Cumartesi

 

İslâm şeriatının ve fıkhının normlarına göre hür bir Müslüman kadının saçlarını, boynunu, ensesini, gerdanını örtmesi gerekir. Sadece başını örtüp de boynunu açık bırakmak eksik bir tesettürdür. Bazı hanımlar böyle yapıyormuş… Olabilir. Ancak, bu yaptıklarının İslâm’a, Kur’ân’a, Sünnet ölçülerine, Şeriat ve fıkıh hükümlerine, ondört asırlık icmâ-i ümmete uygun olduğunu iddia etmemeleri gerekir.

İnsan kusursuz, eksiksiz, hatâsız olmaz. Lakin eğri de otursak doğru konuşmalıyız, doğruyu konuşmalıyız. Eğri oturuyor diye eğriliği müdafaa etmek yanlış olur; büyük vebali vardır. Tenkitlerle ilgili bir paragraf açmama izin veriniz. İsim verilerek yapılan tenkitlerin ılımlı ve olumlu olması gerekir.

Bazı anonim (isim verilmeksizin yapılan) tenkitlerin şiddetli olmasında bir beis (sakınca) yoktur. Meselâ bendeniz din sömürücüleri hakkında çok acı, çok şiddetli tenkitler yaparım, böylelerinin üzerlerine yıldırımlar yağdırırım. Bu gibi tenkitler hazır elbise gibidir. Kimin üzerine oturuyorsa onlar bunları hakketmiştir.

Türkiye sun’î (yapay) bir tesettür kavgası ve münakaşası içinde bulunmaktadır. Bazıları (ki bunların çoğu Sabataycı veya gizli Yahudidir) tesettürün siyasal İslâm’ın simgesi olduğunu iddia etmektedir. Bu iddia tamamen hezeyandan ibarettir. Çünkü bizde siyasal İslâm’ın mazisi bilemediniz otuz beş senedir ama islâmî tesettür 1400 küsur yıllık bir geçmişe sahiptir. Kaldı ki, tesettür sadece İslâm’da değil başka dinlerde, medeniyetlerde, kültürlerde de vardır; dolayısıyla evrenseldir.

Bir Müslüman hanım ve kız başını bir örtü ile örtmüş, fakat saçının bir kısmı görünüyor. Bu da bir tesettürdür, fakat eksik bir tesettürdür. Başka bir İslâm hanımı saçlarını türban ile kapatmış, boynu açıkta kalmış, o da eksik bir tesettürdür. Zaten, izin veriniz söyleyeyim, bu devirdeki tesettürlü kadınların yüzde doksan dokuzunun tesettürü eksiktir, şer’î ve fıkhî normlara uygun değildir.

Bir fetret devrinde yaşıyoruz. Çivisi çıkmış bir Müslüman toplum halindeyiz. Karanlık gecede yağmura ve fırtınaya tutulmuş, kurtların hücumuna uğramış, çobansız kalmış perişan bir koyun sürüsü haline gelmişiz. Böyle bir devirde başı açık gezen fakat imanı olan hanım ve kızlara ağır tenkitler yöneltmemek gerekir. Asıl önemli olan imandır, Tevhid’tir, Ehl-i Kıble olmaktır. Birbirimizi kırarak bir yere varamayız.

Cehalet ve edebsizlik o hale varmış ki, Sultanahmed parkından geçerken başörtülü bir kızla sakallı bir genç erkeğin elleri bellerine sarılmış vaziyette pek laubali, pek terbiyesiz vaziyette herkesin ortasında dolaştıklarını görebiliyoruz. Ne demiştim, çivisi çıkmış bir toplumuz.

Bu memlekette icazetli ve gerçek kaç ulema kaldıysa onların bir araya gelip tesettür konusunda bir beyanname hazırlamaları ve ilan etmeleri gerekir. Böyle yaptıkları takdirde başlarına birtakım sıkıntılar ve belâlar gelebilirmiş… Sıkıntı ve belâ gelmesi pek tabiî değil midir? Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu din-i mübini büyük belâlar, sıkıntılar, çileler içinde tebliğ etmedi mi? Ashab-ı kiram belâ ve musibetlere mâruz kalmadı mı? İçlerinden nicesi şehid olmadı mı? Geçmiş asırlarda yaşamış evliyaullah, süleha (iyiler), din imamları (uluları) sıkıntılar çekmedi mi? İmam-ı Azam Ebû Hanife hazretleri hapse atılıp kırbaçlanmadı mı? İmam-ı Ahmed ibn Hanbel bozuk Mutezile mezhebini tasdik etmediği için kırbaçlanmadı mı? Büyük fıkıhçı İmam-ı Serahsî zindana atılmadı mı? Yakın tarihimizde ulemadan ve dersiamdan İskilipli Atıf efendi hazretleri boynuna yağlı ilmik geçirilerek idam sehpasında sallandırılmadı mı?..

