Perşembe

 

Şifahi toplum (sözlü toplum) seviyesinden “Yazılı Toplum” seviyesine nasıl çıkacağız?

İlk soru:

Aydınlarımız (veya aydın geçinenlerimiz), idarecilerimiz, yüksek tahsil yapmışlarımız, eğitimcilerimiz, üniversite mensuplarımız, büyük bürokratlarımız, gazete yazarlarımız Türkiye’nin bir “Şifahî toplum” haline geldiğini, getirildiğini, şifahî toplumun ne demek olduğunu biliyorlar mı?

İkinci soru:

Şifahî bir toplumun medenî değil, bedevî bir toplum olduğundan haberleri var mı? Mesele, dert, noksanlık bilinecek ki, onun giderilmesi için çareler ve çözümler aransın. Bilinmezse

“Türkiye Pembe uygarlık ufuklarına dört nala koşmaktadır…”

şeklinde hezeyanlar üretilir.

Türkiye, benim iddia ettiğim gibi gerçekten şifahî bir toplum mudur, yoksa abartıyor muyum? Nazariyatı bırakalım ve sizlere birkaç ibretli örnek vereyim:

1. Millet, dedelerinin ve atalarının mezartaşlarını, eski bina kitabelerini, 1928’ten önce yazılmış ve basılmış kitapları, arşivlerdeki evrakı okuyamaz ve anlayamaz hale gelmiştir.

2. Millet, 60-70 sene önce yazılmış edebî kitaplardaki, roman ve hikayelerdeki, hattâ gazete havadislerindeki Türkçeyi anlayamaz hale düşürülmüştür.

3. 38,5 milyonluk Polonya’da haftalık haber ve yorum dergisi “Nie”nin tirajı 780 bindir. 72 milyonluk Türkiye’de bu tür dergilerin en fazla satanı haftada 20-25 bin satabilmektedir.

4. En büyük günlük gazetelerimizin tirajları 500 bin civarındadır. Japonya’da ise, yazılarının çok zor ve çetrefil olmasına rağmen, günde 13,5-14 milyon basan günlük gazete bulunmaktadır.

5. Kültür Bakanlığımız Türk Dünyası ile ilgili büyük bir külliyat yayınlamaktadır (Henüz yayını bitmemiştir, cilt cilt çıkartılmaktadır). Bu külliyattan şimdiye kadar sadece 18 adet satılmıştır. Halbuki ülkemizde yüze yakın üniversite vardır, bunların edebiyat ve tarih şubeleri vardır. Buralarda vazifeli binlerce öğretim görevlisi vardır, onbinlerce talebe vardır; bu memlekette milyonlarca üniversite mezunu vardır, kendini aydın sanan, okumuş sanan, kültürlü sanan, lafa geldi mi mangalda kül bırakmayan büyük bir güruh vardır. Vardır da şu 72 milyonluk büyük ülkede Kültür Bakanlığının bu külliyatı niçin sadece 18 adet satmıştır? Çünkü bu memleket, bu halk şifahî kültür bataklıklarına gömülmüştür de ondan!

Şimdi çare ve çözüm aramaya başlayabilir miyiz?

(1) Bugünkü eğitim sistemi ve felsefesiyle Türkiye şifahî toplumluktan çıkıp yazılı ve medenî toplum statüsüne yükselemez. Eğitimin mutlaka radikal bir şekilde islah edilmesi gerekir. Neler yapılmalıdır bu konuda? (a) Eğitim, resmî ideoloji baskısından kurtarılacak, hürleştirilecektir. (b) Millî kültüre, milî kimliğe, millî kişiliğe, millî sanata, millî zihniyete uygun ve bu değerlere hizmet eden bir sistem getirilecektir… Bizde bunları yapacak bilgi, niyet, irade var mıdır? Bu soruya müsbet cevap vermek çok zordur. Yine de Allah’tan ümit kesilmez.

(2) Türkçe, Türkiye’nin tarihi, Türk edebiyatı üzerindeki baskılar, tabular, yasaklar kaldırılacaktır. Yakın tarihimiz konusunda son derece ilmî, gerçekçi, sadece doğruları yazan hakikî bir tarih yazılacaktır. Yapılan yanlışlar ortaya konulacak ve seviyeli bir şekilde tarşılacaktır. Almanya Hitler’i, İtalya Mussolini’yi, İspanya Franco’yu, Portekiz Salazar’ı, Rusya Stalin’i, Şili Pinochet’i tartışıyor…

5. Bütün okulları bir anda ve kısa zamanda islah etmek mümkün olamaz. En kısa zamanda örnek okullar, bilhassa örnek liseler açılmalıdır. Ülkenin en zeki, en kabiliyetli, en vatansever, bio-jenetik açıdan en temiz ve sağlam, en azimli, en idealist gençlerinden seçilecek yeni bir eğitim ordusu, bir öğretmenler Nizam-ı Cedid’i teşkil edilmelidir. Bu gençler, dünyanın en güçlü, vasıflı, önemli üniversitelerinde yetiştirilmelidir. Kendilerine ayrıca Türkiye kimliği konusunda, millî kültür sahasında paralel ve alternatif bir eğitim verilmelidir.

