O gazetenin,

Charlie’nin İslâma ve Peygamberine hakaret eden karikatürlerini yayınlaması

gerçekten büyük bir provokasyon, beyinsizlik ve medeniyetsizlik olmuştur. Bu gazete sadece sıradan İslâm düşmanı değil, çok ama çok

agresif ve radikal İslâm düşmanıdır.

Bu son hareketiyle

sosyal barış ve mutabakata bomba koymuştur.

Müslüman halk çoğunluğunu hiçe saymış ve onlara savaş ilân etmiştir. Yaptığı, kraldan ziyade kralcılık değil de nedir?

Onlarda zerre kadar adalet, insaf, bilgelik olsaydı, bu kışkırtıcı yayınları yapmazlardı. Bu memlekette çeşitlilik vardır. Onlar bu çeşitliliğin birlikte yaşama irade ve ahdini dinamitlemiştir. Onlar, gemiyi delecek ve batıracak aşırılıklar yapmıştır.

Ülkenin, millî kimlik ve kültürün dominant unsuru olan İslâma

böylesine saldırmak,

Don Kişot’un yel değirmenlerine saldırmasından daha gülünçtür

.

Yaptıkları

normal, âdil, insaflı muhalefet değil,

yıkıcı muhalefettir.

Muhalefet elbette lazımdır, hattâ zarurîdir ama böylesi değil.

M. Kemalci geçiniyorlar. Değildirler.

M. Kemal’i gerçekten sevseler ve tutsalar, onu devirmek istemiş olan Nazım’ı da aynı anda delice sevmezlerdi.

Hem Kemalci hem Nazımcı olmaları yaman bir çelişkidir.

Gemi su alıp batarsa, kendilerinin de boğulmayacaklarına dair bir garantileri var mıdır?

Fransadaki gazete nihilist, anarşist, fitneci, serseri mayın bir yayın organıydı;

Türkiyedeki Charlie’ler daha nihilist.

Beterin beteri.

Ülkemizde bir iç savaş çıkmasını mı istiyorlar? Halkın iradesine ve isteğine niçin karşı çıkıyorlar? Mevcut iktidarı istemiyorlarsa onu serbest seçimlerle devirme tercihini niçin göz ardı ediyorlar da Gezilere, sokak hareketlerine bel bağlıyorlar?

Onlar faşist vesayet ideolojisinin nihilist ve anarşist fedaileridir. İspanya iç savaşında da böyle bir cephe vardı ve ülkenin canına okumuştu.

Onlar egemen azınlıkların borusunu çalıyor. Onlar asker veya sivil darbelerden yanadır. Onlar İslâma karşı olan arkaik resmî ideolojinin meftunlarıdır. Onların çoğu iki kimliklidir. Ülkeyi uzun yıllar boyunca onlar idare ettiler de niçin Türkiyeyi Ortadoğunun Japonyası yapamadılar?

Hırsızlıktan, yolsuzluktan şikayet ediyorlar… Cumhuriyet’in başında Ankara Gar binasında Paşaları,

namuslulukla kalkınma olmaz

dememiş miydi?

Onların yaygaraları temizlik, dürüstlük, şeffaflık için değildir.

Amaçları Türkiye pastasının büyük parçasını yemektir.

Üç milyon azınlık pastanın yüzde seksenini, yetmiş küsur milyon ise yüzde yirmisini yesin.

Öyle ya onlar Kemalist iki kimlikliler efendi ve rehber, Müslüman halk ise sömürge yerlisi, ikinci sınıf vatandaştır.

• (İkinci yazı) Adaletsiz Müslüman Kötü Müslümandır

Adalet İslâmın temel değerlerindendir. Adalet değerini inkar eden kafir ve mürted olur. İnkar etmeden adaletsizlik ve zulm yapmak kişiyi dinden çıkartmaz ama kötü, günahkar, hatâlı, çürük ve moloz, değersiz ve vasıfsız Müslüman eder.

Adaletsizlikle olgun Müslümanlık bir arada olmaz.

Adaletsizlik eden Müslümanlar, Müslüman cemaatler görüyoruz.

Emanetleri yani makamları mevkileri müdürlükleri başkanlıkları vazifeleri hizmetleri ehil olmayanlara vermek adaletsizliktir, zulümdür.

Sınav sorularını çalıp, ehliyetsizleri memur yapmak adaletsizliktir.

Mü’minleri, bizden olanlar ve bizden olmayanlar diye ikiye ayırıp ötekileştirmek adaletsizliktir.

Ehil ve layık olmadığı başkanlığı ve memuriyeti kabul etmek adaletsizliktir.

Bizim cemaatimizden veya tarikatimizden olmayan salih ve âbid Müslümana düşmanlık etmek, onu dışlamak adaletsizliktir.

Yalan söylemek, iftira etmek, gıybet etmek adaletsizliktir, günahtır, zulümdür.

Ruhbanları erbab haline getirip putlaştırmak büyük adaletsizliktir.

Lüks, israf, aşırı tüketim, saçıp savurma sosyal adaletsizliktir.

Zekat vermemek adaletsizliktir. Zekatı Kur’âna Sünnete Şeriata fıkha aykırı olarak tüzel kişilere vermek yine adaletsizliktir.

Adalet denilince sadece mahkemeler, kanunlar anlaşılmasın. Adalet çok geniş bir kavramdır. Çocuğunu haksız yere azarladın, bu adaletsizliktir… Eve kedi aldın, bıkınca sokağa attın, adaletsizlik.

İyi, sâlih, olgun, vasıflı ve güçlü Müslüman adaletin mücessem heykelidir.

Kendisine güvenilmeyen Müslümanın adaletine de güvenilmez.

Allah ve Resulü, Kur’ân ve Sünnet, Şeriat, İslâm ahlâkı ve bilgeliği bize adaleti emr ediyor. Adaletten şaşana, zulm edene yazıklar olsun.

Adaletsiz kişi, öncelikle kendisine zulm etmiş olur.

İnsanların içinde fitrî bir adalet duygusu vardır ama kötü toplumların kötü eğitimi bu duyguyu köreltir.

Çocuklarımızı âdil, insaflı Müslümanlar olarak yetiştirelim.

Gelecekte gerçek İslâm mektepleri açılırsa, bunlarda mutlaka adalet ve hukuk dersleri okutulmalıdır. Hukuk mu? Evet, hukuk-i İslâmiyye. 18 Ocak 2015