Sorular
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 10 Mart 2019
1. Vaktiyle 1 lira bile etmeyen Amerikan dolarının değeri 1998’de 300 bin lirayı geçti. Türk parası dünyanın en değersiz parası haline geldi. Para bir devletin, bir ülkenin, bir milletin en büyük gücü ve sembolü olduğuna göre, liramızı bu hale getirenler vatan haini değil midir?
2. Kokuşma, ahlâksızlık, faziletsizlik, rüşvet, yağma, talan, soygun, hortumlama, haram yiyicilik aldı yürüdü. Bunlar bir devleti, bir ülkeyi, bir milleti çökerten, mahveden kötülüklerdir. Türkiye’yi bu hale getiren, perişan eden kodaman kimseler büyük hainler değil midir?
3. Millî eğitim ve üniversiteler iflas etmiş vaziyette. Lise mezunları Fuzulî divanını okuyup anlayamıyor, zevk alamıyor. Tahsilli kesim bile Türkçeyi birkaç yüz kelimelik bir telgraf, çarşı-pazar dili olarak kullanabiliyor; kültür ve fikir hayatı dumura uğradı, sanat faaliyetleri geriledi. Bu memleketin ve milletin irfanını, maarifini çökertenler, milletimize düşmanlık etmiş değiller mi?
4. Halkı sağcı soylu, solcu, Sünnî Alevî, İslâmcı Laik, Türk Kürt diye kamplara ve kutuplara ayırdılar; milleti birbirine düşürdüler. Böylece Türkiye’yi perde ardından daha iyi idare edebileceklerini, daha fazla sömüreceklerini ümid ettiler. Bu hıyaneti yapanlar bu ülkenin, bu milletin, bu devletin hasmı değil midir?
5. Güney Kore, İsveç, Çek Cumhuriyeti gibi küçük ülkeler dünyanın en güzel otomobillerini üretip beş kıt’aya ihraç ederken, Türkiye’nin otomobil sanayicileri geri, demode, çirkin, beğenilmez, öteki markalarla rekabet edecek hali olmayan, ihraç imkanı bulunmayan kötü otomobiller üreterek iç piyasayı tokatladılar. Güney Kore otomobil üretiminde ve ihracatında hızla koşar, harikalar meydana getirirken Türkiye gibi köklü bir tarihe, kültüre, birikime, sanata sahip imkânlı ve potansiyelli bir ülkenin bu hale düşmesi reva mıdır? Buna sebebiyet veren idareciler ve sanayiciler sorumlu değil midir?
6. Şili, Yunanistan, Pakistan gibi ülkeler bile Nobel ödülü kazanan âlimler, edibler, fikir adamları yetiştirdi. Türkiye ise hâlâ bir tek Nobel kazanmış değil. Çünkü bizde ilmî araştırma, edebiyat, sanat, kültür, düşünce körletilmiş, baskı altında tutulmuş, dumura uğratılmıştır. Koskoca bir ülke, bir millet, bir devlet bir ideolojiye mahkum edilmiştir. Bunun müsebbibleri bize en büyük kötülüğü yapmamışlar mıdır?
7. Dünya iletişim, bilgi, globalleşme devrine girmiştir. Genel bir değişim yaşanmaktadır. Sistemler, ideolojiler, zihniyetler terkedilmekte; gerçek demokrasiye, temel insan hak ve hürriyetlerinin uygulanmasına, hukukun üstünlüğü esasına geçilmektedir. Sovyetler Birliği dağılmış, marksist ideoloji iflâs etmiş; Doğu, Almanya, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Bulgaristan, Arnavutluk ve başka ülkeler tek partili komünist sistemi bırakmış; Türkistan ülkeleri bağımsızlığa kavuşmuştur. Türkiye’yi bu evrensel değişim rüzgarlarının tesirinden uzak tutmak isteyenler hâlâ direnip duruyorlar. Onlar, ileride vukuu muhtemel büyük bir patlama, çökme, karışıklıktan sorumlu olmayacaklar mıdır?
8. Her ülkenin, her milletin bir kimliği vardır. Kendi kimliklerine sahip olmak, kendi kişilik ve kültürlerini korumak, çocuklarına bu kimlik, kültür ve kişiliği aşılamak insanların en temel hakkıdır. Türkiye’deki bazı fanatikler ise bu milletin tarihine, atalarına, millî kimliğine söğüp saymakta; ona onların yerine sun’î (yapay) bir kimlik, kişilik, kültür getirmek istemektedirler. Türkiye’deki kötülüklerin ana sebebi budur. Bu kültür ve kimlik soykırımının mes’ulleri tarih ve millet önünde hesap vermeyecekler midir?
