Perşembe

 

Bir hukuk âbidesi olan

Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye’nin

başında yüz maddelik bir

Kavaid-i Külliye bölümü

vardır. Burada hukukun ve hikmetin (bilgeliğin) düsturları yer alır. Bence, sadece hukukçular değil, bütün ziyalı (aydın) kişiler bu kavaid-i külliyeyi dikkatle okumalı, öğrenmelidir. Ne yazık ki, zamanımızda bunlar hukuk fakültelerimizde bile okutulmuyor.

Yakın tarihimizin büyük fıkıhçısı

Dersiâmdan Erzurumlu Ömer Nasuhi Bilmen

merhum

“Hukuk-i İslâmiyye ve Istılahat-ı Fıkhıyye Kamusu”

adlı altı ciltlik eserinin birinci cildinde bu kavaid-i külliyeyi açıklamaktadır.

Aydınlarımız ve halkımız için mutlaka, bu Kavaid-i Külliyeye benzer bir

“Siyaset ve Ülke İdaresi Genel Kuralları ve İlkeleri”

hazırlanmalıdır. Yüz ilke olsa, her biri için metin ve şerh olarak bir sayfa yazılsa 100 sayfalık bir kitapçık olur. Bundan milyonlarca adet basılmalı ve dağıtılıp okutturulmalıdır.

Böyle bir kitapçıkta neler yazılmalıdır:

(1) Cumhuriyetin temelinin, ana prensibinin fazilet olduğu, faziletin darbelendiği ve kaçırıldığı bir ortamda Cumhuriyetin yaşayamayacağı…

(2) Demokrasinin sadece kelle sayısı sistemi olmadığı, keyfiyet ve vasıf olmazsa demokrasinin işlemeyeceği ve dejenere olacağı…

(3)

Tarihî ârızalar ve kazalar üzerine kurulu sistemlerin

ebediyen ayakta kalamayacağı, yıkılacağı…

(4)

Ârızanın

ve kazanın karşılığının

tarihî devamlılık

olduğu…

(5)

Adalet

olmayınca hürriyetin kıymetinin kalmayacağı…

(6) Millî eğitimi ve üniversiteleri kaliteli olmayan ve gerçekten

millî sıfatına sahip bulunmayan bir ülkenin çürüyüp dağılacağı…

(7) Emanetlerin (işlerin, makam ve mevkilerin, vazifelerin, memuriyetlerin, hizmetlerin) ehil ve lâyık olanlara verilmediği bir ülkenin çökeceği…

(8) Millî kimliğe, millî kültüre, millî iradeye ters sistemlerin bin türlü siyasî, sosyal, kültürel, iktisadî hastalığa sebep olacağı…

(9) Çeşitlilik içinde birliğin nasıl sağlanacağı…

(10)

Cezaların

suç işlenmesini

caydırıcı

olması, topluma ibret dersi vermesi gerektiği; cezalar suçları azaltmıyor, aksine çoğaltıyorsa o ülkenin batmaya mahkûm olduğu…

(11) Ülke halkını Türk Kürt, Sünnî Alevî, Dindar Lâik diye birbirine düşman

kamplara ve cephelere ayırıp

onları birbiriyle çarpıştırmak isteyenlerin

vatan hâini oldukları…

(12) Bir millet, bir devlet, bir ülke için en kötü sömürgeciliğin

“İçten Sömürgecilik”

olduğu…

1908’den bu yana ülkemizde futbol kulübü tutar gibi particilik ve siyaset yapılmaktadır. Ülke, halk, devlet

resmen

soyulmaktadır. Birileri Türkiye’yi babalarının, atalarının çiftliği veya mandrası gibi görmekte ve halkı, mandradaki sağmal inekler gibi sevmektedir.

Bugünkü âdil olmayan gelir dağılımı ile Türkiye’nin sağlıklı ve dengeli bir ülke olmasının imkânı yoktur. Anayasaya, kanunlara, yargı ve emniyet sistemine rağmen ülkemizde haram, kara, pis, necis, kirli servet sahipleri sınıfı oluşmuştur. Halkın bir kısmı bunlardan nefret etmekte, onlara lânetler savurmaktadır. Bir kısmı ise, onlara gıbta ile bakmakta,

“Ah ne zaman biz de onlar gibi olacağız?”

diyerek yanıp tutuşmaktadır.

