PerşembeDeprem konusunda yeni yeni rivayetler çıkıyor: Boğaz’daki köprüler yıkılmasa bile viyadükler çöker deniliyor. Viyadükler çökerse şehrin giriş çıkış yolları felç olacaktır. Medyada bu konuda endişe verici haberler yayınlanıyor ama viyadükleri kuvvetlendirmek için henüz hiçbir şey yapılmıyor.

Başka bir rivayet de şu: Beklenen İstanbul zelzelesi 6, bilemedin en fazla 7 şiddetinde olur. 8 şiddetinde olacak diyenler birtakım rantçıların ekmeğine yağ sürüyor… Her şeyin rantı olur da, zelzelenin olmaz mı? Peki bu rivayet asılsız ve temelsiz de, sarsıntı gerçekten 8 şiddetinde olursa?..

Amerika Irak’a muhakkak saldıracakmış. Kulağı delik Tansu Çiller böyle diyor. Türkiye’yi de savaş ateşinin içine sokmaya çalışıyorlar. Kuzey Irak’ta fiilen iki başlı bir Kürt devleti kurulmuştur. Savaş sonunda bu devlet uluslararası meşruiyet kazanacak ve durum Türkiye’nin çok ama çok aleyhinde olacaktır.

Bir çıban daha patladı: Futbol maçlarında şike oluyormuş. Büyük gazeteler hakimlerin akıllara hayret veren ifşalarını yayınlıyor. Demek ki, mafya bu sahaya da el atmış da haberimiz yokmuş.

At yarışları hakkında da böyle iddialar var.

Milletvekilleri maaşına ayda sekiz yüz küsur milyon lira zam yapılmış. Ülke bunca sıkıntı içindeyken bu zam vekillerimize bereketli ve helâl olur mu acaba?

Bir iki ay kadar önce bir Batı gazetesinde okumuştum: Brezilya’da iki kardeş soya fasulyası üretimiyle yılda 400 milyon dolarlık iş yapıyormuş. Hedefleri bu ticareti bir milyar dolara çıkartmakmış. Bizde, Amerikalılar soya tarımına izin vermiyor. “Biz ekip üretiyoruz, sizin ayrıca zahmet çekmenize hacet yok” diyorlar.

Birçok ilimize, yekûn olarak milyarlarca dolar harcanarak havaalanları yapılmış. Zonguldak havaalanına şimdiye kadar tek uçak inmemiş. Diğerlerine de göstermelik birkaç uçak inmiş. Gerekmeyen bir yere havaalanı yapmak israf değil midir?

Bazı medya babaları, dış gezilere özel uçaklarıyla çıkıyormuş. Onlar bu saltanatlı hayatı, gazetelerinin satış ve reklam paralarıyla mı sürdürüyor? Yoksa, merkezleri finans cenneti uzak adalarda bulunan şirket ve holdinglerin kara paralarıyla mı?

Korumakla mükellef olduğu bankayı soyan hırsızları vuran koruma tutuklandı. Sokakta bir kadının çantasını kapan kapkaççıyı vuran işadamı da tutuklandı.

Üsküdar’da okullarının kapısında ağlaşan başörtülü kız öğrencilere karşı bir devlet memuru “Ulan siz kendinizi bir b.. mu sanıyorsunuz?” diye bağırdı.

Türkiye ile Ermenistan arasında dipomatik ilişkiler kurulamıyor. Bazı gazetelerde Ermenistan lehinde yazı, haber ve yorumlar yapılıyor. Türk mallarının Ermenistan’a satılmasında İran ve Gürcistan firmaları aracı oluyor, para kazanıyor deniliyor.

Mesut Yılmaz, “Türkiye Avrupa Birliği’ne girerse başörtüsü meselesi halledilir” demiş. Hazret böyle konuşurken bir iktidar partisinin lideri olduğunu unutmuş. Be mübarek! Madem ki, iktidardasın şu işi hükümet olarak halletsene…

Medenî dünya Çeçenleri, Çeçenistan’ı unuttu. Rus ordusu orada insanca hareket etmiyor; sivilleri öldürüyor, kadınlara tecavüz ediyor, yağma yapıyor, silahsız Çeçenleri rehine olarak alıyor ve fidye mukabilinde serbest bırakıyor. Bizdeki siyasî iktidar Rusya’yı üzmemek ve öfkelendirmemek için Çeçenlerle ilgilenmiyor, Çeçenlere yardım yapılmasını istemiyor.

İsrailliler Filistinlilere karşı Naziler gibi, Gestapo gibi hareket ediyor. Bazı İsrail askerleri, öldürdükleri Filistinlilerin cesetleri başında hatıra fotoğrafı çektiriyor. Türkiye, tanklarının modernleştirilmesi işini (birkaç milyar dolar) İsrail’e verdi.

Amerikan Pepsi firması yüz milyon dolar karşılığında yerli bir boyalı gazoz firmamızı satın aldı.

Susurluk meselesi dolayısıyla hapse atılan birisiyle ilgili olarak bazı emekli generaller iki günlük gazeteye beyanat verdi ve “Bizim bu yapılanlardan haberimiz vardı. Hapse atılan zat suçsuzdur” dedi. Bu beyanlar niçin sadece iki gazeteye verildi? Generaller niçin dâva görülürken konuşmadılar, şahitlik yapmadılar? Niçin mahkemenin davetini kabul etmediler? Şimdi herkes bu soruların cevaplarını arıyor.

Bir kesimden, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesine karşı şiddetli ve sert tepkiler geliyor. Niçin? Mevcut rejimin modeli ve örneği uygar Batı değil midir?.. Onlar iyi biliyorlarki, ülkemize Batı standartlarında demokrasi, hukukun üstünlüğü prensibi, evrensel insan haklarına riayet ve saygı gelirse ideolojik sistem ayakta duramayacak, Tekelistan yıkılacaktır.

Eski Tercüman’ın yerini dolduracak bir gazete için hazırlıklar yapıldığını duydum. Basınımızın çeşitliliğe ihtiyacı var. Müteşebbislerin başarılı olmalarını temenni ederim.

Hactan gelen bir dostum anlattı: Mekke’de sâlih bir zat, “Mehdi çıktı, halen bu mübarek beldededir” demiş. Daha önce yazmıştım, Eyüb Sabri Paşa Kaside-i Bürde’ye yaptığı şerhte Mehdi’nin zuhur tarihi olarak en geç hicrî 1422’yi gösteriyordu.

1423 hicrî yılının Muharremine girdik. Müslümanların yeni hicrî yılını tebrik ediyor, bize hayırlar getirmesini diliyorum.

Son haftalarda İstanbul’da ağaçlar budanırken birtakım yanlış işler yapıldı. Elli senelik kocaman kavak ağaçları kökünden kesildi. Birtakım ağaçlar da kanaatimce yanlış budandı, kuruyabilirler.

Bütün yurtta sıkıntı, buhran, kasvet hüküm sürüyor. Kara bulutlar ülke üzerinde kol geziyor. Siyaset, iktisat, eğitim, üniversite, medya, kültür, sanat, tarım, hayvancılık işleri nasıl düzelecek? Beşerî planda bir ümit ışığı göremiyorum. Allah’tan ümit kesilmez.

Kriz dolayısıyla kârlarına kesat gelen büyük, iri, ünlü, anlı şanlı, baba, saygın soyguncular sinir içinde… Durum normalleşse de eskisi gibi bol bol götürebilseler. Onlar soymadan, talan etmeden, hortumlamadan, haram yemeden yaşayamaz. 29 Mart 2002