Sorular Cevaplar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Şubat 2019
Pazartesi
(1) Türkiye düzelir mi?
-Düzelmez. Ülkemizdeki kötülükler çok derindir, çok köklüdür. Ucuz, kolay, zahmetsiz düzelmeler beklenmemelidir.
(2)İşler daha iyiye gidemez mi?
– Daha iyi demeyiniz, “daha az kötü” olabilir.
(3) Ülkemizin üzerinde ne gibi uğursuzluk bulutları bulunmaktadır?
Bazılarını sayayım: (a)Çok ah alınmıştır.Son yüzelli yıllık tarihimiz ahlarla doludur. İşlerin kolayca düzeleceğini sananlara, bundan elli altmış yıl evvel ehlullahtan bir zatın demiş olduğu gibi “Durun, o kadar acele etmeyin, daha Sultan Abdülaziz’in ahının acısı çıkmadı” derim. Sultan Abdülhamid’in ahı var, son Halife Abdülmecid bin Abdülaziz Hân’ın ahı var, İskilipli Atıf efendinin ahı var; binlerce ulemanın, meşayihin, sulehanın, şühedanın, mazlumun, mağdurun ahları var. Ömrü doksan yıla yaklaşan Erbilli Şeyh Esad efendinin iki büklüm Menemen’e sürüklenişi ve orada şehid edilişi var. Erzincan’da İstiklâl Mahkemesi tarafından idam edilen çarşaflı İslâm hanımının ahı var. O kadar çok ah var ki, bunların acısının Kıyamet’e kadar çıkmayacağından korkuyorum. (b) Allah’ın bu ülkeye ve bu halka en büyük nimeti ve ihsanı olan İslâm dinine yapılan hakaretlerin acısı kolayca, ucuz bir şekilde çıkar mı sanıyorsunuz?Onbinlerce cami satılmış, yıkılmış, kapatılmış, kiraya verilmiştir. Medreseler, tekkeler, imaretler, vakıf malları kapanların ellerinde kalmıştır. (c) İslâm kabristanları düzlenmiş, üzerlerinde kutsal yazılar bulunan bir kısım mezar taşları lâğımlara kapak yapılmıştır…Bana daha fazla yazdırmayınız.
(4) Peki kurtulmak, selamete çıkmak için ne yapmamız gerekiyor?
Doğru soruyu yönelttiniz. Şunu iyi bilelim ki, bir toplum kendisini ıslah etmeden, kendisini iyileştirmeden Allah onları düzeltmez, iyileştirmez. Biz kendimizi ıslah için, iyileştirmek için bir adım atarsak, Yüce Yaratan iyiliği bize on adım yaklaştırır. Kurtuluşun temel kaidesi budur. İlimde, kültürde, irfanda; aksiyonda, ahlâk ve fazilette; güzellikte, sanatta, estetikte vasıflı, ileri, güçlü, üstün olacağız ki, kurtuluş ve selamet ümidi besleyelim.
(5) Ne yapılması gerektiğini müşahhas (somut) şekilde ve madde madde sayar mısınız?
Sayayım: a) Birinci olarak vasıfsız Türkiyeliler, vasıfsız Müslümanlar olmaktan çıkıp, vasıflı, güçlü, üstün Müslüman olmak için çalışacağız. Bu da, yukarıda saydığım gibi bilgi, aksiyon ve estetik sahasında olmalıdır. (b) İslâm’ı öncelikle bir din olarak algılayıp ilmihal kitaplarında yazılı emir, yasak ve tavsiyelere uyacağız.Namazı kılacağız, orucu tutacağız, zekâtı vereceğiz. (c) İyi vatandaşlar, iyi insanlar, iyi Müslümanlar olacağız. (ç) Birlik ve beraberlikten ayrılmayacağız. Bir başa tâbi olacağız. Tefrika, fitne, fesat çıkartmayacağız. (d) İslâm’ın doğruluk, dürüstlük (istikamet) emrine hassasiyetle, titizlikle uyacağız; her türlü yamukluktan, sahtekârlıktan, haram yemeden kaçacağız, uzak duracağız. (e) Düşmanlarımızdan, karşıtlarımızdan daha güçlü, daha üstün olacağız. (f) Her türlü din sömürüsünden, mukaddesat bezirgânlığından uzak duracağız. Şüpheli şeylerden kaçacağız. Tertemiz Müslümanlar olacağız. “Bozuk düzenlerde haram yenilebilir” gibi şeytanî fetva ve ruhsatlarla hırsızlık, komisyonculuk, hortumculuk yapmayacağız, gayr-i meşru gelirler elde etmeyeceğiz. (g) Emanetleri yani vazife, makam, mevki, memuriyetleri sadece ehil ve layık olanlara vereceğiz. Akrabamızı, yakınlarımızı partilileri, hemşehrileri kollamayacağız. Bu sayılanları yerine getiremezsek zillet, esaret, hakaret altında sürünmeye, ezilmeye, çiğnenmeye devam edeceğiz.
(6) Islâh-iyileştirme teşebbüsüne önce nereden başlamak gerekir?
