Sayın Kadir Topbaş beyefendiye
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
Perşembe
sanılan bir sokak kedisi veya köpeği, insanı Cennete de sokar, Cehenneme düşmesine de sebep olur.
Muhterem Beyefendi… Selam ve hürmetlerimi takdimden sonra: İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilmesi dolayısıyla sokak kedi ve köpeklerinin toplanıp itlaf edileceğini (öldürüleceğini) duyunca beynimden vurulmuşa döndüm. Kediler ve köpekler İstanbul kültürünün bir parçasıdır. Kültür adına onları öldürmek caiz olur mu?
Beyefendi, siz mutekit bir Müslümansınız, zat-ı âlinize iki hadîs-i şerif meâlini bu sütunlardan ulaştırmak istiyorum:
İbn Ömer -radiyallahu anh- rivayet ediyor: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bir kadın bir kediyi hapsetti, hayvana yiyecek ve içecek bir şey vermedi. Yerdeki haşaratı bile yemesine izin ve imkân tanımadı ve kedi öldü. Allahu Teâlâ bu yüzden ona azap etti ve cehenneme attı.” (BUHARÎ, Enbiyâ 45. MÜSLİM, Selam 151, 152; Birr, 133, 134… Bu hadîs-i şerif hem Buharî’de hem Müslim’de yer aldığı için son derece sağlamdır.)
“Susuzluktan ölmek üzere olan bir köpek bir kuyunun etrafında dolaşıp duruyordu. İsrailoğullarından fâhişe bir kadın (oradan geçerken) onu gördü, hemen çizmesini çıkardı ve onunla köpek için kuyudan su çekerek hayvanı suladı. Bu yüzden Yüce Allah o kadını bağışladı.” (BUHARÎ, Enbiyâ 54. MÜSLİM, Selam 155.)
Muhterem Beyefendi, yakın tarihimizin büyük ve korkunç facialarından olan Balkan Harbinden önce İstanbul Şehremaneti (Belediyesi), sözde Avrupaîlik ve medeniyet adına şehirdeki on binlerce sokak köpeğini toplamış, mavnalara doldurmuş ve Marmara denizindeki Hayırsız Adaya atmıştı. Orada su yok, yiyecek yok. Bu on binlerce hayvan feci şekilde can vermişlerdi. Güçlü köpekler küçükleri parçalayıp yemiş, sonra onlar da ölmüştü. O hayvanların acı bağırışları ölülerin mezarlarından duyacağı seslerdi ama hayat süren leşler, canlı ölüler o canhiraş ulumaları, havlamaları duymamışlardı. O köpeklerin bir Sahibi vardı. Onlar da birer yaratıktı. İstanbul köpekleri bu şekilde insanlığa ve Müslümanlığa yakışmayan, vicdana ve hukuka sığmayan bir şekilde katledildikten sonra İstanbul’un ve devletin başına bir yığın azap ve musibet geldi. Balkan Harbinde vatanımızın en kıymetli nice vilayetini kaybettik. Ordularımız yenildi, halkımız perişan oldu, camiler yıkıldı, ehl-i İslâm’ın iffetli ve namuslu kadınları düşman sürülerinin tecavüzüne uğradı, Kur’anlar yerlere atıldı, mukaddesatımıza her türlü hakaret yapıldı, ecdadımızın kabristanları tahrip ve tarumar edildi… Hangi birini sayayım?
Avrupa Birliğine girecekmişiz, Avrupalılaşacakmışız, Avrupalılar başıboş kedi köpek istemezmiş, kedi bakmak isteyen devlete veya belediyeye vergi verecekmiş, aşı yaptıracakmış, tasma taktıracakmış… Düşünün: Seksen yaşında kimsesiz, hasta bir nine. Emekli aylığıyla veya fakir maaşıyla yarı aç, yarı tok yaşamaya çalışıyor. Kendisine arkadaşlık eden bir kedisi var, Sarman aşağı, Sarman yukarı… Bu hayvancağız o kadıncağıza teselli veriyor. Devlet ve belediye o ihtiyara “Kedin için vergi ödeyeceksin, kedine tasma taktıracaksın, kedine aşı yaptıracaksın” diyor. Kadın bunları yapabilir mi?
Birkaç kuruş ucuz olsun diye belediyenin ucuz ekmek büfesi önünde bir saat kuyrukta nöbet bekleyenlere “Kedine tasma taktırmak için para ödeyeceksin…” deniliyor. Beni bağışlayın, bu söz o kişilere küfrün yeni Türkçesidir galiba.
Pek Muhterem Beyefendi, zat-ı âlinizle merhabamız ve muarefemiz vardır. Üstelik ben sizi takdir eden bir kimseyim. Mimarsınız, kültürlü bir insansınız, şehirli bir Müslümansınız. Öldürülmek tehlikesiyle karşı karşıya bulunan İstanbul kedi ve köpekleri konusunda sizi uyarmayı kendime bir vazife biliyorum. Bu yazıyı onun için kaleme aldım.
Bir kedi kişiyi cehenneme attırır, bir köpek İsrailoğullarından bir fahişeyi bağışlattırıp cennetlik yapar. Binlerce, on binlerce kedi ve köpeği düşünelim…
Kalbinde zerre kadar imanı olan bir kimse kedilere, köpeklere ve başka ehlî ve vahşî hayvanlara merhametsizlik yapmaz. Biz Müslümanlar elbette İsrailoğullarına mensup bir fahişeden daha fazla merhametliyizdir hayvanlara karşı.
Muhterem Beyefendi, sizden yalvararak rica ediyorum: İstanbul sokak kedilerinin ve köpeklerinin üzerine koruyucu kanatlarınızı geriniz. Onların vahşî ve gayr-ı medenî bir şekilde öldürülmelerine izin ve imkân vermeyiniz. Aksi takdirde İstanbul’un ve bütün Türkiye’nin üzerine felaket gelir, belâ gelir, musibet gelir, azap gelir.
Öyle bir musibet ki, bu toplumdan sadece kötülerin üzerine gelmez, genel gelir. Kurunun yanında yaş da yanar. On binlerce, belki de yüz binlerce sokak kedisinin ve köpeğinin âhını bu günahkâr şehir çekemez. Belki çizmeden yukarıya çıktım, lütfen beni bağışlamanızı istirham ediyorum. 16 Mart 2007