Seks Köleliğine Ses Çıkartmayan Kemalist ve İslamcı Feministler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 11 Aralık 2018
Radikal Gazetesi’nde İstanbul genelevleri hakkında bir röportaj yayınlandı. Bilindiği gibi ve maalesef ülkemizin birçok şehrinde TC’nin koruması altında yasal genelevler çalıştırılmaktadır. Bunların özellikleri şunlardır:
1. TC, Uluslararası Kadın Hakları Sözleşmesi’ne imza koymuş, kadınların fahişe olarak çalıştırılmasına, seks köleliğine rıza göstermeyeceğini ve izin vermeyeceğini beyan etmiştir. Bugünkü uygulama ile laik Cumhuriyet rejimi bu taahhüdünü çiğnemektedir.
2. Devlet bu evlerden KDV ve gelir vergisi alıp bütçesine koymaktadır. Bu gelirin ahlak dışı, haram bir gelir olduğunda en ufak bir şüphe yoktur. Devleti bağlayan etik kurallar vardır, bunlar ayaklar altına alınmıştır. Devletin, bir tür kumar olan Milli Piyango, Lotarya gibi oyunları da bu haram işlerdendir.
Bugün ülkemizde kadın hakları, hürriyetleri ve haysiyeti uğrunda yeri göğü inleten iki ayrı kesim bulunmaktadır.
Bunların birincisi laik, Kemalist, çağdaş, bir kısmı ateist feministlerdir. İkinci kısmı ise, bilhassa Diyanet İşleri Başkanlığı’nda kadrolaşmış İslamcı feministlerdir.
Bu iki kesim de ülkemizdeki yasal, KDV’li, gelir vergili, polis korumalı seks köleliğine muhalefet etmemekte, karşı çıkmamaktadır. Bu ise dehşet verici bir suskunluk ve kabuldür.
Avrupa’da da yarı yasal, devletin göz yumduğu seks köleliği mevcuttur diyenler çıkacaktır. Onlara derim ki: Türkiye Devleti kötü örnekleri, kötü uygulamaları, ahlaksızlığı taklit edemez. Bazı Avrupa ülkelerinde eşcinseller Protestan kiliselerinde papaz tarafından evlendiriliyor… Onlar yapıyor diye bizde de mi yapılsın?
Ülkemizdeki halkın çoğunluğu Müslümandır.
Zina yapanlara
idam cezası verilir; başlarından hiç evlilik geçmemişse yüzer sultanî sopa vurulur ki bazısının kalıbı bir daha doğrulmamak şartıyla yerde kalır.
İslam hukukuna göre
Bu da çok zordur.
Bazı reformist, modernist, fıkıh ve mezhep aleyhtarı, Sünnet muhalifi ilahiyatçıların
demeleri cahillikten de öte bir hezeyandır.
Evet, TC Kemalist, lâik bir rejime sahiptir. Son on küsur yılda o kadar ilerlemiştir ki,
Feminizm İslam dinine uymayan sapık ve bozuk bir ideolojidir. Türkiye’de çoğulculuk vardır. Dileyen feminist olabilir. Kemalist feminist olabilir, İslamcı feminist olabilir… Lakin ister Kemalist ister İslamcı olsun, şayet samimi ise yasal TC genelevlerine, devlet himayesinde seks köleliğine, fahişeliğe, malum
mutlaka muhalefet etmeleri, karşı olmaları gerekir. Aksi takdirde samimiyetsizdirler.
Evet onlar samimî değil, riyakardır.
İki türlü kalkınma vardır. Maddi kalkınma ve zenginlik… Manevi, kültürel, ahlakî kalkınma… Türkiye’mizin maddi kalkınma ve zenginlik bakımından çağ atladığında hiç şüphe yoktur. Otoyollar, havaalanları, hızlı trenler, gökdelenler, limanlar, lüks meskenler, lüks otolar, lüks hayat… Yüzlerce yeni üniversite açıldı. Üretim ve ihracat çok arttı. Bereket yok ama bolluk var.
Buna paralel olarak,
var mı? İşte burası çok tartışılır. Bence maddi kalkınmaya paralel, manevi kalkınma yok. Maneviyat, ahlak, fazilet, gerçek medeniyet konusunda bırakın kalkınma, dehşet verici bir gerileme var.
Diyorlar ki: Çok kitap satılıyor. Bazen bir tek kitap bir milyon adet basılıyor… Bu boş ve aldatıcı bir iddiadır.
Bu ülkede Sokrates’in
, Descartes’ın
Rousseau’nun
kitapları gibi kalıcı, yüzyıllara meydan okuyucu klasikler yazılabiliyor mu?
Minâ Urgan’ın
yüz binlerce basıldı ve satıldı. Sonra ne oldu? Saman alevi gibi parladı ve söndü.
kitabı bir milyon sattı da ne oldu?
O ateşi saman aleviyle karıştırmamak lazım. Eskiden bu coğrafyada fütüvvet ahlakı varmış. Şimdi yerinde yeller esiyor.
Bir memlekette sağlam kültür ve medenî kalkınma olup olmadığını anlamak için mimariye bakmak yeterlidir.
terk edildikten sonra güzel binalar yapılabildi mi?
Kültür anıtları iki malzemeyle yapılır:
1950’lere kadar
ve benzeri büyük edipler vardı ama onlar Cumhuriyet çocukları değil,
İstisnalar kuralları bozmazmış. Tek tük güzel ve kalıcı kitapların yayınlanması, beş on güzel bina dikilmesi; genel çirkinliğin, kültür geriliğinin, okur yazar cahilliğinin ….
Sovyetler Birliği dünyanın ikinci büyük askerî gücüydü ama yıkıldı. Çünkü bozuk ve yanlış bir ideoloji, çarpık bir dünya görüşü üzerine kurulmuştu.
Hitler rejimi ordu, sanayi, üniversiteler, ilmî araştırmalar, teknik harikalar, nizam ve disiplin bakımından harikalar sergiliyordu; o da feci şekilde battı. Çünkü
Çin ilerleyebildiyse Mao’nun resimlerini ve heykellerini bırakmasına ve Maoculuğu terk etmesine borçludur. Türkiye’deki dominant resmî ideoloji millî kimliğimize ve kültürümüze aykırıdır ve onunla hem maddi hem manevi kalkınma, sağlıklı ilerleme olmaz. Yollar, köprüler, gökdelenler, limanlar, havaalanları, otomobiller, hızlı trenler harika ama ülkede
Bu ne biçim kalkınmadır. 02 Şubat 2013