-Önce kendimizden başlayacağız. Bu iyileştirme işini de madde madde yazalım: (a) Tashih-i itikad, yani İslâm’ın inanç ilkeleri konusunda doğru yolda olmak, Kur’ân’ın ve Sünnetin ilkelerini benimsemek. Bunun için de geçmiş ehl-i sünnet büyüklerinin yazmış oldukları kitaplardaki bilgileri kabul etmek gerekir. Reform, yenilik, mezhepsizlik, telfik-i mezahib, Kur’ân-ı Kerîm’i kendi kafasına göre yorumlamak, hüküm çıkartmak gibi bozuk yollara kesinlikle girilmemelidir. (b) Beş vakit namazı dosdoğru eda etmeye çalışmak. (c) Hür ve mukim erkekler cemaate devam etmek. (ç) Herkes kendi derecesine, rütbesine göre emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmak; bizzat yapamayacak durumda ise yapanları desteklemek. (d) Evini ve gönlünü küçük bir Darü’l-İslâm haline getirmek. Hanesine ve gönlüne şirke, küfre, bid’ate, fısku fücura taalluk eden (onlarla ilgili) münker şeyleri sokmamak. (e) Belâların ve musibetlerin def’i için çok sadaka vermek, hayır hasenat yapmak, çok üzülüp ağlamak, çok dua etmek. (f) Kendileri hayatta imişler gibi Resulullah Efendimizin ruhaniyetine, Sünnetine yapışmak, (g) Sevimli, güleryüzlü, mükrim (ikram edici), cömert, affedici, kötülüğe karşı iyilik edici fütüvvetli Müslüman (gönül yiğitliğine sahip) olmak.
(7) Müslümanlarda, eksikliği en fazla görülen şey sizce nedir?
-Akıl, hikmet ve firasettir. Biz Müslümanlar genellikle hayli zekî, hayli kurnaz insanlarız. Lakin zekâmız kadar aklımız yoktur, firasetimiz ve hikmetimiz yoktur. Olsaydı bugünkü rezil ve rüsvay durumda olmazdık. Akıl ve firaset öyle ilahî bir cevherdir ki, HakTeâlâ hazretleri onları, liyakat kesbeden, sâlih, zâhid, muhlis, âbid, muti kullarına ihsan buyurur. Allah’tan akıl, fikir, firaset, hikmet talep edelim. Aklımız yeterli olmazsa, Harvard üniversitesinden diploma alsak yine toparlanamayız. Nitekim, şimdiye kadar birkaç kere yazdım, adam Cincinnati üniversitesinde okumuş, parlak bir tahsil yapmış ama “adam” olamamış, vasıflı Müslüman olamamış; eskisi gibi bedevî kalmış. Niçin? Çünkü aklı, firaseti, hikmeti yok.
(8) İslâm dininin önündeki en son, en büyük engel nedir?
-Müslümanlardır! Tabiî ki, iyi Müslümanlar değil. Kötü, vasıfsız, moloz, bir işe yaramaz Müslümanlar.
(9) Acaba ben de onlardan mıyım?
-Aynaya bak a canım!..
(10) Bizi engelleyenler içimizdeki iki kimlikli, karpuz gibi dışı yeşil, içi kızıl zümre değil midir?
-Biz gerçek, vasıflı, olgun, güçlü, üstün Müslümanlar olsak onların esâmisi mi okunur?Onların gücü, bizim zaafımızdan, güçsüzlüğümüzden kaynaklanmaktadır.
(11) Filanca zat bizi kurtaramaz mı?
-O kendini kurtarmaya baksın. Bizi Allah kurtarır.
(12) Karamsar değil misiniz?
-Hiç karamsar değilim. Müslüman karamsar, bedbîn olmaz. Sadece gerçekçiyim. Müslüman, insanlardan ümidini kesse bile Allah’tan asla kesmez.
(13) Olacağı bildirilen büyük İstanbul zelzelesinden, başka felâketlerden, harplerden, kıtallerden, ihtilâl ve iğtişaşlardan çok korkuyorum. Ne gibi tedbirler alabilirim?
-Zelzele için, oturduğunuz binayı mühendislere, uzmanlara kontrol ettirip rapor alınız. Şiddetli bir zelzelede yassı kadayıf gibi olacaksa orasını terk ediniz. Belâ ve musibetlerden korunmak için Allah rızası için bol bol zekât, sadaka veriniz, hayır hasenat yapınız. Şu mübarek Ramazan’da sıcak bir çorbası bile olmayan düşkün vatandaşlara yardım ediniz, onlardan “Allah razı olsun!” duasını alınız. O dualar, gün gelir üzerinize kanat olur, biiznillah sizi felâketten korur. Günahlarınıza tevbe ediniz. Hakkını yemiş olduğunuz kimselerin haklarını veriniz, helâllik isteyiniz. Gıybetini yapmış olduğunuz kimseler için, sevabı onlara verilmek üzere sadaka veriniz, iyilik yapınız.Kedilere, köpeklere, kuşlara, bitkilere bile acıyınız, yardımcı olunuz. Zevk için balıkçılık ve avcılık yapmayınız. Tenha yerlerde kendi halinize, milletimizin haline, ülkemizin haline, dünyanın ve insanlığın haline ağlayınız. Kendinizi, dünya üzerindeki bir buçuk milyar Müslümanın rütbe itibarıyla en sonuncusu olarak kabul ediniz ki, gönlünüze benlik girmesin.
(14) Benim gelirim, ülke ortalamasının hayli üzerindedir, kazanıyorum, nasıl harcayayım?
-İsraf etmeyiniz. Kur’ân-ı azimüşşanda müsrifler (saçıp savuranlar, gereğinden fazla harcayanlar) şeytanın kardeşi olarak vasıflandırılıyor. Mütevazı yaşayınız. Gösterişten, kibirden, şatafattan uzak durunuz. İhtiyacınızın sınırlarını genişletmeyiniz, onların ötesine geçmeyiniz. Mesken, otomobil, yazlık, giyim kuşam hususunda Nemrud’luk, Firavun’luk taslamayınız. Şu miladî 2003