Salı

 

Bir binadaki rutubeti, terastan sızan yamur suyunu önlemek ne kadar zordur. Benim evimin teras altındaki bölümü onbeş senedir su sızdırıyor, henüz önleyemedim. Usta mı? Tevbeler olsun! En son, Çamlıca’daki dostların tavsiyesi ile gelip tamirat yapan ustadan önce iki noktadan su akıyordu. Tamirden sonra yedi yerden akmaya başladı. Mayıs gelsin, bu sefer tamiratı iki işçi tutarak kendim yaptıracağım.

Yapısı ve sistemi çürük bir sosyal ve siyasî yapıdaki yolsuzluklarla mücadele etmek, rutubeti önlemekten de zordur. Yolsuzluklarla Mücadele Derneği kurulmuş. Devlet ihale yasasının değiştirilmesini istiyorlar. Değiştirilsin ama iyi bilinsin ki, hırsızlar, talancılar, yağmacılar, hortumlayıcılar yeni kanunu da delmesini bileceklerdir.

Bütçeden en büyük payı alan Bayındırlık Bakanlığı hakkında öyle şeyler duyuyorum ki, yazmak, açıklamak mümkün değildir.

Yolsuzlukları önlemek için milletvekilliği dokunulmazlığının sınırlandırılması da isteniyor. Bırakın sınırlandırmak, tamamen kaldırsanız bile faydası olmaz.

Belediyelerle ilgili kanunlarda da değişiklik yapılması istekler arasında bulunuyor. Gerçekten son onbeş yıl içinde bazı belediyelerde çok acayip işler olmuştur. Bunlar da kanunla önlenemez.

Yolsuzlukların ortadan kalkması, yahut kalkmasa bile en aza indirilebilmesi için temel şart, sağlıklı bir toplum ve sistemin mevcut olmasıdır. Bugünkü sistemle, bugünkü sosyal ve ideolojik yapıyla, bugünkü eğitim ve üniversitelerle yolsuzluklar, talanlar, soygunlar artarak devam edecektir.

Hiç kimsenin üzerinde durmadığı bir konu var. Okullarda ve üniversitelerde kopya çekme meselesi. Maalesef bizde kopyacılık çok yaygındır. Kopya çekerek sınıf geçen, diploma alan gençlerden bu millete, bu memlekete, bu devlete bir hayır gelmez.

İslâmî gelenekleri yıktılar, yerine bir şey koyamadılar. Sonunda kokuşma korkunç boyutlara ulaştı.

Birtakım İslâmcılar, sahte Müslümanlar kokuşmaya bulaşmadı mı? Bulaştılar. Rüşvet, hırsızlık, yağmacılık, talan, haksız kazanç, kokuşma evrensel bir hadisedir. İslâm dini bunları yüzde yüz kaldırmak iddiasında değildir. Bu gibi ahlâksızlıklar ve kötülükler en az seviyeye indirilecek ve failleri de şiddetle cezalandırılacaktır. Tarihte birçok islâmî rejimde bu gerçekleştirilmiştir.

Hakikî, samimî, ihlaslı, şuurlu Müslümanlar asla rüşvet almazlar. Haram yemezler, emanete hıyanet etmezler. Bu gibi kötülükleri yapanlar samimiyetsiz, ihlassız, riyakâr, münafık din sömürücüleridir.

Devlet ve belediye bütçeleri nasıl soyuluyor, hortumlanıyor? Talancılar, haramiler, haydutlar öyle doğrudan doğruya çalmazlar, o kadar ahmak değildirler. Bir kılıfını bulurlar. İhaleler bizdenlere verilir. Paravan şirketler kurulur, işler onlara yaptırılır.

İhaleden çekilmek için bile büyük para alan gangsterler vardır. Bazıları rakip firmalara para verir, ihaleye girmekten vaz geçirir. Israr eder, ille de gireceğim derse, önce bacağından kurşunu yer, sonra kalbinin ortasından.

