Siz Hâinler!
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
Çarşamba
Bu memlekete Güney Kore gibi yüzde yüz millî ve yerli otomobil sanayii kurabilir, Türkiye “KENDİ” otomobillerini üretebilir ve bu konuda Japonya, Almanya ile rekabet edebilirdi ama siz hainler buna fırsat ve imkân vermediniz.
Bu memleket, çok büyük ve mükemmel olmasa bile orta büyüklükte yolcu uçakları yapabilirdi, hattâ İsveç gibi savaş uçakları üretebilirdi ama siz izin vermediniz.
Bu memlekette en az yüz şehirde Japonya’da, Kore’de, Çin’de olduğu gibi sanayi gelişebilir, işsizlere iş bulunabilirdi ama siz istemediniz, izin vermediniz. Çünkü efendileriniz böyle bir şey istemiyordu.
Bu memleket yılda en az 250 milyar dolarlık ihracat yapabilirdi ama siz izin ve fırsat vermediniz.
Bu memlekette dünyanın en mükemmel okulları, fakülteleri kurulup oralarda çok mükemmel ve vasıflı kadrolar yetiştirilebilir, bunlar Türkiye’nin ve insanlığın hizmetine verilebilirdi ama siz istemediniz.
Türkiye’nin geliri, üzerinde yaşayan 72 milyon halka bol bol yetişip artardı ama siz buna izin, imkân ve fırsat vermediniz. Çünkü sizin felsefenizde milyonlarca vatandaş sürünürken, mutlu bir azınlığın lüks ve israf içinde yaşaması esası vardır.
Türkiye’nin iki büyük gücü olan din ile devlet barışık olabilir, bu barışıklıktan büyük bir enerji doğabilirdi ama siz buna da izin vermediniz. Din ile devlet kavgalı olmalıydı ki, siz o kavganın tozu dumanı içinde yükseklerde uçup, malı götürebilesiniz.
Türkiye, dünyanın en güçlü, en örnek, en ileri, en dengeli, en gelişmiş, en huzurlu beş ülkesi listesine girebilirdi. Buna da izin vermediniz.
Sizler kimlersiniz?
Kimseniz, neyseniz, lânet olsun topunuza!
Müslüman, dünya işlerine ve dünyaya bir dönükse, âhirete en az yüz dönük olmalıdır. Dünyaya yüz dönük, bin dönük, milyon dönük; âhirete ise (o da lâfla) bir dönük. Böyle Müslüman olur mu? Şu dünyadaki bütün kötülükler, insanların âhireti düşünmemelerinden kaynaklanıyor. Ölümü, hesabı kitabı, Mahkeme-i Kübra’yı, Cennet’i Cehennem’i, azabı saâdeti düşünseler bu kadar azabilirler, bu kadar fena işler yapabilirler mi?
Sorumlu hocaların, şeyhlerin, mürşidlerin, cemaat başkanlarının, üstad ve ağabeylerin, kendilerine bağlı olanlara durup dinlenmeden âhireti hatırlatmaları, âhirete hazırlanmalarını tavsiye etmeleri gerekir. “Sen kim oluyorsun da muhterem hocalara ve şeyhlere akıl veriyorsun?..” Akıl vermek değil, talepte bulunuyorum. İyi ve doğru bir şeyi istemek suç mudur? Haydi ateistler, dinsizler, materyalistler âhireti, hesabı kitabı düşünmüyorlar, peki Müslümanlara ne oluyor? Milyonlarca insan mal peşinde, para peşinde. Kaç kişi bu helâldir, bu haramdır diye düşünüp ayırım yapıyor?
Bundan yetmiş seksen sene önce Filistin’de bir takım zengin Müslümanlar vardı. Portakal bahçelerinde, üzüm bağlarında, güzel villâ ve köşklerde sefa sürüyorlardı. Yurtlarından sürüldüler, malları mülkleri ellerinden gitti, mezarları bile düzlendi.
Erivan bir ara bir Müslüman şehriydi, orada Müslümanlar yaşıyordu. Ne oldular? Namları nişanları kalmadı, kabristanları bile tahrip edildi.
