Siyaset
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 13 Ocak 2019
Cumartesi
Halkı bilgilendirmek, uyarmak, yetiştirmek, aydınlatmak, olgunlaştırmak için çeşitli önemli ve hayatî konularda birtakım talimatnâmeler hazırlanması, yayınlanması gerekmektedir. Parlak üniversite diplomalarına sahip çok okumuşlarımız bile birçok konuda cahil ve şaşkın vaziyettedir.
Meselâ yeme, içme, beslenme konusunda bazı temel gerçeklerin mutlaka öğretilmesi icabeder.
Bu talimatnameler çok kısa olmalı, kanun maddesi gibi numara taşımalı, ezberlenmesi ve bellenmesi çok kolay olmalıdır.
Bizim eski millî kanunlarımızdan Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye’nin başında “Kavaid-i Külliye” kısmı vardır. Buradaki maddeler evrensel bilgeliğin altın kurallarıdır. Mesleği, ihtisası ne olursa olsun her Türkiyelinin Mecelle’nin Kavaid-i Külliye bölümünü ehliyetli bir üstaddan okuması, öğrenmesi gerekir. Doktor, mühendis, veteriner, işletmeci, bilgisayarcı… kim olursa olsun bunları okumuş olmalı, bir kısmını ezberlemiş bulunmalıdır. Çünkü bu Kavaid-i Külliye sadece hukukun değil, bilgeliğin (hikmetin) temel prensipleridir.
İşte en az yirmi beş ana konuda böyle metinler hazırlanmalıdır. Bazı konuları sayayım: Politika, mesken, din ve dindarlık (genel prensipler), lisan, konuşma ve yazma; iyiliği emr etmek, kötülüğü nehy etmek, faydalı ve değerli bilgi edinmek, kültürünü artırmak; evinde özel kütüphane kurmak ve hergün en az bir saat okumak; Türkiye’de geçerli görgü kuralları ve saire ve saire…
Bugün, politika talimatnamesi ile ilgili bir taslak sunmak istiyorum. Bu konuda ehliyeti olan uzmanların dikkatlerine sunulur.
1. Demokrasi metodu ve sistemi sadece kemmiyete (kelle sayısı çokluğuna) dayanmaz. Demokraside esas olan keyfiyettir, vasıftır.
2. Muktedir olmayanlar iktidar olamazlar. İktidar olmuş gibi görünseler de, gerçek iktidarları yoktur. İplerini başkaları oynatır.
3. Gerçek demokrasiler dahil “Halkın iradesi” kavramı bir slogandan başka bir şey değildir. Demokratik rejimlerde ülkeleri egemen güçler idare eder, en son sözü onlar söyler, beşerî planda onların iradeleri geçerlidir.
4. Demokratik bir rejimde siyasî partiler sistemin vazgeçilmez unsurlarıdır. Lâkin, bir siyasî partileri olmadan da çok küçük azınlıklar iktidar olabilirler, ülkeyi idare edebilirler.
5. Masonlar, bu ülkenin nüfusunun binde birini bile teşkil etmedikleri ve siyasî partileri olmadığı halde her zaman iktidardadırlar.
6. Politikanın türleri vardır: Vasıflı politika, vasıfsız politika. Yine politikacılar da, vasıflı ve vasıfsız diye ikiye ayrılır.
7. Evrensel hikmetin temel kurallarından biri şudur: “Bir toplum ne haldeyse o şekilde idare olunur.” Vasıfsız ve kötü bir toplumun iyi şekilde idare edilmesi mümkün ve muhtemel değildir.
8. Her ülkede şu iki sınıf vardır: İdare edenler ve idare edilenler.
9. Devlet ile rejim (yahut düzen veya sistem) birbirinden ayrıdır.Devlet cevherdir, düzen (sistem, rejim) arazdır. Bu ikisini özdeşleştirmek son derece yanlıştır. Bu özdeşleştirme diktatörlüklerde, sahte demokrasilerde, resmî ideoloji sistemlerinde görülür.
