Süleyman beyin SHP ile koalisyon yapmak zorunda kalması gerçekten büyük bir talihsizliktir. Korkarım ki, bunun cezasını millet, vatan, devlet ve Süleyman bey çekecektir. HEP’le birleşerek Zana’ları, Dicle’leri Meclis’e sokması, kötülük olarak SHP’ye yeter de artar. Onlar böyle yaparak, iktidar olacaklarını sanmışlardı. Ama umduklarını bulamadılar. Seçimlerde sille yediler. Ne sillesi?

Kûbi-i Huda sadâ ne-dâred

Angeh ki zened devâ ne-dâred

Hak sillesinin sedası yoktur.

de yer bulunur.

Cindoruk’ların RP’ye duydukları antipati Süleyman beye ve partisine yarar getirmez. Büyük siyasette antipati, sempati, şahsî duyguların yeri yoktur. Demiştim ya o sırf akla, zekâya, sezişe, tecrübeye dayanan çok büyük ve netâmeli bir satranç oyunudur.

Cenab ı Hak’tan “hayırlı” muvaffakiyetler diliyorum. Hak şerleri hayr eyler…

Bir vurdu mu hiç devası yoktur.

SHP’oeki en tehlikeli temayül, halk arasında bir sünnî-alevî ikiliği çıkartma eğilimidir, Erdal İnönü’nün din tarağında hiç bezi olmadığı halde hin-i hacette (ihtiyaç zamanında) Hacı Bektaş Veli Hazretleri’nin dergâhına yüz sürmesi, belli bir kesime göz kırpıp oy avcılığı yapma hevesinden başka bir şeyle açıklanamaz.

Süleyman bey, seçimlerden önce din ve vicdanlar üzerindeki bütün baskıların kaldırılacağını, başörtülü kız öğrencilere çıkartılan engellerin bertaraf edileceğini bildirmişti. SHP’lilerle bu vaadlerini zor yerine getirir. Bu adamlar aldıkları bakanlıkları militanla, bölücüyle, râfiziyle dolduracaklardır.

Siyaset satranç gibi bir oyundur. Ben Süleyman beyin yerinde olsam koalisyona RP’yi de alırdım, iki cambaz bir ipte oynayabilecekse, üçüncüsüne

RİYAKÂRLAR

Feministler pek akıllı kişiler değiller. Hem kadınlarla erkekler her hususta eşittir diyorlar, hem de erkeklerin kadınlara yer vermesini istiyorlar. Madem ki mutlak eşitlik var, oturan kadın niçin kalkıp ayaktaki erkeğe yer vermiyor?. . Kadın kadındır, erkek de erkek. Aralarında farklılık vardır. Kadın elbette değerli, bir varlıktır. Saygıya, ihtimama layıktır. Ama mutlak eşitlik asla yoktur.

Spor müsabakalarında niçin kadın erkek karışık olarak yarışma yapılmıyor? Eşit değiller de ondan. Yarışmalarda siyahlarla beyazları ayırıyorlar mı? Ama kadınlarla erkekleri ayırıyorlar.

Birçok ülkede kadınlara bütün haklar tanındığı halde niçin parlamentoların, hükümetlerin yarısı kadın üyelerle dolu değil?

Resmî antetli vesikalar verilerek bazı düşmüş kadınların etlerini satmalarına feministler niçin karşı çıkmıyorlar?

Eşitlik varsa niçin ordunun yarısı kadın değil?

Bakmayın onlara siz. İş edebiyata, teoriye gelince yüzde yüz eşittir derler ama uygulamada bildiklerini okurlar. Çünkü gerçekte böyle bir eşitlik yoktur.

Kadın anne olarak, sadık bir eş olarak, şerefli bir bacı olarak erkekten yüksektir. Onun içindir ki, Peygamberimiz “Cennet annelerin ayakları altındadır” buyurmuştur.

Şarlatanlar ise eşittir yaygaralarını kopartırken, öte yandan kadını orta malı yaparlar. Vesika verip hayat kadını olarak çalıştırırlar, ilânlarda, reklamlarda şehvet ticaretine âlet ederler. Her yerde, her fırsatta kafeslemeğe bakarlar.

Riyâkârlar.

