Perşembe

 

Sabataycıların, yani dışı Müslüman içi Musevî vatandaşlarımızın Cumhurbaşkanlığı için üç adayları olduğunu daha önce yazmıştım. En son edindiğim bilgiye göre cemaat arasında bir uzlaşma olmuş ve aday sayısı bire indirilmiş. Gerçi bazı şahinler ve aşırılar direniyorlarmış ama Selanik Dönmeleri’nin yüzde doksan beşi artık tek adayı destekliyor ve seçilmesi için çalışıyormuş. Bir Yahudinin laik Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı makamına çıkması mümkün müdür? Elbette mümkün ve muhtemeldir. Dönmelerin Türk ve Müslüman isimlerinden başka, gizli Yahudi isimlerine de sahip oldukları rivayet ediliyor. Böyle bir çift namlılık onların en az bir kısmı için geçerli olabilir. Devletimizin başına bir Sabataycı reis geçtiği takdirde, bugün bilinmese bile ileride tarih birçok gerçekleri yazacaktır.

Süleyman bey, dinî konuda yanlış ve olumsuz görüşlere sahip bir devlet başkanı olmasına rağmen cumaları namaza gidiyor. Sabataycı başkanın Cuma namazı kılacağını sanmıyorum. Acaba onun için Çankaya köşkünün bir tarafına küçük de olsa bir sinagog yapılması gerekir mi? Böyle bir şey laikliğe aykırı olur mu, olmaz mı? Atatürkçü hukuk uzmanları bu hususun fetvasını versinler.

Bu konuyu burada bitiriyor ve İstanbul’da olmasından korkulan zelzele mevzuuna geçiyorum. Geçen hafta şehrimizdeki bir sinagogta hahamlar Yahudi cemaatine, “Sizin azgınlıklarınızdan dolayı Allah bizi zelzele ile cezalandıracaktır” mealinde konuşmuşlar ve cemaatin bir kısmından şiddetli tepki görmüşler. Camide bir vaiz ve hoca, zelzelenin ilahî bir ceza ve ihtar olduğunu söylese laik otoriteler hemen kaşlarını çatar ve vaizi cezalandırır. Laik rejim havralara ve kiliselere pek karışmıyor.

Zelzele konusunu açmışken, iç açıcı olmayan bir haberi de vermek isterim. İstanbul’un bazı bölgelerinde evlere ceset torbaları dağıtılmış.

17 Ağustos’tan sonra ABD’li makamların Türkiye’ye bir rapor göndererek, muhtemel bir İstanbul zelzelesine karşı şehrin elden geldiği kadar boşaltılmasını tavsiye ettikleri konusunda bazı rivayetler var.

İsrail basınında da, İstanbul’da beklenen zelzele ile ilgili epey haber, görüş yayınlanmış.

Bizim büyük medyamız dedikodularla, sansasyonel haberlerle, balonlarla, incir çekirdeğini doldurmayacak konularla uğraşıp duruyor. Tabiî, “İrtica tehlikesi” gündemin birinci maddesi.

Müslüman kesimin de dertleri, kaygıları, kendi gündem maddeleri var. Camilere hoparlör, kalorifer, hela yaptırmak… Hazretler, hizipler, fırkalar, cemaatler… Benim hocam çok büyük, öteki hocalar çok küçük hezeyanları… Çekişmeler, rekabetler, kırgınlıklar… En önemli konu da para toplamak…

Şu şiddetli kış günlerinde Ramazan ayı geldi. Müslümanların mübarek aylarını tebrik ediyor, Allah’tan sıhhat, selamet, yardım diliyorum. Zelzele bölgesindeki halk perişan vaziyette. Soğuktan, çadırlarda çıkan yangınlardan ölenler var. Büyüklerin tuzları kuru. Devlet parasıyla onların ve misafirlerinin içmesi için en pahalı şaraplar ve şampanyalar, viskiler ve likörler alınıyor.

Çeçenistan’dan üzücü haberler geliyor. Ruslar katliam yapıyor, zehirli gaz kullanıyor. Siviller, kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar, hastalar ölüyor, öldürülüyor. Bizdeki bazı vicdansız ve alçak Müslümanlar beş yıldızlı otellerde iftar-show’lar yapmaya hazırlanıyor. Çeçenistan’da kardeşlerimiz şehid ediliyormuş umurlarında mı.

Altı yerden birden burs alan Müslüman bir öğrenciden bahsettiler. Bezirgân ruhlu genç. Başka bir öğrenci de hiçbir yerden burs bulamamış, sürünüyormuş. Altı yerden burs alan gencimiz ileride vampir gibi bir din sömürücüsü olur ve büyük servet toplar. Boynu altında kalsın!

Tanıdıklarımdan birine, birkaç ay için şehrin uzaklarında bahçe içinde tek katlı bir eve çıkmasını tavsiye ettim. “Çocuklar okula gidiyor, benim de işim var” dedi. İnsanın basireti bağlanınca yaklaşan tehlikeyi görmez.

Yiyin için, mesleğinizle meşgul olun, çocuklar okula gitsin, siz ticaretinizi veya işinizi yapın ama zelzeleyi asla unutmayın. Maddî mânevî ne kadar tedbir alabilirseniz alın. Parası ve aklı olanlar şehir dışına çıksınlar. Şehir içinde iki katlı bir bina da olabilir. Yeter ki, yanında heyûlâ gibi yüksek bir bina bulunmasın. O bina yıkılırsa, yanındaki küçük binayı da çökertir.

Odun, kömür, gaz sobalarına da dikkat edilmelidir. 18’inci asırda meydana gelen büyük Lizbon yangınında halkın bir kısmı yıkıntı altında kalarak, bir kısmı da çıkan yangınlarda yanarak, dumandan zehirlenerek, üçüncü bir bölümü de denizden gelen dev dalganın altında boğularak can vermiştir. Mümkünse odun, kömür sobaları yakılmamalı, elektrik sobaları kullanılmalıdır.

Büyük bir zelzelede elektrikler kesilecek, telli ve telsiz telefonlar kilitlenecek, sokaklar yıkıntılarla kapanacağı için ulaşım duracaktır. Allah vermesin böyle bir felaketten sonra İstanbul’un ulaşımı ancak denizden sağlanacaktır. Köprülerin ne olacağı belli değildir.

Büyük zelzelelerden sonra denizde de dev dalgalar oluşuyor ve sahilleri silip süpürüyormuş. 16’ncı asrın başlarındaki büyük İstanbul zelzelesinde dev dalgaların Marmara sahillerindeki surları aşıp şehrin kenar mahallelerini istila etmiş olduğunu tarihler yazıyor.

Günahkârlar, azgınlar, kudurmuşlar, isyankârlar, dinsiz ve imansızlar yılbaşına hazırlanıyorlar. Bakalım bu sene yılbaşını kutlayabilecekler mi?

(Not: Birkaç aylığına, şoförlüğü kuvvetli olan, ayrıca bahçe işlerinde çalışabilecek, durumu İstanbul dışına gitmeye müsait bir elemana ihtiyacım vardır. Referansı olması şarttır. İlgilenenlerin, talep ettikleri ücreti de kaydederek 0212 519 36 18 numaralı faksa yazılı olarak bildirmelerini rica ederim.) 10 Aralık 1999