Salı

 

Birkaç damla saf nikotin bir insanın dilinin üzerine konulsa adamcağız anında can verir.

Meret öylesine kuvvetli bir zehirdir.

Sigara ile alınan nikotin öyle değildir.

Anında öldürmez.

Vücudu yavaş yavaş, aheste aheste tahrip eder

, başta akciğer ve kalp olmak üzere nice hayatî iç organı bozar; sonunda

mübtelâsını süründüre süründüre, inlete inlete öldürür.

Çifte standartlı

Amerika, kendi vatandaşlarının sigara tüketimini son yirmi sene içinde yarı yarıya azaltmıştır.

Peki Amerikan sigara sanayii ve dev sigara şirketlerinin kârları ne olacak? Onun da çaresini bulmuşlardır.

Üçüncü dünya ülkelerinde sigara tüketimini teşvik etmişler,

birkaç misline katlamışlar ve milyar dolarlarına milyarlar katmışlardır.

Bizde sigara çok yaygınlaştı.

Bundan elli altmış sene önce fakir tabaka köylü, birinci sigarası içerdi. Şimdi öyle ucuz sigaralar yok.

İçmeye ayranı olmayanlar en pahalı, en lüks Amerikan sigaraları tüttürüyor.

Köy bakkallarında bile lüks ve pahalı sigara satılıyor.

Eskiden sigaranın zararları iyi bilinmiyordu. İlimler fenler ilerledi, laboratuvarlarda araştırmalar yapıldı ve ciğerlere çekilen

tütün dumanındaki katranın

ve öteki kimyevi maddelerin,

kanser dahil bir yığın vahim hastalığa sebebiyet verdiği kesinlikle anlaşıldı.

Kanunlar çıkartıldı, sigara paketlerinin üzerine

“Sağlığa zararlıdır”

gibi ibareler yazılmaya başlandı.

Amerika’da tüketim azaldı ama bizde ve bizim gibi Asya ve Afrika ülkelerinde arttı.

Tütün Eski Dünya’ya Amerika’nın 1492’de keşfinden sonra gelmiştir.

Bu bitkide kimbilir ne şifalı hassalar vardır.

Çocukken bir yerimizi kestiğimizde kanı durdurmak için, kesik yere tütün basarlar, yahut sigara külü koyarlardı, kan hemen dururdu.

Allah hiçbir bitkiyi sebepsiz ve hikmetsiz yaratmamıştır.

Ölüm dışında herşeyin şu tabiat âleminde bir ilacı vardır. Arayıp bulmak gerekir.

Mutlaka tıbbî bir hassası olan tütün maalesef keyif verici bir madde olarak tüttürülüyor.

Sağlığa olan zararı dışında

israf bakımından da büyük kayıplara yol açıyor sigara.

Her yıl milyarlarca dolar, çoğu yabancı şirketlere ve sermayeye olmak üzere kaptırılıyor, havaya savruluyor.

Eskiden her yerde, şehirlerarası otobüslerde, kapalı mekânlarda fosur fosur sigara içiliyordu.

Hiç unutmam, 1986’da, bir Mevlevî zikir meclisinde bulunmak üzere Kütahya’ya gitmiştim.

Dönüşte otobüste şoförün arkasında orta yaşlı iki bey hiç aralık vermeden sigara içiyorlardı. Sigaranın biri bitmeye yüz tutunca, diğerini yakıp öbür elinde bekletiyor, ortalığı dumana boğuyorlardı.

Karşılarındaki koltukta kundaklı yavrusunu sakinleştirmeye çalışan bir anne vardı.

Çocuk duman altında kalmıştı. Yürek parçalayacak, beyinleri sarsacak şekilde ağlıyor, fakat bizim iki dumancı merhamet edip de tüttürmeye ara vermiyordu.

Bazen açık havada yürürken birden iğrenç ve berbat bir koku burnumu rahatsız eder.

Bakarım önümde giden bir vatandaş sigara içiyor, rüzgar dumanını bana getiriyor,

ömrümde hiç sigara içmedim ama içenlerin dumanları beni de zaman zaman vurdu.