Müslüman Türkiyeliler, dinî bakımdan bozulsalar bile İslâm’a militanca ve fanatikçe saldırmazlar. Bir Müslüman Türk dinsiz olabilir ama jakobence din düşmanlığı yapmaz. Kendisi dinsiz olur, fakat halkının dinine saygı duyar. Bizde militan, fanatik, saldırgan, azgın, jakoben din düşmanları iki kimlikli Dönmelerdir.

Tesettür kadın için esaretin değil hürriyetin simgesidir. Sefih Batı medeniyeti kadını bir seks ve zevk aracı haline düşürmüştür de bunu hürriyet gibi göstermektedir.

Üzerlerinde devletin resmî amblemi ve anteti bulunan “Vesika”larla bazı bedbaht kadınlara fuhuş izni veren zihniyetin islâmî tesettüre saldırması gülünçtür.

Türkiye’deki başörtü-tesettür kavga ve tartışmasının lâiklikle hiçbir ilgisi yoktur. İşin içyüzünü bilenler bunun muhteris ve militan Sabataycıların bir dayatması olduğunu gayet iyi anlamışlardır.

Müslümanlar tesettür konusunda zaferi nasıl kazanırlar? Bunun bazı şartları vardır:

1. Tesettürlü kadın ve kızların kıyafeti açıklarınkinden daha kaliteli, sanatlı, güzel, estetik olacak. (Seksî olmamak şartıyla)

2. Tesettürlüler açıklardan daha medenî, şehirli, kültürlü, vasıflı, güçlü, üstün olacak.

Bu iki şart yerine gelmedikçe zaferi kazanmamız çok zordur.

Bir zihniyet, Türkiye’yi İsrail’in “rezerv devleti” (tâbir Prof. Yalçın Küçük’e aittir) haline getirmek istiyor. Böyle bir esaretten, bağımlılıktan, sömürge sisteminden halâs olmak için Müslümanların ilim, irfan, kültür, sanat, medeniyet, araştırma, inceleme, kitap, kütüphane, mimarlık, giyim kuşam, dekorasyon, düşünce sahasında rakip ve karşıtlarından daha üstün, daha güçlü olmaları gerekir.

Tesettür savaşı bir kültür ve medeniyet çatışmasıdır. Boş lâflarla, feryat etmekle, ağlamakla, şikayetçi olmakla bu meseleyi kendi lehimize halledemeyiz. Her konuda olduğu gibi tesettür konusunda da Müslümanların kendilerine, kendi medeniyetlerine dönmeleri, İslâmlaşmaları gerekir.

Tesettür savaşı Mahmutpaşa, Sultanhamam, Unkapanı, Fatih’in veya Merter’in ara sokakları konfeksiyonu ve modası ile kazanılamaz.

İslâm tesettürü hiçbir ticarî firmanın kâr ve kazanç aleti haline düşürülmemelidir.

Sabataycılardan daha medenî, daha şehirli, daha kültürlü olmak bizim için bir olmak veya olmamak, bir ölmek veya kalmak meselesidir. Hiçbir zengin İslâm kadını ve kızı, besleme ve hizmetçi kıyafetiyle tesettür savaşını kazanacağını sanmasın.

Bu iş, sergilenen yüzlerce elbisenin bir tanesinin bile yerli ve millî olmadığı defilelerle de halledilemez.

Zengin, kodaman, ünlü Müslümanlara diyorum ki:

-Evinizin mimarîsini göreyim, sizin ne mal olduğunuzu söylerim.

-Evinizdeki salonu göreyim, yine ne mal olduğunuz anlaşılır.

-Kılık kıyafetinizi göreyim, aklınızın, kültürünüzün derecesi ve rütbesi meydana çıkar.

-Kadın ve kızlarınızın tesettürü, başörtüsü de sizin aklınızı, idrakinizi gösteren bir mihenk taşıdır.

Efendiler, hanımlar!.. Edebiyatı, boş lâfları, zart zurtu bırakalım halimizle kendimizi gösterelim. Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz.. 24 Ağustos 2003