Şeriat Düşmanlığı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 18 Şubat 2019
Pazartesi
ALLAH rahmet eylesin, eski İstanbul müftülerinden ve Diyanet İşleri Başkanlarından Erzurumlu Ömer Nasuhi Bilmen Hoca Türkiye Müslümanlarının velinimetlerindendir. Onun “Büyük İslâm İlmihali” adlı mübarek ve feyizli kitabı şimdiye kadar milyonlarca basılmış ve büyük dindar kütlenin temel din bilgilerini öğrendiği doğru, muteber, güvenilir bir kaynak teşkil etmiştir.
Ömer Nasuhi Bilmen Hoca öyle bir âlimdi ki, İstanbul Üniversitesi 1949’da, İsmet Paşa’nın cumhurbaşkanı olduğu bir tarihte onun altı ciltlik “Hukuk-i İslâmiyye ve Istılahat-i FIkhiyye Kamusu”nu yayınlamaya başlamıştı. Hem de, Üniversite Rektörü Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar’ın övgülerle dolu bir önsözüyle. Sıddık Sami o önsözde, “İstikbalin (geleceğin) kanun vâzıları (kanun yapıcıları) hazırlayacakları yeni kanunları bu kitaptan çıkartacaklardır” mealinde bir cümle de sarfetmişti. (Bu önsöz son baskılarda kitabın en sonuna konulmuştur.)
İcazetli İslâm âlimi olan Ömer Nasuhi Hoca’nın şimdiye kadar milyonlarca nüsha basılmış olan Büyük İslâm İlmihali bir Şeriat kitabıdır. Hukuk-i İslâmiyye de bir Şeriat kitabıdır. Şeriat, İslâm’ın hükümlerinin tamamına verilen bir addır. Şeriat Kitabullah’tan, Sünnet’ten çıkartılmış kutsal hükümler ve kurallardır. İslâm’ın temizlikle, namazla, oruçla, zekatla, hacla ilgili hükümleri hep Şeriat’tır.
Her dinin Şeriatı olduğu gibi İslâm’ın da Şeriat’ı vardır. Şeriat Müslüman için kutsaldır. Müslümanların Şeriat’ı yüceltmeleri, canlarından aziz bilmeleri; Müslüman olmayan insanların ve vatandaşların da, bir insanlık ve vatandaşlık vazifesi olarak Şeriat’a saygılı olmaları gerekir.
Son zamanlarda ülkemizde Şeriat’a saldırılar ve tahrikler yapılıyor. Bunlar ya cahillikten ileri geliyor, yahut da kasıtlı olarak bilerek yapılıyor. Her iki halde de ayıptır, medeniyete ve insanlığa aykırıdır.
Bu ülkede ilk defa “Kahrolsun Şeriat” diyen ve yazan adam Tekin Alp adında bir kimsedir. Bu isim hakikî değil, takmadır. Eskiler takma ada “müstear isim” derlerdi. Tekin Alp’in asıl adı Moiz Kohen’dir. Yahudi bir vatandaştır. Onun yaptığı ne insanlığa sığar, ne medeniyete, ne ahlâka. Türklere sözde milliyetçilik ve Türkçülük aşılamak için kitaplar yazacak ve içine “Kahrolsun Şeriat!” diye bölüm başlıkları koyacak. Böyle milliyetçilik, böyle Türkçülük olur mu? Moiz Kohen’in, nam-ı diğer Takin Alp’in gayesi neydi?
Bir Müslüman Türk, Nisim Adalay takma adıyla Yahudilere hitaben bir kitap yazsa ve onun içinde bir bölüme “Kahrolsun Musevî Şeriatı” başlığını koysa, bu hareket doğru olur mu?
Bugün Türkiye gibi ezici çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede Şeriata saldıran, Şeriat’ı tahkir eden kimseler, bilerek veya bilmeyerek Moiz Kohen’in (Tekin Alp’in) peşinden ve yolundan gitmektedir.
