Perşembe

 

Savaşın ayak seslerini duyuyorum. İran aleyhinde propaganda yapıyorlar. Başlıca iki şey söylüyorlar: Birincisi Ermenistan’ı desteklemesi. Evet, İran kendisine bağlı olan, kendisinin bir parçası bulunan güney Azerbaycan’ı elinde tutmak için böyle bir siyaset takip etmektedir. İkincisi, İran Türkiye halkının bir kısmının Şiîleşmesi için çalışmaktadır. Bu da doğrudur. Ancak bu iki sebep, Türkiye ile İran’ın savaşmasını gerektirmez. 18’inci asırdan bu yana bu iki İslâm ülkesi barış içinde yaşamaktadır.

Türkiye ile İran’ın menfaatleri barış içinde yaşamaları, birbirleriyle ticarî, iktisadî, turistik, kültürel işbirliği içinde olmalarıdır. İran’ın nüfusunun yarısından fazlası Türkçe konuşur. İran’da etnik bakımdan Türkler çoğunluktadır.

İsrail’e kafa tutan, Yahudi devleti için tehdit ve tehlike oluşturan bütün Arap devletleri dize getirilmiştir. Irak’ın durumunu görüyorsunuz. İki yüz kadar nükleer füzeye sahip bulunan ve bunlarla dünyanın büyük kısmını harabeye çevirebilecek olan İsrail, İran’ın barışçı maksatlarla da olsa nükleer çalışmalar yapmasını istemiyor.

İran’ın büyük suçlarından biri de, uluslararası petrol ticaretinde Dolardan Euro’ya dönmeye karar vermiş bulunmasıdır. Böyle bir şey Amerika’nın finans ve iktisat bakımından çökmesine yol açar.

İran’ın 800 bin ile bir milyon kişilik bir kara ordusu bulunuyor. Bu ülkenin yüzölçümü Türkiye’nin iki mislidir. Irak’ta çok zorlanan ABD, İran savaşı için taşeron aramaktadır. Amerikan elçiliği Ankara’da yoğun bir faaliyet gösteriyormuş, milletvekilleri ile görüşüyormuş. Irak savaşında olduğu gibi bir tezkere engeline yakalanmamak için tedbir alıyorlar.

Bir tarafta ABD ve İsrail, öbür tarafta İran. Bu savaş niçin yapılacaktır?

(1) Amerika’nın dünyadaki hegemonyasını, saltanatını, üstünlüğünü korumak için.

(2) İsrail’in geleceğini sağlama bağlamak ve Ortadoğu’da bir Yahudi üstünlüğü kurmak için.

(3) Büyük Ortadoğu Projesini hayata geçirmek için. Bu projeye göre, ABD üstünlüğüne ve İsrail’e zarar vermesi ihtimali olan bütün Müslüman ülkeler parçalanacak, ortaya birbirlerine rakip devletçikler çıkartılacak, bunların hiçbirinin güçlü bir ordusu bulunmayacak, hepsi de birer Amerika ve İsrail sömürgesi olarak yaşayabilecektir.

(4) Bu savaş doların yeryüzündeki hakimiyetini sürdürmek için yapılacaktır.

Vaktiyle Alman şansölyesi

Bismarck

şöyle demişti:

“Bütün Şark meselesi, Pomeranyalı bir askerin kemiklerine değmez…”

Yaklaşan savaş konusunda çok şeyler yazmak istiyorum, lakin yazmıyorum. Düşmanlarımız bütün yazdıklarımızı dikkatle okuyor ve not alıyorlar, fiş çıkartıyorlar. Sadece yazdıklarımızı değil, konuştuklarımızı da dinliyorlar, inceliyorlar. Türkiye’de İsrail, Siyonizm, Amerika aleyhinde konuşan, yazan, propaganda yapan bütün politikacılar, gazeteciler, aydınlar fişlenmiştir. Zamanı gelince hesap soracaklardır.

Ülkemizin, devletimizin, halkımızın; Türkiye’ye zerre kadar menfaati olmayan, aksine mutlak şekilde zararlı olacak bir savaş felaketinden korunması gerekir. ABD ve İsrail emperyalizmi için Türk kanı dökülmesin, Müslüman kanı dökülmesin. Vaktiyle emperyalistler İran ile Irak’ı birbirine düşürüp uzun yıllar boyunca çarpıştırdılar da ne oldu? İki ülke harap oldu, bir milyondan fazla Müslüman öldü. Kışkırtıcı emperyalistler ise 500 milyar dolar vurdu. Silah, cephane ve başka satışlardan.