Çalmayana enayi diyorlar. Memleketin tanınmış liselerinden birinde, son sınıf albümü için toplanan paraları zimmetine geçirip bir sürü halt yiyen yavşaklar türemiş. Geçenlerde Amerikalı misyonerler tarafından idare edilen çok mümtaz bir kolejin müdürünün velilere gönderdiği mektuptan, okuldaki hırsızlık vak’alarının çoğaldığını beyan eden bir cümleyi iktibas etmiştim. Lisede arkadaşının parasını, eşyasını çalar, büyüyünce memleketi talan eder.

Bir büyükkentin belediye başkanı bundan on sene kadar önce büyük talanlar yaptı, bugünkü parayla katrilyon götürdü. Sonra izzet ü ikbal ile çekildi, şimdi yağlı ballı işler yapıyor. Onun kılına bile dokunamazlar.

Eroini helikopterle nakledenlere bir şey yapılabildi mi?

Bunca pisliği din sömürücüleri temizleyebilir mi? Güldürmeyin beni. Onlar hem din ve mukaddesat rantı yiyor, hem de düzenin haram avantalarına, yağlı kemiklerine aç köpekler gibi saldırıyor. İslâmcılar düzene entegre olsunlar deniliyor. Entegre olmak ne demektir? Düzenin rantlarından onlar da yesinler ve köklü bir değişiklik istemekten vaz geçsinler demektir.

Bundan yirmi yirmi beş sene önce doğruluk, dürüstlük konusunda mangalda kül bırakmayan birtakım hızlı, radikal, fundamentalist, entegrist İslâmcılar vardı. Sonra bu adamlar da düzene entegre oldular ve haram yollarla zenginleşip semirdiler. Maaşları belli, peki bunca servet nereden geliyor?

Mal beyanı çok önemlidir. Politikacılar, dinî başkanlar, yazarlar, fikir adamları mal beyanında bulunmalıdır.

Ünlü ve büyük bir politikacı, parti kapatılırsa diye bütün malları, hizmet paralarını emaneten zimmetinde tutuyordu. Sonra ansızın emr-i Hak geldi ve o zat âhirete yürüdü. Mallar, paralar, efsanevî servet vârislerine kaldı.

Yakın tarihimizde öyle büyük adamlar vardır ki, ömürleri boyunca en ufak bir ticaret yapmadıkları halde, öldüklerinde muazzam servetler bırakmışlardır. Maaşlarından mı artırdılar dersiniz.

İkinci Cumhuriyet diye feryat edenler niçin bu kadar ısrarlıdır? Çünkü onlar bugünkü statüko ile yolsuzlukların ve kokuşmanın kalkmayacağını çok iyi biliyor. Statükocular, ille de Birinci Cumhuriyet diye diretiyor. Niçin ille de birincisi? İkinci Cumhuriyet olsa, kıyamet mi kopar?

Temiz düzen, sağlıklı toplum kanunla olmaz. Yapılacak ilk iş, tarihî devamlılığa, millî kimliğe, hukuka, gerçek demokrasiye, insan hak ve hürriyetlerine saygılı bir sisteme dönmektir.

Resmî ideoloji oligarşisi kalkmadıkça işler düzelmez.

Hukuk ve adalet bütün güçlerin üzerinde olmalıdır. İcabında eski bir cumhurbaşkanı veya bu makamı halen işgal eden zat bile yargılanabilmeli ve cezalandırılmalıdır. Başbakanlar, bakanlar, büyük bürokratlar hesaba çekilmeli, suçu görülenler hemen hapse tıkılmalıdır.

Bizdeki adalet sistemi devletin, rejimin, derin devletin baskısı altındadır. Böyle bir sistemle devleşmiş, bütün bünyeyi sarmış, korkunç boyutlara ulaşmış genel kokuşma önlenemez. 26 Nisan 2000