Açılacak yeni liseler İngiltere’deki Eton Koleji ayarında olmalıdır. Unutulmasın ki, güçlü ve üstün liseler olmadan bir ülke kurtulmaz.

6. Liselerde Osmanlıca mecburî ders olarak okutulmalıdır. Dedelerinin mezartaşlarını, 1928’den önce yazılmış ve basılmış kitapları ve evrakı okuyamayan ve anlayamayan bir toplum okur-yazar, medenî bir toplum değildir.

7. Sadece eski yazıyı okumakla iş bitmez. Zengin, yazılı, edebî, kültürel Türkçeye dönülmelidir. Ömer Seyfeddin’in, Yakup Kadri’nin, Hüseyin Rahmi’nin, Halid Ziya’nın, Reşad Nuri’nin Türkçesine. Bazılarının buna aklı ermiyor mu, o halde

“Mustafa Kemal’in Nutuk kitabının Türkçesine!..”

Şimdi anladınız mı ne demek istediğimi, ne istediğimi?

8. Lise diploması alabilmek için mutlaka lise bitirme ve bakalorya (olgunluk) imtihanları konulmalıdır.

9. Şu andaki eğitim sistemimiz bir “Zekâ Özürlüler” sistemidir. Milleti cahil ve geri bırakan bu sistem derhal terk edilmeli ve onun yerine çok zor, çok meşakkatli, ciddî, seviyeli, vasıflı, güçlü, tesirli, üstün bir eğitim sistemi getirilmelidir. Okuyamayanlar tahsili bıraksınlar ve pratik hayata atılsınlar. Birtakım alçak ve popülist politikacıların zırt vırt çıkardıkları eğitim afları, ne kadar kırık not alırsa alsın sınıfta kalmamak, herkese diploma vermek siyaseti veya siyasetsizliği memleketi, ülkeyi, devleti bugünkü hale getirmiştir.

10. Türk toplumunu okuyan bir toplum haline getirmek için resmî ve sivil kuruluşların birlikte çalışmasıyla

“Her Eve Bir Kitaplık”

ve

“günde en az bir saat ciddî, faydalı, değerli okuma”

kampanyası açılmalı, bu konuda rehber kitaplar, belli başlı Türk klasikleri yayınlanmalı, bunların tirajları 250 binden az olmamalı, kısa zamanda yeni baskıları yapılmalı, millet okumaya alıştırılmalıdır.

11. Okul ve üniversite yaşının ötesindeki halk kütleleri, bilhassa yarı okumuşlar, yarı tahsilliler için ülke çapında bir eğitim sistemi kurulmalı, bu sahada yayın yapan televizyon kanallarının desteğiyle bir aydınlanma, millîleşme, bilgilenme kampanyası açılmalıdır.

Yukarıda saydığım tedbirler, çareler, çözümler bugünkü sistem ile olmaz. Türkiye’nin mutlaka gerçek demokrasiye geçmesi gerekir. Bunun için de: (A) Resmî ideoloji kaldırılacak, onun yerine hukukun üstünlüğü, millî kimlik ve evrensel insan hakları getirilecektir. (B) Millî kimlik ve millî irade üzerinde hiçbir gizli, zorba, müstebit, derin irade ve güç bulunmayacaktır. (C) Hukuk ve kanunlar millî kimliğe zıt olmayacaktır, âdil olacaktır. (Ç) Gizli ve esrarlı bir azınlığın Türkiye üzerindeki vesâyeti ortadan kaldırılacaktır. (D) Bu hizmetlerle ilgili memuriyetler, makamlar, mevkiler, vazifeler, emanetler ehil kimselere verilecektir. Bilgi ve uzmanlık bakımından ehil, ahlâk ve karakter bakımından ehil, vatanseverlik bakımından ehil.

Böyle hizmetler mukaddestir. Bu gibi hizmetler için ayrılan paraların hiçbir aç köpek tarafından yenilmesine izin ve fırsat verilmeyecektir. Peki bu önemli hizmetleri kimler yapacaktır? 17 Haziran 2005