Soru: Başörtüsü yasağı devletimizin yasağı mıdır?

Cevap: Kesinlikle devletimizin yasağı değildir. Turgut Özal ve Süleyman Demirel zamanında başörtüsü serbestti. Bu yasak kendisini devletin üzerinde gören bir zihniyetin yasağıdır.

Soru: Halkın dengesi yerinde midir?

Cevap: En azından önemli bir grup halkın dengesi yerinde değildir. Yerinde olsaydı, son derece vahim ve dehşetli Hakkarî olaylarında, futbol maçını ön plana çıkartmazlardı.

Soru: Müslüman vakıf, dernek ve cemaatlerin, öğrencilere sadece burs vererek onları yetiştirdiklerini sanmaları doğru mudur?

Cevap: Son derece yanlıştır. Burs vermekle öğrenci yetiştirmek arasında hiçbir bağ yoktur. Burs bir yardımdır, maddî destektir. Yetişmek, yetiştirmek ise bambaşka bir konudur. Öğrencilerin (1) Bilgi ve kültür, (2) Aksiyon, yani ahlâk, (3) Estetik boyutlarını geliştirmek, yani onları yetiştirmek için mutlaka paralel/alternatif bir eğitim verilmesi gereklidir.

Soru: Müslümanlar, karşıtlarınınkinden daha güçlü ve etkili bir medyaya sahip olmadan iktidar olabilirler mi?

Cevap: Kesinlikle olamazlar. Medya, çağımız Türkiyesi’nin bir numaralı gücüdür.

Soru: Tevhid inancı ile Teslis inancı birbiriyle bağdaşır mı?

Cevap: Kesinlikle bağdaşmaz. Tevhid konusunda Teslis ehli ile aramızda ihtilâf yoktur, ittifak vardır diyenler küfür uçurumunun kaypak kenarında dolaşmaktadır.

Soru: İman etmekle iş biter mi?

Cevap: Bitmez, imanın yanında sâlih ameller (yararlı ve iyi işler) yapmak gerekir.

Soru: Sâlih amellerin birincisi nedir?

Cevap: Beş vakit namazı dosdoğru kılmaktır.

Soru: Delilin nedir?

Cevap: Şu hadîs-i şeriftir: “Allah katında en sevilen amel zamanında vaktinde kılınan namazdır. Sonra anaya babaya iyilik yapmak, sonra Allah yolunda yapılan cihaddır.”

Soru: Gıybet etmek mi daha kötü ve çirkindir, yoksa alkollü içki içmek mi?

Cevap: İkisi de büyük günahlardandır. Kur’ân-ı Kerîm’de gıybet için, “Ölü kardeşinin etini yemek gibidir” buyurulmuştur. Binaenaleyh gıybet daha çirkin ve iğrenç bir günahtır.

Soru: Bir adam “Ben ihlâslıyım” derse o kişi gerçekten ihlâslı mıdır?

Cevap: Değildir. İhlâslı kişi böyle konuşmaz.

Soru: İhlâs nedir?

Cevap: Sözlük manasıyla katışıksızlık demektir. Hadîs’te Cenâb-ı Hak “İhlâs benim sırlarımdan bir sırdır, onu sevdiğim kulumun kalbine koyarım” buyurmuştur.

Soru: Bazı isimler sahiplerine ağır gelir mi?

Cevap: Gelir. Meselâ Mustafa ismi bazılarına ağır gelir.

Soru: Dünya nedir?

Cevap: Mü’mine zindandır, kâfire saray.

Soru: Akıllı ve firasetli mü’min dünyayı kendisi için yalancı ve sahte bir cennet yapmak için çalışıp çabalar mı?

Cevap: O, böyle bir tuzağa düşmez. Dünya cennet değildir, cennet olmaz. Dünya imtihan yeridir. Dünya denîdir (alçaktır). Dünyanın zenginlikleri geçicidir. Dünya aldatır, oyalar.

Soru: Helâl 100 lira mı çoktur, yoksa haram bir milyon lira mı?

Cevap: Bereket ve hayır bakımından helâl 100 lira haram bir milyondan daha çoktur. Beyinsizler bunu anlamaz.

Soru: Paraya, mala, zenginliğe put gibi tapan kimse nedir?

Cevap: Gizli müşriktir.

Soru: Dinin tâzimini emr ettiği şeyi tahkir eden, tahkirini emr ettiği şeyi tâzim eden kimse ne olur?

Cevap: Kâfir olur.

Soru: Akıl yeterli midir?

