Pazartesi

Amerika’nın başta İngiltere olmak üzere Kuzeyli müttefiklerinin Afganistan’a karşı açmış oldukları savaşı anlamak için sömürgecilik tarihini bilmek gerekir. Bu konuda sağlam bilgilere ve belgelere dayalı nice araştırma yayınlanmıştır. Bu yazımda bazı kitap isimleri vereceğim.

“Fransız Ordusunun Cinayetleri” (Cezayir 1954-1962) (Les crimes de la’armée française. Yazarı: Pierre Vidal-Naquet). Lire dergisi bu kitap için “Çürütülmesi imkânsız gözlemler ve bazen tahammül edilmesi mümkün olmayan metinler” demiştir.

1987’de dünyaya ve insanlığa nurlar saçtığını iddia eden Batı medeniyeti yeni ve ileri bir mermi icat etmişti: Dum-dum kurşunu. Atıldıktan sonra hedefin içinde ikinci defa patlıyor ve kurbanını param parça ediyordu. Medenî ve ileri devletler 1899’da La Haye’de uluslararası bir konvansiyonda bu kurşunu yasakladılar. Ancak istisna olarak büyük hayvanların avlanmasında ve… sömürge savaşlarında kullanılması serbest bırakıldı. (Sven Lindqvist, Exterminez toutes ces brutes. Le Serpent à Plumes yayınevi, Paris, 1998)

20’nci asrın başlarında, uluslararası politikada uzman olan Heinrick von Treischke şöyle yazıyordu: “Bir zenci kabilesini cezalandırmak için, onun köylerini yakmak gerekir… … Alman İmparatorluğu bu gibi hallerde uluslararası hukuku uygularsa, bu bir insanlık ve adalet olmaz, fakat utanç verici bir zaaf teşkil eder.” (Bouda Etemad’ın “La Possession du monda” (Dünyaya Hakim Olmak) adlı kitabında zikrediliyor. Complexe Yayınları, Brüksel, 2000)

ABD Başkanı Theodore Roosevelt, sömürgeciliğin “Nimetlerini” överken şöyle diyordu: “Beyaz ırkların yayılması, geri ırklar için çok avantajlıdır… Bazı vahşi kavimler, kendilerine iyi yahut kötü muamele de edilmiş olsa silinip yok olmuşlardır. Çünkü onlar medeniyetin karşısında duramamışlardır.” (Dünyaya Hakim Olmak kitabından).

Franz Fanon “Les damnés de la terre” adlı klasikleşmiş kitabında sömürgeci Batılının öteki insanları, başka renklere medeniyetlere mensup olanları hayvan olarak gördüklerini, onları insan olarak kabul etmediklerini yazar. (Franz Fanon, Les Damnés de la terre, Maspero, Paris, 1968.)

Ondokuzuncu asırda ve yirminci asrın ilk yarısında Fransız liselerinde okutulan felsefe kitaplarında “Sömürgeciliğin medenî devletler için bir vazife olduğuna, çünkü geri, vahşi, ilkel kavim ve ülkeleri bu yolla ilerletip medenileştireceklerine” dair iddialar vardır.

Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra Doğu-Batı gerginliği ve rekabeti bitmiş; bunun yerini Kuzey-Güney kutuplaşması almıştır. Kolonyalist kafalı Kuzey devletleri, Üçüncü dünyayı, yani Afrika ve Asya’da yaşayan milyarlarca insanı yepyeni bir sömürgeciliğin zincirleriyle sımsıkı bağlamışlardır.

Bu zincirlerin birincisi borçlardır. Borç tuzağına düşen devlet, millet ve ülkelerin sözde bayrakları, kendi hükümetleri vardır ama istiklalleri elden gitmiştir.

31 Ağustos ile 7 Eylül 2001 arasında Güney Afrika’nın Durban şehrinde Birleşmiş Milletlerin himayesinde ırkçılığa, yabancı düşmanlığına, hoşgörüsüzlüğe karşı uluslararası bir konferans toplanmış ve Afrika ülkelerine mensup delegeler ve kurumlar köle ticaretinin insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak kabul edilmesini ve sabık kolonizatör ülkelerin tazminat ödemesini istemişlerdi. Batı dünyasının böyle bir suçu üzerine alıp da tazminat ödemeye yanaşacağını düşünmek bir hayalden ibarettir.

