saldırdığı takdirde dünyanın süper gücü olmaktan vaz geçmiş sayılır. Çünkü süper gücün bütün insanlığa bir nizam ve barış sunması gerekir. Ortadoğu’daki bütün halkları, dinleri, devletleri, hakları hiçe sayacak ve sadece İsrail’in güvenliği ve geleceği için çalışacak. Böyle süper güç felsefesi olur mu?
Amerika’yı bütünüyle tenkit etmiyorum. Orada milyonlarca haysiyetli halk ve aydın Başkan Bush’un delice,Hitler’ce, Şaron’ca siyasetine karşı ayağa kalkmış vaziyettedir.
Bırakın Amerika’yı, İsrail’de ve dünyada nice Yahudi bile böyle bir savaşa karşıdır. Çünkü bu savaş uzadığı ve dünyaya yayıldığı takdirde üçüncü cihan harbi kopmuş olacak, bu ise insanlığın kıyametine yol açacaktır.
Türkiye’yi savaşa kimler sokmak istiyor? Bunlar bir avuç basiretsiz ve hırslı insandır. Vatansever devlet ve politika adamlarımızı, sorumluluklarını müdrik büyük bürokratlarımızı tenzih ediyorum; onların vatanseverliklerinden şüphemiz yoktur. Ancak bir takım kimseler on yıla yakın bir zamandan beri İsraillilerle, Amerika’nın güçlü Yahudi lobisi ile temas halindedir. Bunlar, Yahudilere ve siyonistlere, boylarından büyük sözler vermişlerdir. Büyük medya bu gizli ilişkileri, verilen söz ve ödünleri maalesef yazmıyor. Bugün bunları yazacak ve halkı uyaracak hürriyet vardır, yarın çok geç kalınmış olacaktır. Çünkü yangın ülkemize de sıçrarsa hürriyetler ve demokratik haklar askıya alınacak, tenkit susturulacak, muhalifler ezilecektir.
Efendiler aklınızı başınıza toplayınız. 19 Şubat 2003