Sayınlara Sorular
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Mart 2019
Çarşamba
Sayın Hacıbey, geçen gün lüks ve pahalı bir lokantada bir buçuk porsiyon yoğurtlu İskender kebabı yediniz. Onun yanında ayran içtiniz, ayrıca yoğurt ve cacık getirttiniz. Dört çeşit yoğurtlu gıda maddesini niçin bir arada yediniz?
Cevap: Listede ve lokantada beşinci çeşidi olmadığı için.
Sayın “Dikenlitarla Cami Yaptırma, Yaşatma, Yüceltme, Bakma ve İdame Ettirme Derneği” başkanı Hacıbey, caminin her yerini niçin o berbat yeşil boyayla boyattınız?
Cevap: Biz de bunun üzüntüsü içindeyiz. Lakin bütün nalburları aradık, bundan daha kötü bir yeşil boya bulamadık, mecburen bununla yetinmek zorunda kaldık.
Sayın zengin ve varlıklı Hacıbey, duyduğuma göre evinizin mutfak ve banyolarındaki yer mermerlerini söktürmüş ve büyük masraflar ederek bunların yerine en lüksünden ve en pahalısından Brezilya mermerleri kaplatmışsınız. Niçin bu kadar masraf yaptınız, bu kadar lüks malzeme kullandınız?
Cevap: Piyasayı aradık, sorup soruşturdum ve bundan masraflısını, bundan lüksünü bulamadım. Olsaydı onu kullanmaz mıydım?
Sayın İslâmcı, dine hizmet için kurulmuş bir müessesenin başına o işten hiç anlamaz, dolayısıyla başarılı olmasına imkân ve ihtimal bulunmayan bir zatı getirdiniz. Niçin?
Cevap: Evet o kişi bu işten hiç anlamaz ama benim mutemed (güvenilir) adamımdır, beni dinler, bana itaat eder, benim menfaatlerim için çalışır. Ondan daha mutemed ve daha ehliyetsiz birini bulmuş olsaydım bu ikinci adamı o işin başına getirmiş olurdum.
Sayın din baronu niçin bu kadar çok para topluyorsunuz?
Cevap: Bütün gücümü sarfederek ancak bu kadar toplayabiliyorum. Daha fazla toplayamıyorum.
Sayın Pabucubüyük, Ramazan’da niçin beş yıldızlı, lüks, pahalı, mutfağında domuz eti ile sığır eti aynı ızgarada pişen, yemek ve tatlılarına alkollü içki konulan, içindeki salonlarda her türlü fısk, fücur ve günah işlenen turistik otelde iftar-show yaptırıyorsunuz?
Cevap: Acımı depreştirdiniz, yarama bastınız. Ben de daha lüks, daha günahlı, daha şatafatlı bir yer olmasını isterdim. Lakin altı yıldızlı otel yok ki…
Sayın görevli, caminin hoparlörlerini niçin sonuna kadar açıyor, 120 desibellik sesler ve gürültüler çıkartarak kullakları rahatsız ediyor, cemaate eza veriyorsunuz? Zaten bir saf cemaat bile olmuyor…
Cevap: Hoparlörlerin son noktası bu olduğu cihazlardan bundan daha yüksek ve cırtlak ses çıkmadığı için…
Sayın dindar zengin, son İtalya seyahatinizde, kış için kendinize bin beş yüz dolara bir palto almışsınız. Niçin bu kadar pahalı bir giyim eşyası satın aldınız?
Cevap: Mağazayı didik didik ettim, o paltodan daha pahalısını bulamadım da onun için…
Sayın politikacı niçin bu kadar çok yalan ve palavra söylüyorsunuz?
Cevap: Valla gücüm bu kadarına yetiyor.
Bazı sayın sorumlulara: Bir sürü fail-i meçhul dosyasını ilgisiz vatandaşların üzerine niçin yıktınız?
Cevap: Aslında daha fazla dosya yıkmak isterdik, lakin o esnada elimizde ancak o kadar dosya bulunmaktaydı.
Sayın idareci, memleketi, milleti, devleti niçin bu kadar büyük iç ve dış borç yükü altında bıraktınız?
Cevap: Borç almak o kadar kolay mı sanıyorsunuz? Bundan daha fazlasını alabilseydik elbette ülkeyi, milleti ve devleti daha fazla borç yükü altına sokardık. Elimizden gelen budur.
Birilerine: Memleketi niçin bu kadar kötü idare ettiniz?
Cevap: Kapasitemizin son noktasına kadar çalışıyoruz. Bundan daha kötü idare edebilseydik, elbette ederdik.
Sayın yayın organı genel yönetmenine: İdareniz ve kumandanız altında bulunan mevkuteyi niçin bu kadar kalitesiz ve berbat bir şekilde yayınlıyorsunuz?
Cevap: Benim kapasitem bu kadar. Daha berbat ve kötü yayınlayacak biri varsa gelsin, işi ona devredeyim…
Sayın bir kodamana: Bankayı tam bir trilyon lira soymuş, içini boşaltıp bitirmişsiniz…
Cevap: İki trilyon hattâ daha fazla soymak istemez miydim sanıyorsunuz. Lakin bankacığın bütün sermayesi, parası bu kadardı ve ben de ancak bu miktar kadar soyabildim, hortumlayabildim. Böyle ahmakça sorular yöneltmesenize!
Bir zâmane gencine: Bir yığın halt karıştırıyorsun. Edebsizliklerinin, arsızlıklarının, şımarıklıklarının haddi hesabı yok. Nedir bu halin?
Cevap: Ben oldukça terbiyeli bir gencim, bundan daha fazla edebsizlik ve azgınlık yapamıyorum. Elimden gelseydi ardıma koymazdım.
Büyük ve saygın bir kumarbaza: Bir gecede kumarda bir trilyon kaybetmişsiniz, çok değil mi?
Cevap: Kumar işi insanın elinde değil. Daha fazla kaybetmek, bu konuda rekorlar kitabına geçmek isterdim ama olmadı.
Kanunlara aykırı olarak telefonları dinleyen ve dinleten birine: Niçin azledildiniz?
Cevap: Telefonları daha iyi ve daha sıkı dinletemediğim için…
Zelzele olmayacak diyen uzman, otorite, makam kalmadı. Herkes olacak diyor, fakat kesin tarih veremiyor. Şehirde bilinçaltında genel bir tedirginlik var. Korkulu rüyalar görülüyor. Alışmışlar kudurmuştan betermiş. Her türlü isyan, günah, azgınlık, fısk, fücur, fesat, nifak, şikak bütün hızıyla devam ediyor. Nice gözler perdelenmiş, kalpler mühürlenmiştir. Toplumda bir kendini islah iradesi ve davranışı görülmüyor.
Tevbe zamanıdır. İbadet ederek, günahlardan ve gafletten vaz geçerek, bol bol sadaka vererek kendimize yardım etmeliyiz. 27 Temmuz 2000