Soygunların Hesabı Sorulmalı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 06 Mart 2019
Hangi görüşten, felsefeden, partiden olurlarsa olsunlar, milletin vekaletini alarak Meclis üyesi olan kişilerin ilk yapacakları iş, yakın geçmişteki hırsızlıkların, talanların, hortumlamaların, bütçe soygunlarının dosyalarını hazırlatmak, bunların suçlularını bulmak, yediklerini kusturmak ve yiyiciliği kesin olarak önlemektir.
Faziletli, ahlâklı, namuslu, şerefli olan politikacılara, belediyecilere, iş adamlarına, medya mensuplarına bir şey dediğimiz yoktur. Ancak bilhassa şu son yirmi yıl içinde büyük talanlar, götürmeler, soygunlar, haramilikler olmuştur. Bunlar cezasız kalmamalıdır.
Bazı sahtekarlar medeniyet, çağdaşlık, ilericilik, resmî ideoloji diye diye götürmüş; bazı sahte dindarlar ise Allah Allah diyerek trilyonlar vurmuştur. Allah hepsinin de belasını versin!
Hakikî, samimî, idealist milliyetçileri ve Türkçüleri tenzih ederim. Lakin bazı sahte, yalancı, düzenbaz milliyetçiler de büyük vurgunlar vurmuştur.
Velhasıl her felsefeye, her kesime, her inanca, her görüşe mensup birtakım namussuzlar, şerefsizler, alçaklar, faziletsizler, soytarılar, arivistler bu memleketi, bu devleti, bu milleti feci şekilde soymuşlardır.
Halk bu soygunları duymakta, rivayet ve dedikodular kulağına gelmekte ve son derece öfkeli, kederli, tedirgin ve ümitsiz bulunmaktadır. Bu kötü hava giderilmeli; soygunların, soyguncuların üzerine gidilmelidir.
Politika gayr-i meşru ticaretlere, şâibeli taahhüt ve ihale işlerine, vurgunlara, spekülasyonlara âlet edilmemelidir.
Milletin vekilleri, yakın tarihte yapılmış olan hırsızlık ve soygunları affetmek, üzerlerine gitmemek, bu konuda hesap sormakta gevşek davranmak hakkına ve selahiyetine sahip değildir. Böyle yaparlarsa vazifelerine, üzerlerine almış oldukları emanete hıyanet etmiş olurlar.
Faziletli, ahlâklı, idealist belediyecileri tenzih ederim. Onlar, yaptıkları hizmetler dolayısıyla her türlü tebrik, takdir ve teşekküre layıktırlar. Ancak birtakım faziletsiz, ahlâksız, soyguncu, talancı, hırsız, rezil adamlar trilyonlar götürmüşlerdir. Bunların yakalarına yapışılmalı, kara paraları ortaya çıkartılmalıdır.
Ne sağcının ne solcunun, ne dincinin ne laiğin, ne sünnînin ne alevînin, ne şunun ne bunun hırsızlık yapmaya, bütçeyi talan etmeye, devletin ve milletin hakkını gasbetmeye, halktan rüşvet ve haraç almaya hakkı vardır.
Milletin vekilleri, Meclis bunca kokuşmanın, hırsızlığın, soygunun üzerine gitmezse ilahî bir azabın inmesinden, kurunun yanında yaşın da yanmasından korkulur.
Kötülüklerle mücadele etmemek, iyiliği destekleyip fenalıkları kösteklememek de büyük bir kötülüktür.
Cahil, küstah, bayağı, vasıfsız, soysuz, moloz, aşağılık adamların en nefret ettikleri şey istişare etmek, danışmaktır. Halbuki büyük önderimiz ve rehberimiz Muhammed aleyhissalatü vesselam, “İstişare etmeyen, nâdim (pişman) olur” buyurmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de de Müslümanlar, “İşlerini danışma ile halleden” bir topluluk olarak vasıflandırılmaktadır.
Akıllı, hikmetli, ilimli, irfanlı kişi bütün önemli işleri ehline danışarak en iyi ve uygun şekilde yapan kişidir.
Küstah ve bayağı kişilerin istişare hiç mi hiç işlerine gelmez. Çünkü onlar zahirde Müslüman görünseler bile bâtınen ene (ben) putuna tapan müşriklerdir. Gururları, kibirleri, nemrudlukları, firavunlukları, neronlukları, enaniyetleri, nefs-i emmareleri danışmayı bir zül addeder. Niçin danışacakmış?.. Danışacağı adamlar da kim oluyorlarmış?.. Onlar adam mıymış?.. Onların vazifesi para vermek, desteklemek, alkışlamakmış…
Zaten tıynetsiz, cibilliyetsiz, alçak, soysuz, döküntü, moloz kişilerin hizmette falan gözleri yoktur. Onlar islâmî hizmetleri, faaliyetleri kendilerine maddî veya manevî menfaatler, şanlar, ünler, riyasetler kazanmak için kullanırlar.
Onlar için emanetleri ehline vermek hiç de önemli bir şey değildir. Emanetler ehil, layık, hakkeden kişilere değil, kendi adamlarına, yalakalarına, dalkavuklarına, soytarılarına, çete mensuplarına verilir. Halk kütleleri bu gibi adamların içyüzlerini bilmez, bunları gerçekten adam sanır. Ziya Paşa merhum böyleleri için:
Dehri arasan binde bir âdem göremezsin,
Âdem görünen harları âdem mi sanırsın?
(Şu dünyayı arasan binde bir adam bulamazsın. Adam görünen eşekleri adam mı sanırsın?) demiştir.
Kendilerini büyük zanneden, enelerine put gibi tapan küçük ve sefil adamlar hizmet edeceğiz, Müslümanları kurtaracağız, iyi şeyler yapacağız diye milyarlarca dolar toplamışlar ve cahillik, istişare etmezlik, gurur, kibir, enaniyet, gizli şirk yüzünden bu paraları israf ve ziyan etmişlerdir.
Onlar istişareye layık bilgili, ilimli, irfanlı, hikmetli, tecrübeli, ihtisaslı, birikimli kimseleri danışman olarak değil, rakip ve düşman olarak görürler. Kendileri mehdi, kutub, gavs, büyük mücahid, bulunmaz kurtarıcıdır. Karşılarındakiler ise rakiptir. Hiç rakipleriyle istişare ederler mi?
Müslümanlara bilgi bankası, dokümantasyon merkezi, stratejik araştırmalar enstitüsü; lisan, edebiyat, tarih akademileri; mimarlık, hukuk, geleneksel sanatlar araştırma merkezleri; büyük ve tesirli gazeteler, dergiler, televizyonlar; en az yirmi beş otuz önemli konuda çağ seviyesinde ilmî araştırma yapacak müesseseler lazımdır ama hizmet ve faaliyet için paraları toplayan adamların böyle şeyler yapmaya, kurmaya hiç de niyetleri yoktur.
Olan İslâm’a ve Müslümanlara oluyor. Ümmet-i Muhammed’in iki yakası bir araya gelmiyor. Uğursuzların bastığı yerlerde ot bitmiyor. İleride nurlu ufuklar varmış, kurtulacakmışız… Bu kafayla mı? Bu metodlarla mı? Bu adamlarla mı? 20 Nisan 1999