Cevap: Yeterli değildir. Yeterli olsaydı, sırf akıllarıyla hareket eden çok zekî ve bilgili kimseler birbirlerine ters yollara gitmezler ve her kafadan ayrı bir ses çıkmazdı, dünya da bugünkü hale gelmezdi.

Soru: Aklın kılavuzu nedir?

Cevap: Vahiydir. Vahye uyan akıl, selim bir akıl olur ve sapıtmaz.

Soru: Kendisine gerekenden fazla yiyen ve kalori alan kimse nasıl bir insandır?

Cevap: İşkembevî ve hayırsız bir insandır.

Soru: Yularını kâfirlere veren bir Müslüman nereye gider?

Cevap: Cehenneme gitmesinden korkulur.

Soru: Tükenmez hazine nedir?

Cevap: “Kanaat tükenmez bir hazinedir.”

Soru: Dünya için çalışmayalım mı?

Cevap: Çalışma diyen yok. Dünyada ne kadar kalacaksan onun için o kadar çalış, ahirette ne kadar kalacaksan onun için o kadar çalış.

Soru: Evimdeki banyonun ve mutfağın zeminini Brezilya graniti ile kaplattım. Musluklar ise altın yaldızlı…

Cevap: Sen kendini Nemrud veya Firavun mu sanıyorsun!

Soru: Tükürecek bir yüz arıyorum…

Cevap: Aynaya tükür.

Soru: Helâlinden kazanıyorum ve bazen bir yemeğin 100 liraya yendiği lüks bir lokantaya gidiyorum.

Cevap: İsraf dinimizde haram kılınmıştır. Helâl para da olsa israf etmene izin verilmemiştir.

Soru: Servet sahibiyim, herhalde Lada marka ucuz bir otomobille gezecek değilim.

Cevap: Allah’ın sana güzel bir örnek ve model (usvetün hasenetün) olarak gösterdiği Peygamber mütevazı bir katıra biniyordu. Lada’ya binsen incilerin, mercanların mı saçılır?

Soru: Parayı deli gibi seviyorum. Paraya doymuyorum…

Cevap: Bir gün gelecek gözünü toprak doyuracak…

Soru: Benim şeyhim çok büyüktür, kerametlerinin haddi hesabı yoktur, falan filan…

Cevap: Senin şeyhin gerçekten büyük olsaydı, sen bu durumda olmaz, böyle zevzeklikler yapmazdın.

Soru: Ben çok iyi bir insanım…

Cevap: Kötülük olarak sana bu söz yeter de artar.

Soru: Zekatımı falan cemaate veriyorum…

Cevap: İslâm fıkhına göre tüzel kişilere (cemaatlere, derneklere, tarikatlara) zekât verilmez. Zekât diye verdiğin paralar boşa gitti, borçlu kaldın. Yeniden, fıkhın öngördüğü şekilde zekatını, zekâtı hakkeden hakikî kişilere vermen gerekir.

Soru: Filanca Müslüman kafir oldu.

Cevap: Mü’mini tekfir edenin kendisi kâfir olur. Tevbe et. Bir kişinin küfrü, yetkili müftünün vereceği fetvaya dayanarak kadının vereceği hüküm ile sâbit olur. Herkes birbirini kafir ilan edemez.

Soru: Filânca eskiden radikal Müslümandı, bol bol cihad yapıyordu…

Cevap: O mücahidliği bıraktı, şimdi müteahhidlik yapıyor, malı götürüyor.

Soru: Rehberi olmayanın rehberi kim olur?

Cevap: Rehberi olmayanın rehberi şeytan olur?

Soru: Derecesi yüksek bir Müslümanın bu dünyada başına neler gelir?

Cevap: Belâ gelir, musibet gelir, çile çeker.

Soru: Sen kimsin, böyle rahat konuşuyorsun?

Cevap: Konuşana değil, konuşturana bak.

Soru: Çok huzurlu ve rahatım…

Cevap: Bunca fitne fesat, nifak şikak, günah, isyan, tuğyan, zulüm içinde huzurlu ve rahat olabilmek için gerçekten vicdansız olmak gerekir.

Soru: Bizim efendi hazretleri müridlerini cehenneme göndermeyecek, cennete sokacakmış…

Cevap: Senin efendin, önce kendisini cehenneme düşmekten korumaya çalışsa iyi eder.

Soru: Yükselmek istiyorum, ne yapayım…

Cevap: Yükünü hafiflet, safralarını at. 01 Aralık 2005