Sizin Karanlık Altın Çağınız
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Aralık 2018
Efendiler. Hanımlar!.. Halkı aldatmayınız, kendi sübjektif özel inanç, fikir ve görüşlerinizi mutlak gerçeklermiş gibi göstermeyiniz… Hele hele, kendinizin bile inanmadığınız yalanlarla, uydurmalarla, hezeyanlarla, düzmecelerle, sloganlarla halkın beynini yıkamaya çalışmayınız.
diye yaygara kopartıyorsunuz. Bunların hepsi yalandır. Türkiye’mizde İngiltere’de olduğu gibi demokrasi yoktur ama 1923’ten bu yana en fazla hürriyet, en fazla demokrasi, en fazla muhalefet yapma hürriyeti, en fazla çoğulculuk şimdi vardır.
1923’ten 1945’e kadar tek parti faşizmi vardı. Aydınlar, gazeteciler, politikacılar, din adamları inançlarından, fikirlerinden, görüş ve tenkitlerin dolayı
Çoğunluktaki Müslümanlar eziliyordu.
Camilerin onda sekizi kapalıydı. Eğitim faşist rejimin kıskaçları içine alınmıştı. Çalışanların sosyal hakları ve güvenlikleri yoktu.
Bizim gibi bir doğu ve Asya ülkesi olan
biz gerilik içinde yüzüyorduk.
Ezanımıza, namazımıza, camimize karışmayın diyen Müslüman irtica ile suçlanarak tutuklanıyor; emekçiler sefalet içinde diyen solcular Komünistlik suçuyla zindana atılıyordu.
Japonlar, son derece karmaşık, öğrenilmesi pek zor yazılarını muhafaza ederek yükselmişler; biz ise
Hitler rejimi Almanya’da, Stalin despotluğu Sovyetler Birliğinde, bizdeki kadar lisana, edebiyata, sanata, mimarlığa, kültüre ve tarihe müdahale etmemişti.
Evet Efendiler, Hanımlar, siz
halkı aldatmaya çalışıyorsunuz.
Millî kimlik ve kültürümüze ağır darbeler vurulmuştur.
Çok az sayıda okul ve hastahane vardı… Halk ihtiyaçlarını, dertlerini yüksek sesle dile getiremiyordu.
Seçimler iki dereceli yapılıyordu… Halk ikinci seçmenleri seçiyor, onlar da açıkta tek partinin oy pusulalarını sandığa atıyordu…
Siz o kadar delisiniz, ölçüsüzsünüz ki, bu anlattığım eski seçimleri görmüyor, bugünkü çoğulcu seçimleri kötülüyorsunuz.
O günlerde
, hatıralarında,
, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kulplu ve kulpsuz altın sikke kalmadığını yazar.
1920’li yılların sonunda, 30’lu yılların başında meşhur gazeteci
isimli gazetesinde biraz muhalefet yapmaya kalkmış, sonunda canını kurtarabilmek Bulgaristan’a kaçmak zorunda kalmıştı.
Ona ne olmuştu? Bulgaristan’a kaçarken,
, yere göğe sığdıramazsınız. Onun başına neler gelmişti?
Evet,
çalışanların sosyal hakları ve güvenlikleri yoktu, sağlık hizmetleri çok azdı, adalet yoktu, eşitlik yoktu, insan hakları yoktu…
, kiraya verilmiş yahut yıkılıp yok edilmiştir. Zalimler Müslümanların tarihî kabristanlarını bile tahrip etmişlerdi.
30’lu yıllarda bir gece,
, Park Oteldeki musikiye gölge düşürdüğü için, Belediye temizlik işçileri tarafından
Bir tek, Üsküdar Bülbülderesindeki
dokunmamışlardı. Nedendir acep?
Yakın tarihimizdeki bunca zulmü, terörü görmüyorsunuz; aksine bunları uygarlaşma, ilerleme, çağdaşlaşma olarak gösteriyorsunuz. Yazıklar olsun size!
Müslümanlar!..
Onları dışlamaz ve kusmazsanız onlar sizi zehirleyip çökertecektir.
Müslümanlar!.. Yiyiciler, mukaddesat sömürücüleri, benliklerine tapanlar, kalplerinde nifak olanlar, okudukları Kur’ân ümüklerinden kalplerine inmeyenler, İslâmî hizmet ve faaliyetleri dejenere etmektedir.
Onların dinleri imanları para, şöhret ve benliktir. Onlar aramızda bulundukça bizim için izzet yoktur, zillet ve rezillik vardır.
Müslümanlar!..
Müslümanlar!.. İslâmî hareketin, İslâmî hizmet ve faaliyetlerin içine sızmış olan yiyici ve sömürücü haşaratı kovmaz ve tard etmezseniz onlar sizi felaketten felakete, hezimetten hezimete sürükleyecektir.
Dün radikal İslâmcılık yapan, bu düzen bozuktur diye haykıran, sonra ellerine fırsat geçince bozuk dedikleri düzenin haram ve ağulu rantlarına saldıran hergelelerden bu dine, bu memlekete, bu halka hayır gelmez.
İslâm dini kâfirlerle cihad ederek ganimet toplanmasına cevaz vermiştir ama Müslüman halktan ganimet toplanmasına vermemiştir.
İslâm’ın
ihtiyacı yoktur. Faizciler İslâm’a ve Ümmete kâfirlerden daha fazla zarar vermektedir. Müslüman halkı inek gibi sağan ve kaz gibi yolanlar içimizde oldukça bizim için necat=kurtuluş yoktur.
İçimize sızmış bütün rantçıları, din bezirgânlarını,
Selamet yolu Kur’ân yoludur… Resûlullahın yoludur… Gerçek İslâm büyüklerinin yoludur…
Din kutsaldır, âdi ticaret konusu olamaz. Allah rızası için yapılan bütün hizmetler ihlasla yapılmalıdır. Hem Allahın rızasını kazanmak, hem de bol para kazanıp köşeyi dönmek… İşte bu ikisi bir arada olmaz.
Rabbanî din imamlarına, gerçek ulema ve fukahaya, evliyaullaha, Pîran efendilerimize bakalım, onlar
İslâm ticareti helal, faizi haram kılmıştır. Din ticareti de haramdır.
Altın Buzağıya tapanlar Tevhid dinine hizmet edemez.
Biz öyle bir Peygamberin ümmetiyiz ki, o
buyurmuşlardır.
onlar bizi feci şekilde zehirleyecekler,
ve büyük zararlar vereceklerdir… 08.01.2014