Cuma

 

Yakın tarihimizdeki birtakım ârızalar ve kazalar yüzünden Türkiye Müslümanlarının İslâm’a uygun sağlıklı ve güçlü bir dinî teşkilâtı yoktur.

Bizde, biri resmî olmak üzere bir “Diyanetler” sistemi mevcuttur. Resmî Diyanet, lâiklik prensibine taban tabana zıt olarak, devletin genel müdürlük seviyesinde bir kuruluşudur. Kesinlikle bağımsız veya muhtar (özerk) değildir. Lâik devletin lâik hükümetinin kabinesinde “Diyanet’ten sorumlu bir devlet bakanı” bulunmaktadır. Sayıları yüz bini aşan din görevlileri devlet memurudur. Resmî Diyanet makamı büyük bir baskı altındadır. Dinin gerektirdiği hizmetleri ve faaliyetleri yapamamaktadır. Bir tek örnek vereyim: Birkaç yıldan beri agresif Evangelist misyonerler ülkemizde milyonlarca İncil ve başka propaganda kitabı dağıtmaktadır ve bizim Diyanet’imiz bunlara cevap mahiyetinde 16 sayfalık küçük bir broşür bile çıkartamıyor. Acaba neden? İzin mi vermiyorlar? “Sakın ha, agresif Evangelist Misyoner dostlarımızı üzecek bir şey yapmaya kalkışmayalım” mı diyorlar?

Resmî Diyanet’in yanında birtakım “Özel Diyanetler” de bulunmaktadır. Bence ülke çapında on kadar büyük özel Diyanet vardır.

Bu özel Diyanet’ler iyi niyetlerle kurulmuş olup İslâm’ı yüceltmek, Müslümanları yetiştirmek için çalışmışlardır. Ancak son yıllarda büyük bir özel Diyanet hakkında, Müslümanları son derece tedirgin eden istihbarî ve zannî haberler almaktayız. Bu hususta elimizde kesin deliller ve belgeler yoktur ama ortada birtakım karineler, garip ve akıl almaz gelişmeler vardır. Malûm, ateş olmayan yerden duman çıkmazmış.

Söylenenler şunlar:

-Birtakım Yahudiler bu teşkilâtın içine sızmışlar ve kısmen ele geçirmişler…

-Birtakım Hıristiyanlar da sızmış…

-Bu teşkilât kullanılarak İslâm’ın yegane hak din olmadığı şeklinde bir hava oluşturulmak isteniyormuş…

-Bazı Siyonistler ve Evangelistler bu islâmî teşkilâta para yardımı yapıyormuş…

-Teşkilâtın başına bir Pembe’nin geçmesi son anda zorlukla önlenebilmiş…

-İslâm akaidine, Kur’ân ahkamına uymayan birtakım teviller ve zorlamalar yapılıyormuş…

Dikkat buyurunuz, …miş, …muş şeklinde yazdım.

Lâkin yine dikkat buyurunuz, ortada sadece delilsiz ve belgesiz rivayetler dolaşmıyor; birtakım düşündürücü, kaygılandırıcı emareler, gelişmeler, karineler de mevcuttur.

Her Müslüman bilir ki, mü’minlerin dinî konularda gayr-i müslimleri dost ve velî ittihaz etmeleri kesin olarak haram ve yasaktır. O halde nasıl oluyor da, dinî bir cemaat birtakım Siyonist ve Misyonerlerle bu derece sıkı fıkı, bu derece derin ilişkilere girebiliyor?

Birkaç yıldan beri dehşetli bir propaganda rüzgârı esmekte veya estirilmektedir. Neymiş efendim, üç büyük din İbrahimî kaynaklıymış ve bunların arasında sıkı bir işbirliği yapılması gerekliymiş.

Böyle söyleyenler şu gerçekleri bilmiyorlar mı?

-Kur’ân’ın kesin beyanına göre, Allah katında tek hak din İslâm’dır.

-Hazret-i Muhammed’in gelmesinden sonra diğer dinlerin geçerliliği bitmiştir.

-Müslümanlar bütün Peygamberleri kabul ettikleri halde, Musevîler ve Hıristiyanlar Hazret-i Muhammed’i inkâr ve tekzib etmektedir.

-Bugünkü Hıristiyanlık İsa Mesih Hazretlerinin getirdiği din değildir. Hazret-i İsa, Tanrı olduğunu iddia etmemiştir ve Teslis inancını beyan etmemiştir. Bugünkü Hıristiyanlığı Tarsuslu Pavlos çıkartmıştır.

-Bizzat Batılı ve Hıristiyan araştırıcılar kesin bir şekilde isbat etmişlerdir ki, Kitab-ı Mukaddes tahrif edilmiş, değişikliklere uğramıştır.

-İslâm’ın dışında selâmet yoktur.

Peki güneş gibi açık bunca gerçeğe rağmen birtakım kimseler nasıl oluyor da üç dinin üçünü de hakmış gibi göstermeye kalkıyor?

Bediüzzaman Said Nursî hazretleri, Bolşevikliğin en azgın zamanlarında, İslâm âlimlerinin Hıristiyan ruhanîleri ile işbirliği yapabileceklerine dair bazı beyanlarda bulunmuştu. Böyle bir şey elbet de olabilir. Lâkin Müslümanlar, Kur’ân’ı, Hazret-i Muhammed’i, İslâm dinini hak olarak kabul etmeyenlerle asla ve asla diyalog yapamazlar.

Yirmibirinci asır, maalesef, İslâm ile Hıristiyanlık ve Museviliğin genel bir çatışmasına sahne olacağa benzemektedir.

Bir kısım Siyonistler ve Evangelistler, kendilerinin doğrudan doğruya yapamayacakları tahribatı birtakım Müslümanlara yaptırmak istiyorlar.

Böyle işler bedavaya yapılmaz. Keselerin ağzı açılmıştır ve oluk oluk dolar akıtılmaktadır.

Müslümanların durumu gerçekten vahimdir.

Misyonerler ve Siyonistler ülkemizi parsellemekte, harıl harıl mülk satın almaktadır.

Şu ana kadar 150 müstakil, çan kuleli kilise yapılmıştır. Halen yüzlercesinin inşaatı devam etmektedir.

Bunların dışında binlerce ev-kilise açılmıştır.

Türkiye yeni bir Haçlı seferi ile karşı karşıyadır.

Müslüman yığınlar, çeşitli şeytanî vasıtalarla uyuşturulmakta, afyonlanmakta, sersem hale getirilmektedir. Müslüman halk yapılanlara tepki gösterememektedir.

Müslümanlar o hale getirilmiştir ki, misyonerler her yıl milyonlarca broşür, kitap, İncil dağıtırken, Türkiye’deki Muhammed Ümmeti, yaklaşan Ramazan’da mü’minlere dağıtılmak üzere bir tek faydalı, değerli, vasıflı dinî broşür bile hazırlayamamaktadır.

Müslümanlar ibret gözlerinizi açınız, uyanınız, sonra çok geç olacaktır… 04 Eylül 2004