BİLENLERDEN RİCA

Toplum bakar kör gibi oldu. Görüyor ama idrak edemiyor. Bir rezaletler, yolsuzluklar, çirkinlikler denizinde yüzüyoruz, o denizden haberimiz yok. Kokuşmuşluğun ufuneti (pis kokusu) burun direklerini kıracak derecede, biz alışmışız hissetmiyoruz. Ben bu satırlarla, günlük hayatımızı ilgilendiren bazı kötülüklere, aksaklıklara dikkat çekmek ve okuyucularım içinde bilgi sahipleri varsa, onlardan malumat ve istihbarat taleb etmek için kaleme alıyorum. Adetim olduğu üzere madde madde yazıyorum:

  • Trakya, Marmara ve Ege bölgesinde bir sürü domuz çiftliği kurulmuştur. Domuz bir batında sekiz-on yavru yapabilen çok doğurgan, çok üreyen bir hayvandır. Fare sürüsü gibi kısa zamanda çoğalan, icabında insan pisliği dahil her necaseti yiyen bu murdar hayvanların etleri ne olmaktadır? Piyasada domuz eti satıldığını görmüyoruz. Peki bunca hayvanın yılda yüzbinlerce ton tutan etleri hangi kılığa sokulup Müslüman topluma yedirilmektedir? Bu hususta bilgisi olan vatandaşların yazılı olarak bizi haberdar etmesini rica ederim.
  • Yurt dışından da, avuçla döviz ödenerek domuz eti ithal edildiği hakkında söylentiler vardır. Bu doğru mudur?
  • Bu domuzların yağları ne olmaktadır? Margarin ve sabun sanayiinde kullanılmakta mıdır?

 

  • Bir firmanın çıkardığı ensülinin (şeker hastalığı ilacı) domuzdan yapıldığı kesinlikle bilinmektedir. Başka hangi ilaçlara domuz menşeli (kökenli) maddeler konulmaktadır?
  • Pastalara likör ve alkollü içki konulduğu doğru mudur?
  • Domuz derileri ne olmaktadır? Ayakkabı ve deri elbise imalinde kullanılmakta mıdır?
  • İstanbul’da ekmekler garipleşmiştir. Haddinden fazla beyaz, tazeyken yenilebilir, bir gün sonra unufak olup dağılıveren yeni bir ekmek çeşidi çıkmıştır ortaya. Bu ekmeklere ne karıştırılmaktadır? Niçin kalite bu kadar düşmüştür?
  • İstanbul’da sur kenarlarında, şehrin bazı mahallelerinde gizli mezbahalar varmış. Buralarda hastalıklı hayvanlar, kör topal atlar kesilerek halka yediriliyormuş. Bu mezbahalar nerelerdedir?

Bilenler, lütfen himmet buyurup yazınız, haber veriniz. Teşekkürler.

SEVİNELİM

Bazı gazeteler ve gazeteciler yazdılar Bu sene 10 Kasım’da Anıtkabir’i yüzbinden fazla insan ziyaret etmiş. Atatürkçü yazarlar bu rakamın göğüs kabartıcı olduğunu, halkın gittikçe Atatürk’e daha fazla bağlandığını gözleri yaşararak dile getirdiler.

Evet ülkemizde gerçekten iftihar verici değişiklikler yaşanmaktadır. Her cuma günü camiler cemaatle dolup taşmakta; içeride yer bulamayan mü minler avlularda, sokaklarda namaz kılmaktadır. Vatanımızdaki 50 bin camide ortalama en az 100 kişi bulunsa (ki, hakiki rakam bundan çok fazladır) yekun beş milyon eder. Yani her hafta, cuma ezanı okununca beş milyon vatandaşımız Allah’ın davetine lebbeyk (başüstüne) diyerek ibadete seğirtmektedir. Bu ne ulvi manzara, bu ne göz yaşartıcı levhadır. Vatan bir uçtan öbür uca secdegâh olmuş, milyonlarca mü’min “işte Allah’ım Sana ibadet etmeğe geldik, senin gönderdiğin Son Peygamberin getirdiği din üzere namaz kılmağa koştuk” demektedirler.

Yılda iki kez Ramazan ve Kurban bayramlarında bu cemaatin sayısı daha da artmaktadır.

Önümüzdeki Ramazan’da namaz kılan Müslümanların adedi daha da çoğalacaktır.

Allah’a şükürler olsun kı, İslâm her geçen gün daha çok yücelmekte, Müslümanlar daha fazla kuvvetlenmekte. İlahî nur daha ziyade parlamaktadır.

Ne kadar sevinsek, ne kadar iftihar etsek. Rabbimize ne kadar şükr etsek azdır.

14.11.1991