Vaktiyle Tuna bir Müslüman nehriydi. Onun kenarındaki binlerce köyde, kasabada, şehirde ezanlar okunuyordu. Hepsi hayal oldu, tarihte kaldı.
Bundan birkaç yıl önce Girit’te arkeoloji müzesinin bahçesinde mermer mezar taşları görmüştüm. Odun gibi üst üste yığmışlardı. Kimisi kavuklu, kimisi nakışlı kadın mezar taşları. Üzerlerinde İslâm yazısıyla ibareler yazılıydı. Bundan ikiyüz sene önce Girit’te Müslümanlar çoğunlukta idiler. Nerede onlar şimdi? Torunları bile yaşamıyor artık o topraklarda.
Âhireti unutan Müslümanlar dünyada da rezil olurlar.
Terörist mi Gerilla mı?
Romancı Yaşar Kemal PKK teröristleri için
meâlinde bir lâf etmiş. Bu cümleyi niçin bu kadar geç sarf etti? Bir iki sene önce söylemiş olsaydı, Nobel’i o alabilirdi… Adamlar, İsrail’in ve Ermenilerin kışkırtmasıyla dağa çıkıyor, silâhlanıyor, isyan ediyor ve devletle savaşıyor… Eskiden böylelerine
denilirdi. Irak’ta ABD işgaline karşı çıkanlara terörist diyenler, Türkiye’de kendi devletlerine karşı silâha sarılanlara niçin terörist demiyor?
PKK teröristlerinin TC nüfus hüviyet kartı taşıyanlarının hepsi Türkiye vatandaşıdır. Binaenaleyh yakalandıkları vakit vatandaşlık haklarından yararlanırlar. Bazıları onlara Cenevre konvansiyonlarına göre harp esiri muamelesi yapılmasını istiyor. Böyle bir şey kesinlikle yapılamaz. Onlar yabancı asker değildir.
Suçları devlete başkaldırmak da olsa, PKK militanları yakalandıkları vakit âdil şekilde muhakeme edilmek hakkına sahiptir. “Bunları hemen ipe çekmeli, asmalı, kesmeli, kazığa geçirmeli…” gibi istekler medeniyete, hukuka, vicdana yakışmaz. Onlar âsi de olsalar Türkiye vatandaşıdır. Bu vatandaşlığın bütün haklarından yararlandırılmalıdır.
Çok satan bir kitaptan bahsettiler, yakın tarihimizle ilgiliymiş ve baştan sona yalanla dolanla, saptırmayla, çarpıtmayla, dezinformasyonla doluymuş. Lâfa geldi mi, mangalda kül bırakmamacasına konuşan ve yazan bir takım İslâmcılarımız bu kitaba niçin reddiyeler yazmadılar, yazarını rezil edip sıçan deliğine kaçırtmadılar?
Yanlışlar düzeltilmezse, bozukluklar red ve cerh edilmezse kötü niyetliler ve sapıklar meydanı boş bulurlar. Bunağın biri kitap yazdı, camilerde tesettürlü kadınlar, eski Sümer’deki
gibi imamların nezaretinde fuhuş yapsınlar dedi de ne oldu?
Bunca islâmî vakıf, cemaat, dernek, zümre, grup var… Bunların biri veya birkaçı bu rezil kitabı ve rezil iddiaları niçin yerden yere vuran bir cevap yayınlamadı? Filan din baronu çok büyükmüş, şimdi onun büyüklüğüne serenadlar okumaktan, medhiyeler düzmekten başka işlerle uğraşmaya vakitleri yokmuş. Başınıza baronunuz kadar taş düşsün emi!
Yüksek tabaka, seçkin, imkânlı, tahsilli dindarların temel vazifelerinden biri de, dine ve mukaddesata yapılan saldırıları cevaplandırmak, dini korumak, sapıklıkları red ve cerh etmektir. Sorumlu ve vazifeli olanlar bu hizmeti yapmazlarsa dine hıyanet etmiş olurlar. 18 Ocak 2007