(Şimdi söyleyeceğim cümleler inançlı Müslümanları ilgilendirir…) Müslüman bir toplum Allah ile ahd ve misak yapmıştır. Bu ahd ve misaka ihanet ederse dünyevî belâsını bulur, üzerine azap iner. Müslüman bir memlekette islâmî hareket ve siyasal İslâm kirlenirse, o ülkenin batması hak olur.

İslâm dinini, islâmî hareketi, Siyasal İslâm’ı kendi şahsî ikballeri, çıkarları, şan ve şöhretleri için âlet edenler rezil hainlerdir. Müslümanlar, İslâm’ı satanlara karşı gerekli protestoyu yapmaz, onları

emr bi’l-mâruf ve nehy ‘ani’l münker farzı

çerçevesinde engellemeye çalışmazlarsa topluca cümbür cemaat batmaya mahkûmdurlar.

Halkımızın, yukarıda kısaca arz ettiğim kuralları, ilkeleri, kavaid-i külliyeyi bilmeye zaruret derecesinde ihtiyacı vardır. Bunları bilmeden siyaset, ülke idaresi hakkında konuşmak boştur, oyalanmadır, gevezelik ve zevzekliktir.

PKK’nın İçyüzü

ÇOK açık konuşuyorum: PKK korunmaktadır…

PKKbir Kürt kuruluşu değildir… PKK’nın ardında Ermeniler vardır. (Türkiye Ermenilerini kasd etmiyorum.)

PKK’nın en büyük destekçisi

İsrail ve Siyonistlerdir…

PKK terörünün gölgesinde şimdiye kadar 100 milyarlarca dolarlık uyuşturucu ve silâh kaçakçılığı yapılmıştır…

PKK’nın beyni Kürt değildir. PKK, yedekte bekletilen bir tiyatro (veya terör) trupu gibidir. Gerektiği zaman ve yerde faaliyete başlatılmaktadır. Yakın tarihimizde PKK’yı kesin olarak bitirmek mümkün iken bitirilmemiştir.

PKK’nın varlığı ve faaliyetleri Kürt halkı için kesinlikle faydalı değildir, son derece zararlıdır. PKK konusunda ABD’nin Türkiye’nin yanında yer aldığı iddiaları kargaların bile güleceği bir yalandır.

PKK konvansiyonel ordu ile bitirilemez, yenilemez. Onlar kendi metodlarıyla yok edilebilir. PKK’nın kullandığı silâhlara, cephaneye, araç ve gereçlere bakınız; nereden ve nasıl beslendiklerini anlarsınız.

Şu anda Kürtlere en fazla zarar veren kişi Talabani ve Barzani’dir. ABD Ortadoğu’dan çekildiği, İsrail yenildiği zaman Kürtler ortada kalacaktır.

Talabani ve Barzani Türkiye’yi, İran’ı, Arap dünyasını, İslâm âlemini karşılarına almışlardır. ABD ve İsrail şemsiyesinden mahrum kalınca durumları feci olacaktır. Şu anda, Kuzey Irak’taki fiilî Kürdistan’da son derece büyük bir kokuşma vardır. Yüz milyarlarca dolarlık haram rantlar yenmekte, akıl almaz büyüklükte kara servetler oluşmaktadır.

Her toplumda olduğu gibi Kürtler arasında da

“Sâlih Kürtler”

ve

“Fâsık Kürtler/Bozuk Kürtler”

vardır. İnisiyatifi ele alan Fâsık Kürtler cephesi bütün Kürtlere felâket getirecektir.

Bundan beş sene kadar önce İstanbul mafyasında büyük ve köklü bir değişiklik yapılmış, mega kentin altyapısı Kürt mafyasına teslim edilmişti. Bu yolla PKK’ya maddî imkân temin edilecekti. Bu değişimi yapanlar Türkiye’nin geleceği ile oynamış olduklarını biliyorlar mıydı? 15 Haziran 2007