Şehrin ve Ülkenin Durumu
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 21 Aralık 2018
Bir şehrin durumunu anlamak için onun
yeterlidir. Kaldırımlar düzgün, sağlam, güzel ise şehir iyi idare ediliyor demektir. Kaldırımlar aşağıda anlatacağım şekilde ise şehrin kötü idare edildiği anlaşılır:
– Sağlam beton bir zemin hazırlamadan
– Birkaç hafta veya
, bir kısmı kırılmış, geceleyin yatay bir ışık tutulduğunda pek çirkin ve engebeli görünüyor.
karoların üzerine basıldığında bazen gelip geçenin üzerine sıçrıyor, üstlerini başlarını kirletiyor.
– Çabucak
, değişik malzeme kullanmışlar.
Türkiye’nin genel durumunu anlamak için
veriyorum: Okullara, bilhassa liselere bakınız. Okullar ve liseler iyiyse Türkiye iyidir, kötüyse ülke bozuktur.
Bir ülkenin durumu orada kullanılan anadilden de anlaşılır.
Lise mezunları
Lise ve üniversite mezunları,
bu kıraatten zevk ve haz alabiliyor mu?..
Büyük bir amfiye
ellerine, 1928’den (harf devriminden) önce basılmış bir
veriniz. İki saat mühletleri var… Gazelin metin şerhini yapacaklar, bir de mazmunu hakkında bir kompozisyon yazacaklar… Acaba onların içinden, bu gazeli okuyabilecek kaç kişi çıkar? Belki bir iki kişi, belki de hiç…
Toplu taşıma vasıtalarına bininiz.
18 yaşındaki delikanlılar lök gibi oturuyor, yetmiş yaşındaki ihtiyarlar ayakta yolculuk yapıyor. Vah Türkiyem vah!..
Çoğunda medyacılıkla hiçbir ilgisi olmayan
Maalesef bazı gazete ve dergilerimiz
haline gelmiş.
. Bu notu ben vermiyorum. Uluslararası şeffaflık ve temizlik anketleri yapılıyor, her sene dünya ülkelerine
Demek ki, ahlâk, fazilet, temizlik, şeffaflık, dürüstlük bakımından sınıfta kalmış vaziyetteyiz.
Adalet, yargı sistemimize bakınız. Ordumuzun durumu nasıl? Ülkede güven ve huzur var mı? Müslümanlar açısından:
Cuma günü namaza beş dakika geç gidin. İstanbul’da iseniz dükkanlar, lokantalar, kahvehaneler, marketler, nakil vasıtaları, caddeler, meydanlar, sokaklar hınca hınç karınca yuvası gibi insan doludur.
Kur’ân
Biz Kur’anın bu kesin emrine uyuyor muyuz? Bırakın Cuma namazını, bir İslâm ülkesinde ve beldesinde vakit ezanı okununca bir kaynaşma ve hareket başlar ve Müslümanlar fevc fevc (akın akın) camiye gider.
Yine Müslümanlar açısından: Bir İslâm ülkesinde zenginler zekatlarını doğru dürüst, yâni Kur’ân’a, Sünnete, Fıkha, Şeriata uygun şekilde ödüyor mu? Zekatlar öncelikle miskinlere ve fakirlere veriliyor mu? Kim ne derse desin,
Pöh!.. Gökdelen yapılması iyiye alamet değil, kötülüğe alamettir. Mâlum, âhir zamanda bina ve zina çoğalacakmış.
İtikad ve amelde Ehl-i Sünnet mezhebinden olan muhterem bir alim ve fakih yazılarımın faydalı olduğunu, böyle yazmaya devam etmemi tavsiye buyuruyor, bendenizi taltif ediyor.
Birkaç okuyucum, dinî konularda yazmamamı istiyor… Sanırım yazdıklarım onların meşreblerine uygun değil.
Bendeniz ulema ve fukaha sınıfından olmadığım için dinî konularda kalem oynatmam doğru olmaz. Peki bu yazdığım yazıların mahiyeti nedir? Müsaadenizle açıklayayım:
1. İki kere ikinin doğru olduğunu beyan etmek için matematik profesörü olmak gerekmez.
2. Beş vakit namaz farzdır demek için din alimi ve fakih olmak gerekmez.
3. Ehl-i Sünnetin itikad, ibadat, muamelat ve ahlak konusunda hak mezhep ve yol olduğunu yazmak için de ulema ve fukaha sınıfına mensup bulunmak gerekmez.
4. Ehl-i Sünneti (iktidarı nispetinde) müdafaa etmek için de alim ve fakih olmak gerekmez.
5. Her Müslümanın beş vakit namazı kılması, hür ve mukim erkeklerin cemaate katılması için propaganda yapmak için de hoca olmak gerekmez.
Zamanımızda
. Bir Müslüman olarak elbette aklımın yettiği, dilimin döndüğü miktarda Ehl-i Sünneti savunmam gerekir.
Bu memlekette İslâm medreseleri olsa, yeterli miktarda ulema ve fukaha bulunsa, onlar Ehl-i Sünneti yeterli şekilde tanıtsa, savunsa, bozuk ve aykırı görüşleri çürütse, benim dinî mahiyette yazılar yazmama lüzum kalmaz.
Ehl-i Sünneti müdafaa eden muhterem hocaefendiler yok değil. Onların kıymetli yazılarını zevkle okuyorum. Ancak şu
sayıları ve yazdıkları yeterli değildir.
Bu iş benim aslî vazifelerimdendir.
. 28 Aralık 2010