Pazar (17 P.tesi ve 18 Salı yani Ramazan Bayramı yazıları yok)

Soru: Dinimizi ve itikadımızı muhafaza etmek için dikkat etmemiz gereken ilk husus nedir?

Cevap: Dinî konularda tartışmamaktır.Kişinin din dışı konularda uzman olması, profesör olması, geniş kültür sahibi olması ona dinî konularda hüküm vermek yeteneğini sağlamaz. Kişi din âlimi bile olsa kendi kafasından Kur’ân’ı tefsir edemez, ictihad yapamaz, şer’î ve fıkhî konuları mıncıklayamaz. Tabakat-ı fukahada yeri olan büyük âlimlere tâbi olması gerekir.

Soru: İlâhiyat profesörlerine dinî konularda güvenebilir miyiz?

Cevap: Hepsine kesinlikle güvenemeyiz. İtikadda ve fıkıhta ehl-i sünnet mezhebine bağlı olan ve haddini bilen ilâhiyat profesörlerine elbette güvenilir. Ancak zındık, reformcu, peygamberlik taslayan, dinimizi sinsice yıkmak isteyen, mürted (dinden çıkmış) Reşad Halife’nin yolundan giden ilâhiyatçılar güvenilmez kişilerdir.

Soru: Son zamanlarda sünnete, hadîslere karşı açık veya gizli hücumlar başladı. Bu saldırılar ve tenkitleri yapanlar kimlerdir?

Cevap: Öncelikle militan İslâm düşmanı oryantalistlerdir. Sonra zındık reformcular. Sünnet, İslâmî bilgilerin ve şer’î hükümlerin ikinci temel kaynağıdır. Sünnet inkâr edilip dışlanınca ne Şeriat kalır, ne fıkıh. Kur’ân’da Peygamber Efendimiz’in kendi hevasıyla konuşmadığı açıkça beyan buyurulmuştur. Sahih hadîsler de bu nevi vahiy ile gelmiştir. Kutsal Kitab’ımızda “Allah’ın bal arısına vahy ettiği” bildiriliyor. Bal arısına vahy eden Yüce Yaratıcımız sevgili kulu Muhammed Aleyhisselâtü Vesselâma da elbette bütün dinî konulara vahy etmiştir.

Soru: Zındıklar ve reformcular çok hadîs rivayet eden Ebû Hureyre radıyallahu anh hazretlerini yalancılıkla itham ediyor…

Cevap: Ebû Hureyre hazretleri ashab-ı suffeden idi. Bir işle güçle meşgul olmazdı. Peygamberimizin Mescidinin ve hanesinin yanında kalır, nebevî talimatı öğrenir, Efendimiz’in sözlerini, hareketlerini takip ederdi. Çok hadîs rivayet etmesi gayet normaldir.İslâm dünyasının yüzde doksanını teşkil eden Sünnî Müslümanlar Ebû Hureyle hazretlerini ve diğer Ashabı severler, onlara güvenirler. Ashaba ta’n edenler azınlıktadır ve yanlış yoldadırlar.

Soru: Bütün Emevîler kötüdür diyenler var…

Cevap: Peygamber Efendimizin damadı, İslâm’ın üçüncü raşîd halifesi, sağlığında Cennet ile müjdelenen on kişiden birisi olan Hazret-i Osman Emevîdir ve Müslümanların büyüklerindendir. Canıyla, malıyla, İslâm’a, Peygamber’e hizmet etmiştir. Bir savaş hazırlığı sırasında o kadar çok maddî yardım yapmıştır ki, Hazret-i Peygamber onun için “Bundan sonra cehennem ateşi Osman’ı yakmaz” buyurmuşlardır. Osman’a nikahladığı birinci kızı öldükten sonra Peygamberimiz bu mübarek zata ikinci defa kız vermiş, bu yüzden o “Zinnureyn” (iki nur sahibi) lakabını almıştır. Kendisi âsiler ve bâğiler tarafından Medine-i Münevvere’de oruçlu olduğu bir gün, Kur’ân okurken şehid edilmiştir. Allah ondan razı olsun.Emevîlerden kötü adamlar çıkmıştır ama vicdanlı bir Müslüman kesinlikle bütün Emevîleri kötülemez. Hazret-i Osman bu dinin direklerindendir. Bu yüzden bütün camilerimizde, diğer üç büyük halife ile birlikte onun da ismi yazılıdır. Allah bizi onun şefaatine nail kılsın. Diğer başka büyük ve dindar bir Emevî de halife Ömer bin Abdülaziz hazretleridir.

Soru: Zındıklar ve reformcular Kur’ân’da yanlışlık, eksiklik, fazlalık, tahrif olduğunu iddia ediyor…

Cevap: Böyle sapıklıklardan Allah’a sığınırız. Kur’ân hakkında böyle itikada sahip olanlar küfre düşmüşlerdir.Kur’ân’da eksik ve noksan yoktur. Bozukluk ve tahrif de yoktur. Şu anda bizim elimizde olduğu şekliyle Allah katında Cibril-i Emîn vasıtasıyla Resûlullah’a getirilmiştir. Mürted ve zındık Reşad Halife’nin “Tebve sûresinin son iki âyeti sonradan ilave edilmiştir” iddiası çirkin bir hezeyandan başka bir şey değildir.

