Çarşamba

1.Zelzele meselesi ne oldu?

– İstanbul ve civarı için zelzele riski ve tehlikesi devam etmektedir. Bu konunun şu anda gündemde olmaması, riskin kalkmış olduğu mânasına gelmez. Tedbir alabilen alsın.

2. Yeni Cumhurbaşkanından neler bekliyorsunuz?

– Öncelikle hukukun üstünlüğünü sağlamak üzere harekete geçmesini beklerim. Lakin bu iş sanıldığı kadar kolay değildir. Ülkeye hukuk hakim olursa resmî ideolojinin hakimiyeti sarsılır. İkinci olarak: Gerçek demokrasi. Üçüncü olarak: Temel insan hak ve hürriyetlerin sağlanması. Dördüncü olarak: Millî kimliğe ve tarihî devamlılığa dönülmesi. Beşinci olarak: Din ile rejim arasındaki kavganın ve uyuşmazlığın kaldırılması. Egemen gizli güçler bu altı maddenin altısına da karşıdır.

3. Aşırı hürriyet ve demokrasi Türkiye’nin parçalanmasına yol açabilir mi?

– Açabilir. Nitekim 1908’de İkinci Meşrutiyet “Yaşasın hürriyet, adalet, müsavat, uhuvvet!” nâraları içinde başlamış ve koskoca imparatorluk on senede batmıştı. Öncelikle millî kimliğe ve tarihî devamlılığa önem verilmesi gerekir. Bunlar sağlandıktan sonra diğer hususlara geçilmelidir.

4. 28 Şubat’tan bu yana üç yıldan fazla zaman geçti. Müslümanlar, başlarına gelen musibetlerden ders ve ibret alıp da toparlanabilir, birleşebilirler mi?

– Müslümanların toparlanıp birleşmeleri çok zordur. Çünkü onlar, ittifak etmemek hususunda ittifak etmişlerdir. Yine de Allah’tan ümid kesilmez.

5. Bu devirde her Müslümanın kolaylıkla yapabileceği en temel islâmî eylem-amel nedir?

– Bence beş vakit namazı camide cemaatle kılmaktır. Bazı devlet memurları hariç, bu hususta hiçbir baskı, engelleme yoktur. Camilerin vakit namazlarında, cumalarda olduğu gibi dolması gerekir. Müslüman kitle bunu yapamıyorsa, bundan daha zor, külfetli, zahmetli, çileli amelleri nasıl yapabilir?

6. Okumuş, kerli ferli, kodaman, pabucu büyük, nüfuzlu, zengin, ünlü, makam ve mevkili, lüks otomobilli, şık giyimli İslâmcılar niçin camilerde, cemaat arasında görülmüyor?

– Çünkü onların kalplerinde maraz vardır. Nifak üzeredirler. Lisanlarıyla “İslâm, hizmet, hizmet…” deyip duruyorlar ama kalplerinde ene (benlik) putu oturur.

7. “Bu devir ve sistem yamuktur. Böyle bir devirde, güçlü olabilmek için haram ve gayr-i meşru yollarla para kazanmak, köşeyi dönmek caizdir…” diyenlere ne dersiniz?

– Bunlar şeytanca kuruntulardır, eşekçe laflardır. Bizim dinimiz istikameti-doğruluğu emreder.

8. Para hep aynı mıdır?

– Değildir. Helâl bir milyon lira, haram bir milyar liradan hayırlıdır. Kâfirler helâl ve haram kavramını bilmezler. Bu farkı gerçek ve samimî Müslümanlar bilir ve idrak eder.

9. Beş vakit namazı kılmayan İmam-Hatipli ve İlahiyatlıya ne dersiniz?

– Onlar, çok iyi bildikleri halde İslam’ın bu en önemli farzını ve ibadetini terk ettikleri için merdut ve haindir. Böylelerinden bu dine ve ümmete hayır gelmez. Bazen cüz’î bir faydaları dokunsa bile, bu, “Allah bu dini fâsık (veya fâcirlerle) de te’yid eder (güçlendirir)” hadîsinin ışığında mütalaa edilmelidir.

10. Bir ilahiyat profesörü müctehidliğini ilan etmiş, bol bol ictihad yapıp, dört hak mezhebe aykırı hükümler ve fikirler serd ediyor. Ne dersiniz?