İki yıl kadar önce, Amerikalı bir Şâzelî şeyhi gelmiş dediler

, ben de o zatı görmeye ve dinlemeye gittim. Kızıl sakallı, İslâm kıyafetli, başında tarikat tacı

(sarığı)

olduğu halde oturduğumuz odaya geldi.

Âlim ve fâdıl bir zat olduğu anlaşılıyordu.

Arapça’dan,

Şâfiî fıkhına ait bir kitabı İngilizceye çevirmiş.

Oradakilerden biri sohbet esnasında

“Sigara hakkında fetvanız nedir?”

diye sorunca,

“Eskiden zararları iyi bilinmiyordu, şimdi çok zararlı olduğu anlaşılmıştır. Binaenaleyh bana göre haramdır”

cevabını verdi.

Sigara içen Müslümanları ve muhteremleri üzmek ve kırmak istemem. Ancak bu satırları da yazmama izin vermelerini istirham ederim.

Sigara öyle kanunla yasak edilebilecek bir şey değildir.

Bu konuda

bilhassa gençliği,

uyararak, ikrah ettirerek, tiksindirerek, zararlarını açıklayarak

vaz geçirmek gerekir.

Zararlı alışkanlıklardan vaz geçmenin kolay olmadığını biliyorum. Ancak,

Amerika’da sigara tüketimi yarıya düştüyse, bizde niçin olmasın.

Sigara niçin içiliyor?

Gençler

sigara içmeyi

bir erkeklik ve olgunluk

olarak görüyor.

Kadınlar bağımsızlık kazandırdığını sanıyor.

On beş yaşındaki lise çocuklarına yapma etme demekle onları vazgeçirmek mümkün değildir. Otuz sene önce Almanya’da, sigaradan vaz geçirmek için

bir akciğer kanseri ameliyatının renkli olarak filmini gösteriyorlarmış.

Balmumu gibi sararmış zayıf bir adam ameliyat masasında perişan ve baygın şekilde yatıyor. Etrafındaki cerrah ve yardımcıları kemiklerini tıbbî testerelerle keserek göğüs kafesini açıyorlar; akciğerdeki tümörü ve çürümüş kısımları çıkartıp temizliyorlar, kesilen yerler dikiliyor ve hasta yoğun bakıma alınıyor…

Görenler allak bullak oluyor, renkleri sapsarı, bembeyaz kesiliyor, bir ikisi istifra etmek için dışarı çıkıyor…

İşte tesirli bir vaz geçirme metodu.

Ülkemizde son asırda maalesef içki, sigara, uyuşturucu madde tüketimi çok arttı. Sanıyorum teşvik de edildi. Bu üçüne, ilacı da eklemek gerekir.

Uluslararası dev şirketler

(ki çoğu Amerikalılarındır)

Üçüncü Dünya’yı iliklerine kadar soyuyor.

Soya fasulyası

Türkiye’nin gıda eksiğini dolduracak harika bir yiyecek maddesidir.

Soyadan üç yüzden fazla madde çıkartılır.

Soyada, eti aratmayacak kadar protein vardır.

Lakin uluslararası şer güçleri Türkiye’de soya ekimini âdeta yasak ettirmişlerdir.

Toprakları üzerinde soya ziraati yapamayan bir ülkeye bağımsız denilebilir mi?

İşte bu çok güçlü, çok acımasız,

çok şerli uluslararası şirketler ürettikleri sigaralarla Türk halkını ve gençliğini zehirliyor, geleceğimizi çürütüyor, biz ise eli kolu bağlı vaziyette kurbanlık koyun gibi bakıyoruz.

Bendeniz vebálden kurtulmak için şu yazıyı kaleme almış bulunuyorum.

Sigarayı bırakmak için

kurslar açıldığını, ilaçlar çıkartıldığını, psikolojik telkinler yapıldığını duydum.

Kurtulmak isteyenlere bunlara başvurmalarını tavsiye ederim. Sigara tüketimi yüzde yüz kalkmasa bile, Amerika’da olduğu gibi niçin yüzde elliye inmesin? 15 Mayıs 2002