Şehri Bu Hale Nasıl Getirdik?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 20 Aralık 2018
Cuma
İstanbul’u geziyorum… Medenî bir şehre yakışmayan bir sürü eksiklik aksaklık, pasaklılık görüyorum. Birkaçını sayayım:
1. Çok işlek bir yerde
, yoğun trafikte vızır vızır otomobillerin geçtiği ana yola iniyoruz.
Polis hemen kocaman bir ceza yazar.
2. Bir caminin önünden geçiyorum.
İngilizce Türkçe, men, women, bir TL…
Rezillik.
3. Bir elektrik lambası direğine bakıyorum.
. Hemen hemen bütün direkler böyle…
4. Çok kalabalık bir caddenin yaya kaldırımlarından seller gibi insanlar akıyor. Belediye lokantalara, önlerindeki
(ücret karşılığı)
Mübarek Ramazan’da açıkça yeniliyor içiliyor. Toz toprak, gelip geçen bir karmaşa ki sormayın.
5. Küçücük çocuklar sokaklarda, caddelerde ellerinden tutmuşlar… Çocuğu vasıtaların geçtiği tarafta yürütüyorlar. Ne kadar yanlış.
(ellerinden tutulsa da)
6. Biri yarım ekmek içine döner yaptırmış,
Sokakta böyle yemek yiyerek yürümenin ayıp ve görgüsüzlük olduğunu bilmiyor mu?
7. Belediye veya başka bir kurum bir yeri kazmış,
Bu ne derbederlik!..
8. Kocaman saksılara
Çirkin bir manzara. Bakan, gören, ilgilenen yok.
9. Meşhur bir
Gazeteler, şişeler, naylon poşetler, kutular… Allah oruçlarını kabul etsin ama çöplerinizi niçin toplamıyorsunuz?
10. Bankta oturmuşlar, kabak ve ayçiçeği yemişler, kabukları yere atmışlar, pis bir manzara oluşmuş.
11. Bazı dükkanlarda, içinde Türkçe imla ve gramer yanlışı olan levhalar var. Resmî bir makamın bu gibi yanlışlıkları, çirkinlikleri gidermek için çalışması gerekmez mi?
12.
nizamiye nöbetçisi gibi arz-ı endam ediyor.
Mukaddesata hakaret!..
Yapıldıktan birkaç ay sonra
… Çökmüş eciş bücüş olmuş granit taşlı yollar, silinmemiş camlar, tarihî eserlerin duvarlarında bitmiş incir fidanları, molozlar, taşlar…
Bazı yollar gündüz saatlerinde otopark olmuş, geçmek imkânsız. Trafik bir facia. Toz toprak kir pas… Yağmur yağınca seller akıyor, alt katları sular basıyor. Yükseklerden damlara bakınız, tam bir rezalet. Bizde hiç mi hiç dam, çatı, teras estetiği yok. Paris’te yüksek bir binadan damlara bakınız hayran kalırsınız.
Çok büyük ve ünlü bir camide turistlere hitaben İngilizce, Almanca, Fransızca cümleler yazmışlar.Üç satırda bir sürü hatâ. Bu kadar cahillik olmaz ki. Bilmiyorsan bari bir bilene sor.
Tanıdığım Müslüman bir turistin hanımı meşhur bir meydanda ayakkabısını boyatmış, 20 TL. istemişler…
Biliyorum şehirde temiz, oldukça düzgün, intizamlı semtler de var. Bunlar istisna… Genelde yukarıda anlattığım gibidir. Şu canım İstanbul’u bugünkü hale nasıl getirdik, getirebildik?
Şöyle bir günlük gazete özlüyorum:
1. Fazla sayfalı/hacimli olmayacak, günde 16 sayfa yeter. Sekizi yazı, sekizi reklâm/ilan.
2. Fotoğraflar dışında renk de istemem. Başlığı dahil siyah basılacak.
3. Bütün haberler “kontrollu” olacak. Haberlerde mutlaka imza (veya kaynak) bulunacak.
4. Her gün Neşe Düzel ve Nuriye Akman (ve benzerleri başarılı gazetecilerin) röportajları cinsinden kısa röportajlar olacak.
5. Gazete ayda beş altı manşetini kültür, lisan, mimarlık, edebiyat, şehircilik gibi konulara ayıracak.
6. Türkiye’nin ve dünyanın yapay gündemine göre değil, gerçek gündemine göre yayın yapacak.
7. Doğruluk ve güven âbidesi gibi olacak.
8. Mevcut durumu iyi ve doğru tahlil edecek, geleceğe dair tutarlı senaryolar üretecek.
9. Mutlaka (en seviyeli ve haysiyetli şekliyle) muhalif olacak.
Bu gazetenin yapmayacağı şeyler:
Çocuğun ısırdığı köpek haberlerini yayınlamak.
Tiraj temini için yaygara kopartmak.
Özel hayatları araştırıp gizli ayıpları ve günahları ifşa etmek.
Yalakalık, yağcılık, dalkavukluk yapmak.
Böyle ciddî bir gazete nasıl ilgi çekebilir?
* Yakın tarihimizin gizli kapaklı esrarlı hadiselerini ele alarak.
* Büyük yolsuzlukları dosyalar haline getirip, bunları hem yayınlayarak, hem adliyeye ve ilgili mercilere vererek.
* Ülkedeki sosyal adaletsizliği fotoğraflarla sergileyerek.
Diyelim liselere Osmanlıca dersi konulmasını isteyen bir yazı yayınlanacak. Bu yazının yanına kısa ve özlü de olsa, lüzumu yoktur diyen bir kimsenin yazısı da konacak.
Böyle bir gazeteyi çıkartmak, tutturmak için büyük paralar lazımdır. Ülkemizde çok büyük zenginler, çok zengin cemaatlar var. Bunlardan biri bu işi uhdesine alamaz mı?
Hiç sanmam!.. 21 Ağustos 2010