Son Pazar günü İstanbul’da Ali Şeriati hakkında büyük bir salonda toplantı yapılmış, birtakım yazarlar, ilahiyatçılar tebliğler okumuş, Şeriati göklere çıkartılmış, İslamcılık hareketinin büyük önderi olarak tanıtılmış. Şeriati’yi bir önder, bir İslam kahramanı olarak gösteren, onu alkışlayan, onu seven ve beğenen İslamcılara önemli ve keskin bir sorum vardır.

SORU: Allahın selam, rahmet ve bereketi hidayete ve Din-i Hanif’e tâbi olanlar üzerine olsun… Bundan sonra: Ali Şeraiti “İslam Şinasî” adlı kitabında “Hoda Janus-i hakikî est” cümlesini yazmıştır. Bu cümle Türkçeye “Muhammed’i Tanıyalım” adlı kitapta “Allah gerçek bir Janus’tur” şeklinde tercüme edilmiştir… Janus nedir? Ansiklopedileri açıp baktığımızda onun, iki çehreli bir Roma putunun ismi olduğunu öğreniyoruz. Âlim olmaya lüzum yok, ilmihalini bilen her Müslüman, Yüce Allah’ın, yaratıklardan hiçbirine benzetilemeyeceğini çok iyi bilir. Şeriati, bırakın herhangi bir yaratığa benzetmeyi, kemal sıfatlarla sıfatlı ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allahü Teala ve Tekaddes hazretlerini iğrenç ve menfur bir puta benzetiyor… Bu ise bir küfür sözüdür. Böyle bir söz eden zındıktır… Şeraiti hakiki=gerçek sıfatını cümlesine ekleyerek müdafaa ve te’vil imkanı da bırakmamıştır. Sayın İslamcılar, bu konuda yapabileceğiniz bir savurma varsa yapınız. Bir de sakın konuyu çaptırıp bendenize sövüp saymayınız. Çünkü bana sövmekle, hakaret etmekle Şeriati’yi temize çıkarıp aklayamazsınız.

Ek bilgiler: (1) Şeriati’nin kitapları Türkçemize bazı yerleri ayıklanarak tercüme edilmektedir. Farsçaları ile karşılaştırılırsa bu iddiamın doğru olduğu anlaşılacaktır…(2) İslam Şinasi kitabı yayınlandığı vakit nice İranlı ve İraklı Şiî uleması bu kitabı ve yazarını tenkit ve reddetmiştir… (3) Şeriati, başta Hulefa-i Râşidînin ilk üçü olmak üzere Ashabın büyük çoğunluğuna karşıdır, onları ağır şekilde tahkir etmektedir… (4) Şeriatînini nice inançları Ehl-i Sünnet İslamlığına değil, Şiîliğe de aykırıdır… (5) Diyanet yayınevlerinde Ali Şeriati’nin kitapları satılmaktadır…

* (İkinci yazı) Türkiye’nin İslamî Durumu

Türkiyenin dinî/islamî durumu iyi midir kötü müdür, iyiye mi gitmektedir kötüye mi gitmektedir?.. Doğrusu çok önemli, çok kesici bir sorudur bu. Bilindiği gibi Tanzimat’a kadar Osmanlı devleti Şeriat üzerine kurulu bir İslam devleti idi, Tanzimat’tan sonra Avrupa nizamı ve kurumları taklid edilmiş olsa bile İslam’dan büsbütün sapılmamıştır. Son Padişah ve Halife Sultan Vahdettin 1922 de Türkiye’yi terk ettiği zaman Devlet yine bir İslam devleti idi. Sultan Vahdettin’den sonra Ankara Büyük Millet Meclisi veliahd Abdülmecid Efendiyi Halife seçmiştir. 1923 cumhuriyeti Halifeli, Mecelleli, Bakanlar Kurulunda Şer’iye Vekaleti (Şeriat İşleri Bakanlığı) bulunan, cuma günleri hafta tatili yapan, bütün Müslüman kadın vatandaşları tesettürlü olan bir İslam cumhuriyeti idi.

Aradan 85 yıl geçtikten sonra, 2012 Türkiye’sinin manzarası şöyledir:

Devletin resmî bir ideolojisi vardır: Kemalizm… Paraların pulların üzerinde M. Kemal… Ülke sathında yüz binlerce M. Kemal heykeli büstü fotoğrafı… Bütün okullarda mecburi okutulan din kitapları, besmeleyle değil, M. Kemal’in büyük bir fotoğrafı ile başlıyor… Müslüman Türkiye’de Yahudiler cumartesi, Hıristiyanlar pazar günü tatil yapıyor ama Müslümanlar cuma günü tatil yapamıyor… Bin yıllık islamî yazı ile eğitim, kitap gazete dergi yayını yapmak yasak… Gerçek icazetli ulema ve fukaha yetiştiren İslam medreseleri kapatılmış… M. Kemal’in kapattırtmış olduğu Mason locaları açık ama tasavvuf tekke ve tarikatları kapalı… Dindar kadın ve kızların kamusal alanda başlarını örtmeleri yasak; mesela başı örtülü dindar bir avukat hanım mesleğini icra edemiyor… Siyasî partiler Kemalist ideolojiye bağlı olmak zorunda… M. Kemal’e ve devrimlerine sâdık kalacağına dair yemin etmeyen milletvekillerinin mazbataları verilmiyor…

2012 Müslümanlarının durumlarına bakalım:

Yekûn olarak çoğunluktalar ama irili ufaklı yüzlerce, hattâ binlerce, birbirinden kopuk cemaate, fırkaya, sekte bölünmüşler… Ümmet birliği ve şuuru gitmiş, yerine tefrika, kopukluk ve tezebzüb gelmiş…

Son kırk yılda kırk bin yeni cami yapılmış ama beş vakit namaz kılanlar azınlığa düşmüş, imamlık da namaz kıldırma memurluğuna dönüşmüş…

On milyonlarca Müslüman akaidini, ilmihalini, İslam ahlakını doğru dürüst bilmiyor.

Osmanlı devletinde dominant kültür Ehl-i Sünnet kültürü idi. Bu durum 1960’lara kadar devam etti, eski icazetli din alimleri, fakihler, müftüler, şeyhler ve ziyalı Müslümanlar vefat ettikten sonra meydan reformculara, bidatçilere, İslamcılara, din sömürücülerine, sahte mücahitlere (sonradan müteahhit olanlar), arivistlere kaldı, dini sahada korkunç bir anarşi ve kaos oluştu.

M. Kemal Paşa zamanında bile suç olan zina, artık serbest… Daha yazılacak çok şey var ama bu kadarı şimdilik yeter. Yazımın başındaki soruyu tekrarlıyorum: Türkiye’nin dinî durumu iyi midir, kötü müdür? Siz ne diyorsunuz? 25 Kasım 2012