Soru: Bazı zındıklar ve reformcular birtakım ayetlerin ve hadîslerin bugün hükümlerinin geçerli olmadığını iddia ediyor…

Cevap: Böyle bir itikad ehl-i sünnet ve cemaat mezhebi uluları tarafından reddedilmiştir. Kur’ân’ın ve sahih hadîslerin hükümleri Kıymet’e kadar bakîdir. Zamanla değişmezler, yürürlükten kalkmazlar.

Soru: Ezmanın tegayyürü ile ahkâm da değişir kaidesinin mânâsı nedir?

Cevap: Zamanın değişmesi ile hükmün değişmesi, mahkemelerden çıkan bazı hükümlerin, zamanla değişebileceğini gösterir. Meselâ, küçük bir çocuğa, mallarını ve haklarını koruyabilmesi için bir vekil ve vasi tâyin edilir. Sonra zamanla çocuk büyür, reşid olur ve velinin hükmü kalmaz. Bu fıkıh kaidesini ayetlerin ve hadîslerin hükümlerine teşmil edenler ya kara cahil adamlardır, yahut da son derece kötü niyetli zındıklardır.

Soru: Namazda savalat getiren müşrik olur diyorlar. Bunun hükmü nedir?

Cevap: Namazda salavat getiren kişi müşrik olur diyenin kendisi kâfir olur. Çünkü milyonlarca Müslümanı şirkle, küfürle suçlamıştır. Akaid ilminin kurallarından biri şudur: Mü’mini tekfir edenin kendisi kâfir olur. Namazı nasıl kılacağımızı bize Resulullah Efendimiz öğretmiştir. Kur’ân’da mü’minler Peygambere salat ve selam getirmekle emr olunmuşlardır.

Soru: Dinleri birleştirme ve yaklaştırma hareketinin içyüzü nedir?

Cevap: Biz Müslümanlar Hazret-i Musa’ya da, Hazret-i İsa’ya da iman ediyoruz. Yahudiler Hazret-i İsa’ya ve Peygamberimize inanmıyor, onu tekzip ediyor; Hıristiyanlar Hazret-i Muhammed’e inanmıyor. Problem ve sıkıntı biz Müslümanlarda değil, Yahudiler’de ve Hıristiyanlardadır. Onlar Hazret-i Muhammed’e iman etmedikçe tevhid-i edyan (Dinleri birleştirme) hareketinin bir mânâsı olmaz. Bu işin ardında çok dolaplar vardır. Gafil olmamak gerekir.

Soru: Dinsizlerle anlaşabilmek, dünya hayatımızda rahat edebilmek için bazı dinî hüküm ve müesseselerden tâviz (ödün) vermek caiz midir?

Cevap: Kesinlikle caiz değildir. İslâm dini bir bütündür.En küçük bir hükmü ve müessesesi bile feda edilemez. Bizim böyle bir şeye selahiyetimiz ve hakkımız yoktur. Menduplar, müstehablar bile muhafaza edilmelidir.

Soru: Bize en fazla zarar veren dışımızdaki harbî dinsizler midir, yoksa içimizdeki münafıklar ve hainler midir?

Cevap: İçimizdeki münafık ve hainlerdir. Onlar Müslümanları aldatıyor. Onlar Müslümanları kaz gibi yoluyor, inek gibi sağıyor. Onlar Müslümanların enerjilerini, paralarını, zamanlarını, fırsatlarını, ümitlerini ziyan ediyor. Onlar din sömürüsü yapıyor. Müslümanlar hain ve münafıkları tanımalı ve asla peşlerinden gitmemelidir. Onlar bol bol yalan söyler, onlar vaadlerinden döner, onlar emanetlere hıyanet eder; onların dinleri para, putları nefs-i emmareleridir. Lânetullahi aleyhim ecmain.

Soru: İyi Müslüman olmak, kurtulmak, izzet bulmak için kimlerin peşlerinden gidelim?

Cevap: Şeriat ve Tarikat büyüklerinin eteklerine tutunmak gerekir. Büyük müctehidlerin, büyük fakihlerin, mürşid-i kamillerin, evliyaullahın, Şeyh Şamil gibi imamların ve mücahidlerin; eimme-i müctehidîn efendilerimizin, Abdülkadir Geylânîlerin, Şah Bahaüddin Naşibendilerin, İmam-ı Rabbanilerin, Hasan Şazelîlerin, Mevlânâların ve benzerlerinin peşinden gidenler Mevlâlarını bulur. Zındıkların, reformcuların, soytarıların, şarlatanların, dolar milyarderi din sömürücülerinin, din baronlarının peşinden giden, onlara yardımcı ve destek olanlar da belâlarını bulur. Seçim bize aittir. 19 Aralık 2001