ABD, İngiltere, Kanada, Batı Avrupa ülkeleri Hıristiyan kimliği taşımakla beraber İslâm dinine ve Müslümanlara saygı ve riayet göstermektedir. Oralarda hiçbir devlet adamı, politikacı, büyük bürokrat “İslâm Şeriat’ı bir tehdit ve tehlikedir” demez. Çünkü böyle bir söz sarfetmeye hakkı olmadığının bilinci içindedir.
Bazıları “Şeriat sadece ibadet hükümlerinden ibaret değildir, onun içinde muamelat, dünya işlerine ait hükümler de bulunmaktadır” diyebilir. Evet, söyledikleri doğrudur. Doğrudur ama bu durum Şeriat’a saldırmak, hakaret etmek için yeterli bir sebep midir? Bizim hukuk fakültelerimizde Roma Hukuku dersleri okutuluyor. Hangi kitapta “Kahrolsun Roma Hukuku” diye yazılıdır. İslâm hukuku, dünya üzerindeki üç–beş önemli hukuk sisteminden biridir. Bazı İslâm ve Arap ülkelerinde uygulanmaktadır. Bir hukuk sistemi için kahrolsun, tehlikedir, tehdittir gibi laflar edilmez.
Türkiye’nin gerçekten medenî, çağdaş bir ülke olması isteniyorsa din ve Şeriat aleyhindeki beyanlara son verilmesi gerekir. Hiçbir devlet sorumlusunun din ile savaşmaya hakkı yoktur.
İngiltere, sömürge imparatorluğunu kaybetmiş olmasına rağmen hâlâ büyük, güçlü, vasıflı, ağırlıklı bir ülkedir. Orada din ve devlet arasında asla kavga, sürtüşme, çatışma yoktur. Nasıl olsun ki, İngiltere hükümdarı (devlet başkanı) aynı zamanda millî Anglikan kilisesinin başıdır. İngiltere’de, 1944’ten beri liselerde sabahleyin derslere başlamadan önce bütün öğrenciler kilisede toplanıp âyin ve ibadet yapar.
Din medeniyetin kaynağıdır. Medenî olmak, yücelmek isteyen bir millet, bu yükselişi ancak dinine sımsıkı bağlanarak gerçekleştirebilir. İslâm dünyasının bugünkü geriliği, dinden değil, tam aksine dini hakkıyla anlamamaktan, dinî bağlarının gevşemiş olmasından ileri gelmektedir.
Yok Taliban şöyle yapıyormuş, yok filan ülkedeki fanatikler ve militanlar böyle yapıyormuş gibi bahanelerle İslâm’a, Şeriat’a saldırmak yakışıksızdır. İslâm’ın karikatürleri, çok kötü uygulamaları olabilir. Hakikî İslâm Muhyiddin Arabî’nin, Mevlana Celalüddin Rumî’nin, Hacı Bektaş Veli’nin, Hacı Bayram Veli’nin, İmamı Gazalî’nin, Abdülkadir Geylanî’nin, İmamı Rabbanî’nin ve o kafile içindeki diğer büyüklerin uyguladıkları, sergiledikleri İslâm’dır. İslâm Endülüs, Herat, Delhi, Osmanlı medeniyetidir. Afganistan’da Buda heykellerini tahrip eden İslâm marjinal bir İslâm’dır. Bin yıldan fazla bir zamandan beri Afganistan’da o heykeller durdu da şimdi militanlar tarafından berhava edildiyse, bunun kabahati İslâm’a ait değildir.
Bugünkü laikler, çağdaşlar, dinden uzaklaşmışlar 1949’un İstanbul Üniversitesi Rektörü Ord. Prof. Sıddık Sami Onar’dan ibret almalıdır. Ezan okumanın bile yasak olduğu o devirde, Sıddık Sami İstanbul Müftüsü Dersiamdan Ömer Nasuhi Bilmen Hoca’nın “Hukuk-İ İslâmiyye ve Istılahat-ı Fıkhıyye Kamusu”nu üniversite adına bastırmaya başlamış ve önsözüne de “Geleceğin kanun yapıcıları, hazırlayacakları metinleri bu kitaptan çıkartacaklardır” cümlesini koymaktan çekinmemiştir.
Evet beyler, biraz insaf, biraz vicdan, biraz ışık… 14 Ağustos 2001