Pazartesi

 

İmam-Hatip okulları laik devletin okulları değil mi? Bu okullar laik sistemin sıkı kontrolu altında değil mi? O halde bu okullardan niçin korkuyorsunuz? İmam-Hatip mezunu çocuklarımızın üniversitelerin bütün bölümlerine gidip, her sahada yüksek tahsil yapmasından niçin ürküyorsunuz?

Bu ülkenin en güçlü lobisini Sabataycılar teşkil ediyor. Onlar devletin her kademesinde kadrolaşmışlardır. Devlet dışında üniversitelerde, büyük medyada, yüksek finans ve bankacılıkta, iş hayatında da hâkim durumdadırlar. Ülkemizdeki bu aşırı Sabataycı kadrolaşma sizi niçin rahatsız etmiyor? Sabataycılar kadar olmasa da ülkemizde bir Bahaî kadrolaşma mevcuttur. Niçin bundan hiç bahsetmiyorsunuz?

Laiklik laiklik deyip duruyorsunuz. Nedir şu laiklik? Dinin devlete, devletin dine karışmaması değil midir? O halde:

– Devletin, genel müdürlük seviyesinde bir Diyanet İşleri Başkanlığı’na sahip olması laikliğe uygun mudur?

– Kabinede, din işlerinden sorumlu bir devlet bakanının bulunması laikliğe uygun mudur? Böyle bir bakan, eski Şeyhülislâm’ın, Cumhuriyet’in başındaki Şer’iye ve Evkaf vekilinin (Şeriat ve Vakıf işleri bakanının) benzeri değil midir?

– Devletin beş yüz İmam-Hatip okuluna, on yedi ilahiyat fakültesine sahip olması laikliğe uygun mudur?

– Devletin, resmî memur statüsünde yüz binden fazla imama, müezzine, müftüye, hatibe, din dersi öğretmenine sahip olması laikliğe uygun mudur?

Sayın Ekşi siz hangi laikliği sayıklıyorsunuz? Türkiye’de laiklik falan yoktur. Bizdeki sistem “Devlet dini” sistemidir. Dünyadaki ciddî ve büyük devletler içinde gerçekten laik olan tek devlet Fransa’dır. Orada:

– Katolik kilisesinin liseleri vardır. Devlet, kendi bütçesinden onlara para ödemektedir.

– Müslümanların ve başka dinlere mensup olanların özel okullar, liseler, üniversiteler açmasına izin verilmektedir.

– Bütün Fransız üniversitelerine başörtülü Müslüman kızlar serbestçe gidip okuyabilmektedir. Bazı sürtüşmeler olsa da, liselere de gidebilmektedir. Fransız Danıştay’ı başörtüsü lehinde karar vermiştir.

Sayın Ekşi! Ülkemizde, hakları Lozan andlaşması ile uluslararası garanti altına alınmış Rum, Ermeni azınlıklarının kendi okulları bulunmaktadır. Çoğunluğu teşkil eden Müslümanlar niçin özel din liseleri, din üniversiteleri açamıyorlar?

Açamazlarmış… Çünkü Müslümanlar böyle okullar açarlarsa Türkiye’deki Mason, Sabataycı saltanat ve hakimiyet tehlike altına girermiş…

Dünya ülkeleri ve devletleri içinde biz mi daha demokratız, yoksa İngiltere mi? İngiltere’de:

– Devlet ve millî Anglikan kilisesi birdir. Kral veya kraliçe hem devletin, hem de kilisenin başıdır.

– Orada en az beş milyon Müslüman yaşıyor. Orada başörtülü Müslüman kızların ilkokuldan üniversiteye kadar dinî kıyafetleriyle tahsil yapması serbesttir.

– Londra emniyeti son bir karar aldı ve Müslüman emniyet memurlarının sarık sarmalarına izin verdi. Bundan haberiniz oldu mu? (Bu haber Hürriyet’te çıktı!)

Siz, olmayan bir laikliğin korunması için feryat edip duruyorsunuz. Önce gerçek mânâda laiklik olsun, sonra onun korunması için çareler düşünürsünüz.

Stalin rejimi de laikti. Yoksa siz oradaki sisteme laik mi diyorsunuz? Hayır, stalinist bir laiklikle demokrasi, insan hakları, hukuk bir arada olamaz.

Laiklik evrensel bir değer değildir.