Filipinler bir Amerikan sömürgesi iken, 1899-1907 isyanında Amerikalılar “Barışı” sağlamak için halktan 200 bin kişiyi öldürmüşlerdi. Yirminci asrın başlarında Endonezya’daki Aceh adasında sükuneti hakim kılmak için Hollanda 70 bin kişiyi öldürmüştü. Almanlar Namibya’yı feth ettikten sonra Herero kavmine karşı bir soykırım tertiplemişlerdi. “Kahraman” Alman generali Von Trotha “Elinde tüfek olsun veya olmasın görülen her Herrero kurşuna dizilecektir.” emrini vermişti.

Kendilerini uygar, ileri ve üstün gören Kuzey devletleri artık zencileri, sarıları, vahşi Afrika ve Asya kavimlerini dum dum kurşunlarıyla terbiye etmiyorlar. Zamanımızın öldürücü silahı borçtur. Borç tuzağına düşen ülke ve milletler, burunlarına hırızma takılmış ayılara dönmekte ve uygar efendilerinin bütün emirlerini yerine getirmektedir.

IMF ve Dünya Bankası borç tuzaklarının merkezleri ve mihverleridir. Borç tuzağına düşen öyle ülkeler vardır ki, aldıkları paranın dört mislini ödemelerine rağmen borçlarından kurtulamamışlar, aksine daha feci şekilde borçlanmışlardır.

1998-1999’da sanayileşmiş Kuzey ülkelerinde kredi faizleri çok düşüktü, yüzde 3 ile 5 arasındaydı. Japonya’da ise sıfıra yakındı. Borç batağında sömürgeleştirilen ve terbiye edilen güney ülkelerinde ise bu nisbet (dolar bazında) yüzde 10 ile 15 arasında seyrediyordu.

Borç batağına düşen milletler, ülkeler ve devletler sımsıkı bağlanmakta, bazılarının toprakları yeterli ve müsait olduğu halde ekmeklik buğdaylarını bile üretmelerine izin verilmemektedir.

Borç batağına düşen bir ülkeye neler yapılır?

1. Hayvancılığı öldürülür ve dışarıdan et ithal etmek mecburiyetinde bırakılır.

2. Yağlı tohumlar tarımı bitirilir ve dışarıdan yağ satın almak mecburiyeti getirilir.

3. Kokuşma teşvik edilir.

4. Halk kitlelerinin refah ve geçim seviyesi düşürülür, milyonlarca insan açlığa ve sefalete kurban edilir.

Eski sömürgeci güçler Afrika’da, Asya’da başka ırklara, başka medeniyetlere, başka dinlere mensup güçlü devletlerin varlığına karşıdır.

Afrika’daki, Ortadoğu’daki bitmez tükenmez savaşlar, katliamlar (soykırımlar) eski sömürgeci devletlerin çizdikleri sun’î (yapay) sınırlardan, “Böl, parçala, hükmet” prensibini uygulamalarından ileri gelmektedir.

Walden Bello (Shea Cunningham ve Bill Rau ile birlikte) “Dark Victory: The United States, Structural Adjustment and Global Poverty” (San Francisco, 1994) adlı kitabında, başta Amerika olmak üzere Kuzey devletlerinin üçüncü dünyayı ekonomik bakımdan nasıl hükümleri altına aldıklarını, sömürgeleştirdiklerini anlatmaktadır.

ABD Başkanı Reagan, 1989’da iktidarı terkederken şöyle demişti: “Biz bir milleti (Amerikalıları) değiştirmek istemiştik, dünyayı değiştirdik.”

Türkiye eski dünyanın kilit taşıdır. Kuzey ittifakı böyle bir ülkeyi başıboş bırakmaz.

“Siz İslâm dünyasının en örnek ve model ülkesisiniz. Ne mutlu size” mealindeki edebiyatlar afyondur. 13 Kasım 2001