Sir (sör) Şeytan
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
İngiltere, durup dururken büyük bir fitnenin düğmesine basmaya karar verdi. İslâm, Kur’an, Peygamber düşmanı
şövalyelik nişanı verilecek yani asil yapılacak. Herife bu nişan takılırsa bundan sonra
olacak. Şeytan’ın başına Sir ünvanının getirilmesi gibi.
İngiltere bunu
le mi yapıyor? Hayır,
Salman’a şövalyelik veriyor. Hedefi nedir? Yukarıda söylemiştim fitne, fesat çıkarmak. Netice ne olacak? Muhakkak ve mutlaka İngiltere bu işten son derece zararlı çıkacaktır. Nereden geleceği bilinmez bir yerden yahut birkaç yerden başına belâ, musibet, felaket ve azab geleceğini tahmin ediyorum. Bir şey mi biliyorsun? Hayır, bu konuda hiçbir şey bilmiyorum. Bildiğim tek şey
de samimi olarak üzülmüş olduğunu biliyorum. Çünkü kendisi İslâm’a ve Müslümanlara yürekten dost bir kimsedir. Batı dünyasında ABD’nin Ortadoğu’daki saldırgan politikasını yüzde yüz destekleyen tek ülke İngiltere oldu. Salman’a nişan vererek saldırganlığını sürdürüyor.
Sürüngen bir edebiyatçıydı. İslâm’a, Peygamber’e, Kur’an’a saldırdı. Bir anda dünya çapında meşhur oldu. Uzun yıllardan beri gizlenerek, korku içinde yaşıyor.
Her şeyin bir faturası vardır; vaktiyle Arab’ın biri ün kazanmak için etrafını tenha bulduğu bir zamanda Zemzem kuyusuna işemiş, ünü kazanmış ama o günden sonra ismi lânetle anılmış…
Bevval-i çeh-i zemzemi lanetle anar halk
Sen kendini Kâbe gibi benâm etmeğe bak
İngiltere başbakanı
kendi arzusuyla istifa etti, vazifesini
a bırakarak iktidardan çekildi. Avam Kamarasında başbakan sıfatıyla yaptığı son konuşmada Irak savaşı dolayısıyla İngiliz halkından, Iraklılardan, İslâm dünyasından, İnsanlık Aleminden özür dilemedi. Halbuki böyle bir özür onun için bir vicdan borcuydu.
Geçenlerde ziyaret ettiği Papa’ya sormuş olsaydı, bu özrü açıkça beyan etmesi gerektiği cevabını alırdı sanırım.
Biz Türkiyeliler için önemli olan husus şudur:
Bizde böyle midir? Yakın tarihimize bakınız, bu yüksek makama oturanların çoğu sanki o koltuğa en güçlü tutkal ile yapışmışlardır. Gerektiği zaman kalkmasını, makamı bırakmayı bir türlü bilmemişlerdir.
Bizde sadece iktidar koltuğu böyle değildir. Muhalefet liderleri de parti başkanlığı koltuğunu bırakmak istemezler. Son genel seçimlerde iflas eden bazı liderlerin, kısa bir devrilme sarsıntısını atlattıktan sonra siyaset sahnesine tekrar nasıl çıktıklarını ve comediaya bıraktıkları yerden devam ettiklerini görüyoruz.
Adnan Menderes gibi zengin ve hanedan bir aileye mensup bir lider bile
diyerek diretmiş, hem kendisinin, hem ülkesinin felaketine yol açmıştı.
Köken olarak fakir halk tabakalarına mensup olan bazı siyasetçiler koltuklarına sarılmakta, haneden çocuklarından daha hırslı ve inatçı oluyor. Türkiye’de bir kısım partiler, Batı manasında parti değil, bir tür aşirettir. Parti lideri aşiret reisidir.
Bazı partiler de mafiyatik bir yapıya sahiptir. Bu yapılarda, demokratik parti sistemlerinden görülen değerler silsilesi yoktur. Önce aşiret reisi, sonra aşiret, sonra vatan millet… Bu vatan millet de lafta kalır. Devletin, ülkenin, halkın zenginlikleri reisin ve aşiretin emrindedir. Rantları onlar yer. Emanetler ehline verilmez. Büyük halk yığınlarının ağzına seçimden seçime bir parmak bal çalınır.
ülkeye büyük bir çiftlik, halka ırgatlar, marabalar, rençberler gözüyle bakılır. Bir aşiret reisinin
demesi mümkün değildir. Reis, Baba hata yapmaz. Bütün hatalar, yanlışlar, isabetsizlikler hep
. Türkiye coğrafyasında ve antropolojisinde binlerce yıldan beri aşiret sistemi, despot hükümdarlar hüküm sürmüştür.
Keşke bu aşiret demokrasisinin içine yeterli miktarda
koyabİlsek…
Avrupalı veya Amerikalı Masonlar Türk Masonlara yardım edebilirler. Türk-Alman Dostluk ve İşbirliği Derneği’ne, Almanya’dan yardım gelebilir… Türkiye’de yapılacak arkeolojik bir kazıya başka ülkelerden para yardımı yapılabilir… Bu gibi yardımlar normaldir…
Adamlar İslâm dinini hak din olarak görmüyor. İslâm Peygamberinin gerçek Peygamber olduğunu kabul etmiyor. Kur’an’ın ilahî hak kitap olduğuna inanmıyor… Sonra da, bir kısım Müslümanlara büyük miktarda yardım ediyor. Bu işte mutlaka bir bityeniği vardır. Müslümanları bu konuda düşünmeye davet ediyorum.
Light, ılımlı, ehlî (evcil), kendileri için bir tehdit ve tehlike oluşturmayan, işlerine gelen yeni bir İslâm türetmek istiyorlar ve bu maksatla birilerine büyük miktarda yardım yapıyorlar. İslâm dininde, kalpleri İslâm’a çekilmek istenen kimselere para verilebilir.
Burada asıl ayıplanması gerekenler, Siyonistler ve Haçlılar değil, onlardan para alanlar, yardımı kabul edenlerdir. “Efendim, biz bu paralarla hizmet yapıyoruz, bunları kendi zimmetimize geçirmiyoruz…” diye kendilerini müdafaa edebilirler. Bu savunma geçersizdir, bâtıldır.
Haçlıların, Siyonistlerin, Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de ve daha nice yerde sivil Müslümanları katl edenlerin, Müslümanlara işkence edenlerin, İslâm’ı yeryüzünden kazımaya ahd etmiş olanların yardımlarıyla İslâmî hizmet yapılamaz. Onlar, gerçek ve işeyarar hizmetler için bir kuruş bile vermezler.
Bu yazım çok açık, çok seçik bir yazıdır. Siyonistlerden, Haçlılardan harbî ve militan İslâm düşmanlarından maddî yardım ve destek almayan kardeşlerimi suçlamıyorum. Alanları kasd ediyorum.
İslâm düşmanları birtakım Müslümanlara, İslâmî hizmet yapmaları için büyük miktarda maddî yardım yapıyorsa, onları destekliyor ve koruyorsa bu işin içinde mutlaka bir iş, bir bityeniği vardır. Ben sadece bunu söylüyorum. Yarası olmayan kimseler üzerlerine alıp gocunmasın. 01 Temmuz 2007