9. Uzun yıllardan beri müzmin ve yüksek bir enflasyon bu ülkenin, bu halkın, bu devletin mezarını kazmaktadır. Enflasyon sadece iktisadî, ticarî, malî hayatı çökertmekle kalmamış; bütün sosyal, kültürel, siyasî hayatı da rahnedar etmiştir? Başka ülkeler ve milletler enflasyonu yenmişler, sıfırlamışlar, bazıları ABD dolarına eşit ve değer kaybetmeyen yeni millî paralar çıkartmışlardır. Türkiye ise hâlâ bocalamaktadır. Çünkü bu ülkeyi, bu milleti, bu devleti soyan yüzde beş bir azınlık, çeteler, mafyalar enflasyondan büyük menfaatler elde etmekte, millet fakirleştikçe onlar domuz gibi şişmektedir. Bunlara “Dur!” diyecek bir güç yok mudur?
10. Mafyacılık, uyuşturuculuk, büyük haydutluk, uluslararası eşkıyalık konusunda ülkemizin ilk sıralarda yer aldığı söyleniyor. Uyuşturucu maddeler helikopterlerle taşınıyormuş. Bu namussuzluklara, şerefsizliklere, haydutluklara kim engel olacaktır? Hangi irade bunları durduracaktır?
11. Bir milletin ve ülkenin ekonomik gücünü ve sağlığını sağlayan emek, helâl kazanç, çalışma, üretme horlanmış, ikinci plana atılmış; onların yerine faiz, rantçılık, spekülatif kazançlar, lüpçülük getirilmiş ve teşvik edilmiştir. Ticaret yapmak isteyen, dükkan ve atölye açan hemen bin türlü vergiye, bürokratik baskıya mâruz kalmakta; faiz yiyenlere, rantçılara ise hiçbir şey yapılmamaktadır. Türkiye’yi çökerten faktörlerden biri de budur. Bugünkü çöküntü ve krizin baş sebebi faizcilik, rantçılık, spekülasyon ve lüpçülüktür. Bunları teşvik ve himâye edenler ülkeye, millete ve devlete karşı ağır bir suç işlemiş sayılmayacaklar ve hesaba çekilmeyecekler mi?
12. Bütün ileri, medenî, sağlıklı, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş ülkelerde din, inanç, vicdan, inandığı gibi yaşamak hürriyeti vardır. ABD ve Avrupa ülkelerinde başları örtülü tesettürlü kız öğrenciler üniversitelere bu kıyafetleriyle gidip tahsil yapabilmektedir. Meselâ ABD’de Berkeley üniversitesinde halen 150 başörtülü kız okumakta, her cuma aynı üniversitenin kampüsü içinde 500 kişilik bir cemaatle namaz kılınmakta, ihtida etmiş (Müslüman olmuş) ABD’li genç öğrenciler İslâm kıyafetiyle, sarıkla derslere girebilmektedir. Türkiye’de ise üniversitelerde Müslüman kızlara karşı sanki bir engizisyon mezalimi tatbik edilmektedir. Böyle hukuk, böyle hürriyet, böyle demokrasi olur mu?
13. Artık hiçbir medenî, demokrat, sağlıklı, oturmuş ülkede din ve devlet kavgası kalmamıştır. Vatandaşlar, azınlıklar, herkes dininde, inancında, dinini yaşamakta serbest bırakılmıştır. Bizde ise küçük egemen azınlıklar millet çoğunluğunu bu konuda ağır baskılar altında tutmakta, terör tatbik etmektedir. Tarih boyunca hiçbir siyasî güç, hiçbir ideoloji büyük dinlerle yaptığı savaşlarda başarılı olamamıştır. Türkiye Müslüman bir ülkedir, Müslüman kalacaktır. İslâm’ın bütün icapları yerine getirilecektir. İslâm ile, onun Şeriatı ile, onun ahlâkı ile mücadele edenler boşuna vakit kaybetmekte, bu millete ve ülkeye boş yere büyük zararlar vermektedir. Onlar, ta başından kaybedilmiş bir davanın savunuculuğunu yapmaktadır.
14. Bir milletin, bir ülkenin, bir devletin sağlıklı olması için idaresinin hikmete (bilgeliğe), adalete, millî kimliğe, ilme, irfana, evrensel insan hak ve hürriyetlerine, insafa, vicdana, doğruluğa, hukuka, adalete dayalı olması gerekir. Bu evrensel değerlere sırt çeviren idareler yıkılmaya mahkumdur. 16 Aralık 1998 Çarşamba