Statüko Batırır, Bitirir
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 18 Şubat 2019
Pazartesi
Beyinsizlik, basiretsizlik, ahmaklık, idraksizlik, ufuksuzluk çok yaygın. Akıllı sandığım insanlar
gibisinden eblehçe laflar ediyorlar. Efendiler! Hastalık vahimdir, köklü değişimler yapılmazsa memleketin geleceği karanlıktır, hali dumandır.
Türkiye bugünkü hale niçin ve nasıl geldi?
Sistem, düzen bozuktur. Resmî ideoloji ile buraya kadar. Bundan sonrası tufandır. Anlamak istemiyorlar mı? O halde görecekler. Sistemin, düzenin mutlaka değişmesi gerekir. Ülkenin, devletin, halkın resmî bir ideolojiye ihtiyacı yoktur.
Birtakım bitmiş, miadını doldurmuş müesseseleri (kurumları), kadroları ayakta tutmak gayretleri faydasızdır. Biten bitmiştir, ölen ölmüştür. Yerlerine kalıcı, güçlü, ihtiyaca cevap veren kurumlar, kadrolar koymak gerekir.
Türkiye’yi bugünkü hale birtakım hırsız, soyguncu, talancı, hortumlayıcı, haramyiyici moloz adamlar ve zümreler getirmiştir. Onların mutlaka tasfiye edilmesi, cezalandırılması gerekir. Onlar cezasız kaldığı müddetçe Türkiye daha da batacaktır. Bundan kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın.
Türkiye’nin ihtiyaçları şunlardır:
Siyaset bizde son yıllarda çok kirlendi. Kirli siyasetle düze çıkılmaz, kurtuluş olmaz.
gerekir:
partilerin iç bünyelerini demokratlaştırmak, aşiret ağalığı sistemini kaldırmak, siyasete ve particiliğe vasıf ve vatanseverlik getirmek lazımdır.
İngiltere’de olduğu gibi tek milletvekili çıkartan dar bölge sistemine geçilmelidir. Mâzisi karanlık ve kirli adamların, mafyacıların, canların ciğerlerin, milletvekili olmak için birkaç trilyon harcadıktan sonra birkaç yüz trilyon vuran alçakların Meclis’e girmeleri mutlaka önlenmelidir.
devlet başkanını
seçmelidir.
hukuk ve yargılama reformu yapılmalıdır.
Devletin, Meclis’in, seçilmiş hükümetin, hukukun, millî kimliğin üzerinde bir kuvvet olmamalıdır. İki anayasa (Kırmızı kitap) olmamalıdır.
medenî dünya seviyesine ve standartlarına kavuşturulmalıdır. Dışarıdan kaliteli beyin ithal edilmelidir. Türkiye’nin bugünkü felaketi beyinsizlikten ileri gelmiştir. Beyin ihtiyacı kapatılmadıkça kurtuluş, felah, necat, yükseliş olmayacaktır.
Türkiye Müslüman bir ülkedir. Halkın ezici çoğunluğu İslâm dinine bağlıdır. İslâm diniyle ve Müslüman halkla zıtlaşan, savaşan hiçbir ideooloji ve düzen başarılı olamaz, ülkeye ve halka yararlı olamaz. Din-siyasî rejim kavgası Marksist diktatörlüklere, faşist düzenlere, despotik idarelere mahsus bir terslik, garabet ve ahmaklıktır. Yıllardan beri süren bu anlamsız savaşa artık son verilmeli, din ile devlet
barışmalı, anlaşmalı, uzlaşmalıdır.
Türkiye üzerinde bir tekel kurmuştur. Bu tekel kaldırılmalıdır. Azınlıkların da elbette hakları, hürriyetleri vardır ama hiçbir azınlığın çoğunluğu ezmeye, ülkeyi kendi Tekelistanı haline getirmeye hakkı yoktur.
Vatandaşlar, aydınlar, gazeteciler, fikir adamları; düşünceleri, inançları, görüşleri, tenkitleri yüzünden cezalandırılmamalı, hapse atılmamalıdır.
Büyük bir devlet, büyük bir ülke, altmış beş milyonluk bir millet üç yüz kelimelik sokak Türkçesiyle, bir zekâ özürlüler diliyle; arı, duru, sade suya tirit, kuşa çevrilmiş bir Türkçe ile ayakta duramaz. Lisan ve edebiyat konusunda yapılan büyük tarihî hatâlardan dönülmeli, aklın, vatanseverliğin, millî menfaatlerin gösterdiği yola girilmelidir. Türk lisanı, kültürü, medeniyeti, kimliği üzerindeki bütün antidemokratik ve faşist baskılar, zorlamalar, despotluklar kaldırılmalıdır.
Biz Türkler Anadolu ve Rumeliyi tasavvufla, tarikatlerle, dervişler ve şeyhlerle fethetmişizdir. Tasavvuf bizim varoluş sebebimizdir. Masonluk serbest, tasavvuf ve tarikatlar yasak, böyle bir eşitsizlik toplumu çürütmüş, dağılma ve çözülme durumuna getirmiştir.
millî kimliğe, evrensel ilkelere, Tabiî Hukuk’a uygun bir hale getirilmelidir.
Para ve şehvet iki ana değer olmuş; bir milleti ve ülkeyi ayakta tutan diğer değerlerin pabucu dama atılmıştır. Hedonist hayat felsefesinin saltanatı devam ettiği müddetçe Türkiye için kurtuluş ve selamet güneşi doğmayacaktır. Hedonist toplumda, para ve şehvetin yegane iki değer olduğu bir sosyal iklimde insan insanın kurdu olur ve ülke batar, devlet çöker.
Yukarıda arzettiğim tenkitleri yaptığım, birtakım önemli gerçekleri beyan ettiğim için kimse beni suçlamaya, cezalandırmaya kalkışmasın. Ben ülkemi, halkımı, devletimi seven, onların yücelmesini isteyen okur-yazar bir vatandaşım. Hırsız değilim, mal ve servet beyanım bellidir. Kirli, kara, şaibeli, şüpheli malım ve param yoktur. Beni suçlayıp, cezalandırmaya kalkacaklarına büyük hırsızların, büyük talancıların, büyük vurguncuların, büyük hortumlayıcıların tümünün yakalarına yapışsınlar. 28 Ağustos 2001