Hiçbir insan hakları bildirgesinde, temel haklarla ilgili hiçbir metinde laiklik diye bir değer, madde yoktur. Laiklik ne bir haktır, ne de bir vazife.

Din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti ise temel bir değerdir, temel bir haktır. İnsan hakları ile ilgili bütün metinlerde bu hak ve hürriyet yer almaktadır.

Sayın Ekşi! Dünyanın hiçbir medenî, hukukun üstünlüğünü tanımış, evrensel insan haklarına bağlı, demokratik ülkesinde müzmin din ve devlet kavgası yoktur. Laik Fransa’da da yoktur.

İslâm zaten laik bir sistemdir. İslâm’da, katoliklikte olduğu gibi ruhban sınıfı yoktur.

Hindistan’da Hinduizmin, Birmanya’da Budizmin, Japonya’da Şintoizmin, Polonya’da Katolilikliğin, Mısır’da İslâm’ın siyasette, sosyal hayatta, kültürde ağırlığı olmasından daha tabiî bir şey olabilir mi? Türkiye Müslüman bir ülke olduğuna göre, burada da İslâm’ın bir ağırlığı, tesiri olacaktır.

Çoğunluğu teşkil etmedikleri halde Sabataycılar ülkeyi, devleti, bütün faaliyetleri kontrol edecekler; Müslümanlar ise bir şeye karışmayacak. Böyle demokrasi, böyle laiklik, böyle eşitlik olur mu?

Samimî bir laiklik taraftarı iseniz Müslümanların serbest olması yönünde yayın yapınız. Bırakınız:

– Müslümanlar kendi eğitim sistemlerini, liselerini, üniversitelerini kursunlar.

– Müslümanlar, bütün medenî ve demokrat ülkelerde olduğu gibi, üniversitelere başörtüsü ile gidebilsinler.

– Müslümanlar, İngiltere’de olduğu gibi kız çocuklarını bütün okullara başörtülü olarak gönderebilsinler.

– Müslümanlara sadece teorik ve kağıt üzerinde kalan bir din hürriyeti değil, inançlarına göre bir hayat sürebilmek hürriyeti tanınsın ve bunun bütün imkânları sağlansın.

– Müslümanlar, dinlerinin tavsiye ettiği kıyafet ve serpuşları kullanabilsin.

Böyle demokratik, ılımlı, insan haklarına uygun bir laikliği içinize sindiremiyorsanız o halde Müslümanlara gösterdiğiniz sertliği Sabataycılara ve Masonlara da gösteriniz. İslâm devlet ve Cumhuriyet için tehlike ve tehdit oluşturuyor da Masonluk ve Sabataycılık niçin oluşturmuyor? Açıklayabilir misiniz?

Sayın Ekşi!

Bu memlekette çok büyük değişiklikler oluyor. Şu anda binlerce Müslüman çocuğu dış ülkelerin okullarında ve üniversitelerinde okuyor, yetişiyor.

Bütün baskı ve engellemelere rağmen yurt içindeki okul ve üniversitelerde de Müslüman bir gençlik yetişmektedir.

Belki haberiniz yoktur. Yüzlerce Müslüman Türk genci İbranice öğreniyor. Niçin öğreniyor? Roman veya gazete okumak için değil!

Henüz yeterli olmasa da binlerce Müslüman genci sosyal, edebî, tarihî konularda araştırmalar, incelemeler, yüksek lisans tezleri, doktoralar yapıyor; bunların bir kısmı kitap halinde basılıyor.

Din düşmanları ve boyunları altında kalasıca bazı din baronları Müslümanları varoş ve bedevî kültürü seviyesinde tutmaya çalışıyor ama bir kısım Müslümanlar medenîleşiyor, şehir kültürü dairesine giriyor.

Laiklikse gerçeği olsun… Din işleri, din hizmetleri devletten bağımsız bir “Müslüman Cemaati Teşkilatı”na bırakılsın. Müslümanlar; Ermeniler, Rumlar, Museviler, Bahailer, Masonlar, Sabataycılar (Onların da başhahamı var!) gibi bir ruhanî lider seçsinler ve cemaat işlerini kendileri yürütsünler.

Haydi samimî iseniz, bunları isteyiniz.

Hem din hürriyeti, dinî serbestlik, laik devletten ayrı bir İslâm Cemaati Teşkilatı olmayacak; hem de Müslümanlara baskı yapılacak, laiklik elden gidiyor diye bağırılacak. Olur mu böyle şey? 12 Ağustos 2003