– Bu devirde, değil müctehid, bu memlekette ashab-ı fetva fakihler bile yok denecek kadar azalmıştır. O profesör, farz-ı muhal mutlak müctehid derecesine çıkmış olsaydı, edeb ve ferasetiyle ictihad yapmaktan uzak dururdu.

11. Birtakım müridler ve taraftarlar şeyhlerinin uçtuğunu, mütemadiyen (devamlı olarak) kerametler gösterdiğini iddia ediyorlar? Böyle midir?

– Hakikî şeyhler keramet propagandası ve çığırtkanlığı yapmaz ve müridlerini de bu konuda frenler. Nakşî uluları, kerameti bir kadının ay haline benzetmişler ve halktan saklamışlardır. Bugünkü keramet ve uçma edebiyatı daha fazla para toplamak, daha fazla akılsızı cemaate sokmak için şeytanî tuzaklardır.

12. “Benim şeyhim çok büyük, öteki şeyhler çok küçük. Benim cemaatim çok hak, ötekiler berbat…” diyenler nasıl kimselerdir?

– Bunlar ahmak ve akılsızlardır! Hiçbir firasetli ve hikmetli Müslüman böyle hezeyanlar sarfetmez. Gerçek derviş ve muhib, öteki şeyhlere de hürmet eder, diğer cemaatleri de kardeş olarak tanır.

13. Zamanımızda en yaygın ve tahripkâr bid’at hangisidir?

– Haddinden fazla iyi şeyler yemektir. Oburluk hem sağlığı bozar, hem de mânevî hayatı öldürür. İyi ve olgun Müslüman, sofradan aç olarak kalkar, Sığır gibi yemek yiyenler kalitesiz ve bid’atçi Müslümanlardır.

14. Allah’a, Peygamber’e, Kur’an’a, Şeriat’a söğüldüğü zaman alçakça susan, kendi şeyhine ve cemaatine söğüldüğü zaman büyük tepki gösteren Müslümanlar için ne dersiniz?

– Ben böylelerinin Müslümanlığından şüphe ederim.

15. Bazıları, “Biz Asr-ı Saadet’i geri getireceğiz…” gibi büyük laflar ediyor.

– Onlar haddini bilmez kimselerdir. Asr-ı Saadet bizim için ölçü ve örnektir, bir modeldir. Lakin geri gelmez. Bunlar ucuz propagandalardır. Bu gibi haddini bilmezlere kulak asmamak gerekir.

16. Çok kolay ve çok faydalı bir hayır yapmak isteyen ne yapsın?

– Malî ve maddî durumu müsaitse, gerçekten fakir ve muhtaç bir Müslüman bulsun ve ona zekat veya sadaka olarak yardım etsin.

17. İslâm düşmanlarına karşı herkes ne yapabilir?

– Beş vakit namaz kılmak ve cemaate devam etmek İslâm düşmanlarına, dolaylı olarak vurulabilecek en güçlü darbedir.

18. İslâmî hizmet ve faaliyetlerde kemmiyet (sayı kalabalığı) mı, yoksa keyfiyet (kalite) mi önemlidir?

– Kalite önemdilir. Bin yarım Müslüman, bir tam Müslüman bile etmez. Müslümanlar kaliteli hizmetkâr ve eleman yetiştiremedikleri için bugünkü zillete ve esarete duçar olmuşlardır.

19. Adamın biri, “Ben yakîn mertebesine çıktım, artık bana abdest ve namaz gerekmez” diyormuş.

– Bu söz söyleyeni küfre götürür. İnsanların en üstünü Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem idi ve O, ölünceye kadar namaz kılmıştır. Bunlar şeytanca kuruntulardır.

20. İslâmî hizmetler ve faaliyetler esnasında yalan söyleyen, emanete hıyanet eden, vaadini yerine getirmeyen, Müslümanlar arasında fitne ve husumet yangınları çıkartan adamlar var.

– Bunlar hâdim (hizmet edici) değil, hâdimlerdir (yıkıcılardır). Yaptıkları münafıklıktır. Bunların peşlerinden gidenlerin burunları pislikten kurtulmaz. 04 Mayıs 2000