Şeyh Nâzım Kıbrisî’ye Dair
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 08 Aralık 2018
Hazretleri bu fani alemden bâkî aleme intikal etti. Kendisini yakinen tanırdım. Büyük hürmetim vardı.
Şeyh Efendi vefat ettikten sonra ajanslar şöyle bir haber verdiler:
Bu haber gerçekleşmedi ama bilenler o prensin Şeyh Efendi’nin delâleti ve vesateti ile ihtida etmiş olduğuna dair rivayetleri hatırlayacaklardır.
Şeyh Efendi, Şeriata sımsıkı bağlı bir tasavvuf büyüğüydü. Beş vakit namaza çok önem verirdi. Her abdest tazelediğinde iki rekat şükür namazı kılardı.
Avrupai elbise giymez, külah üzerine taylasanlı nakşî sarığı sarardı. Diğer giyim kuşamı da hep İslâmî idi. Sünnet-i Seniyyeye uygun sakalı vardı.
Sağlığının müsait olduğu zamanlarda bütün dünyayı dolaşır, gittiği yerlerde görüştüğü kimselere nasihat ederdi. Nice gayrimüslimin hidayetine vesile olmuştur.
sevmezdi. Vehhabiler de onu sevmezlerdi. İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan müritlerine ayrı renklerde sarıklar giydirirdi.
Birkaç sene önce
kaleme almıştı. Okumuş, üzülüp taaccüp etmiştim. Sonra bir de ne göreyim,
Şeyh Efendi’nin nefesi kuvvetliydi. On küsur sene önce Beykoz Akbaba köyünde Şeyh Efendi’nin bulunduğu evin bahçesinde zayıf, nahif ihtiyar bir kadın görmüştüm. Kanserden hastanede yatıyormuş, doktorlar çok az ömrü kaldığını söylemişler. Yakınları Şeyh Efendi’ye rica etmişler
demişler. Şeyh Efendi, çok merhametli idi. Kırmamış, hastaneye gitmiş, kadıncağıza okumuş.
Mehdî Hazretlerinin zuhurunu beklerdi. Yaptığı binlerce sohbet taransa,
Bir sohbetinde
demişti. Duyunca pek mánâ verememiştim. Sonra bir makale okudum.
Son yüzyıl içinde buna benzer hadiseler olmuş.
Şeyh Efendi, ehl-i sünnet itikâdına ve fıkhına çok önem verirdi.
Hânedan-i Âl-i Osmanı severdi.
Tarihini unuttum,
Çok beğenilmiş, defalarca tekrarlanmıştı.
ne büyük bir başarı ve mazhariyettir.
O Müslüman etti demiyorum, vesile oldu diyorum.
Bendeniz de fakirlere dağıtırdım. Vefatından sonra has müritlerinden
dostum geldi, cüzdanından bir zarf çıkarttı.
dedi. Açtım baktım, içinde bir miktar para.
Sahih itikâda, namaza, imana, Kur’âna, Şeriat-ı Garra-i Ahmediyye’ye, Tarikat-ı Muhammediye’ye hizmet etmek ne büyük bir saadettir.
Müslüman ismi taşıyan bazı kişilerin İslâma çok âdice saldırdıklarını görüyoruz. Bunlar, İslâmdan dönmüş eski Müslümanlar mıdır? İçlerinde belki böyleleri vardır ama yüzde bir nispetinde bile değildir onlar.
Yahudi Kripto, Haçlı Kripto. Onların iki kimliği vardır.
Müslümanlar bunlara karşı İslâmı gereği gibi koruyamıyor. Çünkü Türkiye Müslümanları tek bir Ümmet oluşturmuyor. Kriptolar onları bin parçaya bölmüştür.
Müslüman kesim, Kriptoların inkılapları ve dolapları yüzünden şifahî kültür çukurlarına düşmüştür.
Çoğunluğu oluşturan
Bu durumdakiler kendilerini koruyamaz.
Sünnî Müslümanlar o hale gelmiştir ki, birleşmemek konusunda sıkı bir ittifak içindedirler. Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da olanlardan ibret alınmamaktadır. Müslümanlar böyle param parça, darmadağınık olmakta devam ederlerse halleri Suriye ve Mısır Müslümanlarından daha kötü olur.
Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan, Yunanistan Osmanlı devletine saldırdı ve koskoca Rumeli birkaç haftada elimizden çıktı.
Müslümanlar tek bir Ümmet olmazlar, râşid ve âdil bir İmam’a biat ve itaat etmezlerse onları zillet, esaret, yenilgi beklemektedir.
Hiçbir İslâmî cemaatin, tarikatın, grubun, hizbin, fırkanın
demek lüksüne, şansına sahip değildir.
perişan ve pişman olmaya mahkûmdur.
Batıdaki Müslümanın ayağına diken batsa, doğudaki Müslüman onun acısını kalbinde duymalıdır.
Ben (A) tarikatına mensubum, (B) tarikatı beni ilgilendirmez demek intihardır.
Müslümanın mensubiyet kimliği Ümmet-i Muhammed
birliği içinde olmaktır. Ana kimlik budur. Cemaat, tarikat, vakıf, dernek, grup kimlikleri alt-kimliktir.
Mü’minlerin günah ve kusurları yüzünden birbirlerine soğuk bakmaları, düşman olmaları korkunç bir gaflettir.
Hiçbir Müslüman bozuk ve sapık düzenlere güvenmesin. Onlara güvenilmez. Hiçbir Müslümanın İslâm düşmanı kafirleri ve münafıkları dost ve velî edinmeye hakkı yoktur.
Sahih itikadı ve beş vakit namazı yitiren bir İslâm toplumu kurtulamaz, necat ve felah bulamaz, izzet ve haysiyet içinde yaşayamaz.
Yıllardan beri şöyle bir davet bekliyorum:
Böyle bir davet yok, müzakere yok… Bin kadar cemaat, tarikat, fırka, hizip, grup var. En ufak bir birleşme, Ümmetleşme teşebbüsü=girişimi yok.
Birlik yok,
Hadîs-i şerifi hatırlatıyorum:
01.10.2014