Ülkemizde meşruiyetlerini ABD’den, İsrail’den, AB’den almış olan birtakım tanınmış adamlar vardır. Bunların üzerinde büyük baskı bulunmaktadır. ABD ve İsrail yanlısı olmasalar ikballeri gidecek, onlara evet efendim, başüstüne deseler memlekete ve devlete büyük zarar vermiş olacaklar… İki arada bir derede kalmışlar; yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal…

Bizdeki büyük medya yaklaşan savaş konusunda halkı ve aydınları uyarmıyor. Aksine tehlike ve tehditleri küçümsüyor, hatta yokmuş gibi gösteriyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan önce de Batı ülkelerinde genel bir gaflet hüküm sürüyordu. Sonra korkunç bir savaş patladı ve altı yıl boyunca seller gibi kan aktı, mâmureler harap oldu, taş üstünde taş kalmadı.

Biz şimdi sabah kahvaltısı yapacağız… Biz şimdi öğlen yemeğimizi yiyeceğiz… İkindi vakti geldi, çay içeceğiz… İşten eve geldik, akşam yemeğimizi yiyeceğiz, biraz dinleneceğiz, sonra yatıp uyuyacağız… Elbette bunlar yapılacaktır. Elbette işçiler ve memurlar işyerlerine gidecekler, tâcirler dükkanlarını açıp hizmet vereceklerdir. Elbette havalar ısınınca tatil günlerinde pikniğe gidilecektir. Elbette evlere ve bahçelere bakılacaktır. Bunlara itiraz eden yok ki… Bunları yapmayın diyen yok ki…

Benim dediğim şudur: Madalyonun arka tarafına da bakınız. Ayak sesleri duyulan savaşa karşı tedbir alınız. Türkiye’nin böyle bir savaşa girmemesi için elimizden geldiği nisbette beşerî iradelerimizi kullanalım. Politikacılara, idarecilere baskı yapalım. Müslüman kanı akmaması için dua edelim.

Bugün ülkemizde Müslüman bir cemaat, agresif İslâm düşmanı misyonerlerle, ABD ve İsrail ile son derece dosttur, onlarla sıkı münasebetler içindedir. Onların İsrail ve ABD propagandalarını çürütmek gerekir. Irak’ta düşmanlarımızın neler yaptıklarını görüyoruz:

(1) Arabı ve Kürdü birbirine düşürdüler.

(2) Sünnî ve Şiîlerin birbiriyle boğuşmasını istiyorlar.

(3) Kardeş kavgası, iç savaş çıkartmak için her habaseti yaptılar.

Düşmanlarımız (dış ve iç düşmanlar) Türkiye’de halkı kamplara ayırmışlar ve millî barışı, toplumsal uzlaşmayı büyük ölçüde zedelemişlerdir. Türk Kürt, Sünnî Alevî, Dindar Laik, Sağcı Solcu, İlerici Gerici, Şucu Bucu… Bu bölme ve parçalama kasıtlı, planlı, programlı bir şekilde yapılmıştır. Sadece Türk Kürt düşmanlığı çıkartmadılar, bir yandan da Pontusçuluk, şuculuk buculuk yapıyorlar.

Düşmanlarımız

“Böl, parçala ve hükm et”

prensibini uyguluyor. Halkımız gaflet içindedir. Geçen hafta Fransa’da hükümetin iş politikasını protesto etmek için bir yürüyüş yapıldı. Tam üç milyon kişi katıldı bu topluluğa. Bizde, yasal sınırlar içinde, önceden idarî makamlardan izin alınarak bu çapta, bu büyüklükte toplantılar, mitingler, yürüyüşler yapılamıyor.

ABD, İsrail, Siyonistler, içimizdeki iki kimlikliler hem Türkiye’yi, hem de İran’ı parçalamak istiyorlar. Müslüman kanı dökülsün istiyorlar. Büyük Ortadoğu Projesi aslında Büyük İsrail Projesi’dir. Bunu gerçekleştirmek istiyorlar.

Irak’ta yaptıklarını görmüyor musunuz? Bir camiye saldırdılar ve kutsal ibadet mekânının içinde 22 Müslümanı vurup öldürdüler. Kulların Allah’a secde ettikleri mekanlar mü’min kanlarıyla kızardı.

ABD’ye, İsrail’e, Siyonizme muhalif aydınları, gazetecileri, yazarları, halktan fazla ses çıkartanları koymak için hapishaneler hazırlamışlardır. Zalimlerin gezici işkence uçakları vardır. Nice Avrupa ülkesine ve Türkiye’ye bu uçaklar izinsiz olarak gelmiş ve konmuştur.

Şu anda ülkemizde milyarlarca dolar dağıtılmaktadır. Evet, kahvaltımızı yapalım ama savaşı da unutmayalım. Yaklaşan bu savaşın bize yararı yok, zararı çok… 31 Mart 2006