10. Zamanımızda hiçbir gerçek demokratik sistemde, ileri ve medenî ülkede resmî ideoloji yoktur. Resmî ideolojili sistemler geçmişte kalmıştır. Resmî ideoloji ile demokrasi asla bağdaşmaz.
11. Demokrasilerde hukukun üstünlüğü prensibi birinci prensiptir. Âdil olmayan bir hukuk sistemi gerçek hukuk sayılmaz.
12. Devletin ve siyasî sistemin iki ana temeli şudur: Birincisi: Evrensel insan haklarına bağlı ve saygılı olmak. İkincisi: Millî kimliğe, kültüre ve kişiliğe bağlı ve saygılı olmak. Bu iki ilkenin hâkim olmadığı bir sistem sağlıklı ve millî değildir.
13. Demokrasilerde, vatandaşlar fikirlerinden, inançlarından, dinlerinden, görüşlerinden, tenkitlerinden dolayı cezalandırılamaz, hapse atılamaz. Bu hürriyet ancak âdil kanunlarla sınırlandırılabilir.
14. Hiçbir sağlıklı demokratik rejimde, vatandaşların büyük bir kısmı, fikir ve inançlarından dolayı iç-düşman, tehlike, tehdit olarak görülemez ve kendilerine ikinci sınıf vatandaş, sömürge yerlisi muamelesi yapılamaz.
15. Demokrasi bir din gibi, mutlak bir değer olarak algılanamaz. O bir sistemdir. Zamanımızda yaygındır. Ortaçağlarda da krallığın ilâhî hukuka dayandığı inancı gibi bir inançtır.
16. Hiçbir dindar vatandaş, demokrasiye din gibi inanmaya zorlanamaz.
17. Hukukun üstünlüğünü ana ilke olarak kabul etmiş her gerçek demokraside en temel ve birinci değer din, inanç, fikir, vicdan, görüş hürriyetidir. Bunun üzerinde bir değer olamaz.
18. Demokrasinin beşiği olan İngiltere’de lâiklik yoktur. Orada hükümdar (devlet reisi) aynı zamanda resmî Kilise’nin başıdır. Büyük Britanya’daki bütün lise ve kolejlerde, sabahleyin derslere başlamadan önce öğrenciler okulun şapelinde (kilisesinde) toplanırlar, âyin yaparlar, ibadet ederler. Müslüman öğrencilerin çoğunlukta olduğu okullarda kiliselerde namaz kılınır, Kur’ân okunur (Kilise putları ve tasvirleri bu esnada örtülür.) Buna katılmak istemeyenlerin velilerinden yazılı kağıt getirmeleri gerekir. Büyük Britanya okullarındaki bu gelenek 1944’ten beri sürmektedir. Söylemeye hacet yoktur ki, bütün İngiltere okullarında, ilkokuldan liseye kadar, kendisi ve ailesi isteyen her kız öğrenci başını örtebilir.
19. Bir ülkede devletin, Millet Meclisi’nin, demokrasinin, hukukun, halk iradesinin üzerinde bir güç varsa, o gücün mahiyeti bilinmiyorsa, o güç hiçbir şekilde denetime tâbi değilse orada gerçek demokrasi olduğu iddia edilemez.
20. Bir ülkenin iki devleti olamaz. Devlet tektir, müşâreket kabul etmez. İki devletli sistemler, birer ucubedir.
21. Yargının bağımsızlığı tek başına bir şey ifade etmez. Asıl olan yargının âdil olmasıdır. Bir yerde âdil yargı yoksa, oradaki yargı bağımsızlığı kuru sözden ibarettir.
22. Normal ve yerine oturmuş sistemlerde dört büyük kuvvet vardır. Yasama, yürütme, yargı ve medya. Türkiye gibi henüz oturmamış, dengesini bulmamış sistemlerde medya dördüncü değil, birinci güçtür. Türkiye’nin medyası sağlıklı, millî değilse, bu ülkede demokrasi de olmaz, huzur da olmaz, sosyal barış ve millî mutabakat da olmaz.
23. Bir ülkedeki büyük medya tekelleşir, kartelleşir, egemen azınlıkların, çetelerin idaresi altına girerse ve millî kimliğe, temel insan haklarına ve hürriyetlerine engel teşkil ederse orada gerçek demokrasi, sağlıklı bir düzen yok demektir.
24. Bir siyasî parti, seçimlerde yüzde doksan oy alsa bile, şayet ülkenin en güçlü gazete, dergi ve televizyonları tarafından desteklenmiyorsa gerçek iktidar olamaz.
25. Dünya üzerinde çeşit çeşit demokrasi bulunmaktadır. Bunların bir kısmı gerçek demokrasi, bir kısmı ise muz demokrasisi, ananas demokrasisi, yalancı ve düzmece demokrasidir. Üçüncü Dünya ülkelerindeki demokrasiler bu ikinci sınıfa dahildir.
26. Din, inanç, fikir, vicdan hürriyeti evrensel bir değerdir. Bu hürriyetin olmadığı bir yerde gerçek lâiklik de olamaz.
27. Dünyada, anayasalarında lâiklik ilkesi bulunan iki ciddî, medenî, ileri, hukukun üstünlüğünü tanımış ülke vardır: Fransa ve Portekiz. Bu iki ülkede de, din, inanç, fikir ve vicdan hürriyeti vardır. Fransa’da, resmî liselerde başörtüsünün yasaklanması bu hürriyete ve demokrasiye gölge düşürmüştür ama orada bütün üniversitelerde, Katolik liselerinde, diğer özel liselerde başörtüsü serbesttir. Müslümanların o ülkede özel “İslâm Lisesi” açma hakları vardır ve böyle bir lise açılmıştır.
28. Lâiklik, en basit târifiyle din ile devletin ayrılması demektir. Ancak, tarih boyunca ve zamanımızda dünya üzerinde yüzlerce lâiklik uygulaması olmuştur. Bunların en aşırısı, Arnavutluk’ta Enver Hoca’nın Marksist diktatörlüğü zamanında görülmüştür. Orada, 1966’dan itibaren bütün dinler, inançlar, ibadetler yasaklanmış; camiler, kiliseler, havralar kapatılmış, din yasağına karşı gelenlerin bir kısmı idam edilmiş, bir kısmı cezaevlerinde feci şartlar altında çürütülmüştür. Diğer Marksist rejimlerde, bu kadar olmasa bile dine ve dindarlara büyük baskılar uygulanmıştır.
29. Lâik bir sistem din işlerini, din hizmetlerini bizzat kendisi yürütemez. Devlete bağlı, umum müdürlük seviyesinde bir Diyanet dairesinin olduğu, Diyanet Başkanı’nı devletin seçip tayin ettiği, bütün camilerin devlete bağlı olduğu, devletin yüz binden fazla imama, müezzine, müftüye, vaize, din dersi öğretmenine sahip bulunduğu, devletin beş yüzden fazla resmî imam-hatip okulunun olduğu, yirmiye yakın ilâhiyat fakültesine malik olduğu, kabinede din işlerinden sorumlu bir bakan bulunduğu rejimler lâik değildir.
30. Din ve devlet münasebetleri açısından üç sistem vardır: Din devleti sistemi. Osmanlı imparatorluğu gibi. Devlet dini sistemi: Bugünkü Türkiye gibi. Lâik sistem: Fransa gibi (O da yüzde yüz lâik değildir. Çünkü Alsas bölgesinde papazların, pastörlerin, hahamların, imamların maaşlarını devlet ödemektedir.) 24 Temmuz 2005