Suçum Nedir?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 12 Ocak 2019
Çarşamba
Hergün birkaç saat kesildiği, hiç ses ve sedası çıkmadığından dolayı telefonumu kapattırdığım için “Birileri” bana kızdılar ve protesto makamında öteki fax telefonumu tam 24 saat susturdular.
Bazıları:
-Hayır Türkiye’de telefonlar, hâkim kararı olmadan, hukuk dışı bir şekilde kesinlikle dinlenmemektedir… diyeceklerdir.
Bu gibi platonik açıklamalara karnımız toktur.
Evet iddia ediyorum: Ülkemizde, kendisini devletin, hukukun, yasaların, yargının, insan haklarının, millî iradenin üzerinde gören zorba ve diktatör bir zihniyet, keyfî bir şekilde canının istediği şahsın ve kurumun telefonlarını dinlemektedir.
Bu konuda kitaplar bile yazılmıştır. Bunlardan biri “Telekulak” adını taşımaktadır. Başka bir yazımda bu kitabı tanıtacağım ve içinden parçalar nakl edeceğim.
Telefonlarımı kanunsuz olarak dinletenleri uyarıyorum, kendilerine soruyorum:
(1) Bu yaptığınız Anayasaya, kanunlara, insan haklarına, hukuka, demokrasiye aykırıdır.
(2) Benim Müslüman, dindar bir vatandaş olmam, size yukarıda saydığım değerleri çiğneyerek telefonlarımı dinletmek, hakkımda istihbarat yapmak hakkını tanımaz. Dindar olmam sizi ilgilendirmez. Dindar olmak için sizden izin almaya mecbur değilim. Ne kadar dindar olacağımı da sizden öğrenmek zorunda değilim.
(3) Âdil kanunlara göre bir suç işlersem ülkemin yargı kurumları vardır, onlar harekete geçerler. Arada sizler kim oluyorsunuz, ne oluyorsunuz?
(4) Uyuşturucu işi mi yapıyorum da beni dinletiyorsunuz? Biz bu memlekette uyuşturucu mafyasının nasıl himaye edildiğini, bazı ilgili ve bilgili kimselerin uyuşturucu babalarıyla birlikte nasıl kahvaltı ettiklerini, yemek yediklerini, can ciğer dost olduklarını da biliyoruz. Daha bitmedi, Türkiye Büyük Millet Meclisi raporlarına göre uyuşturucunun helikopterle taşındığını da biliyoruz. Çünkü açıkça yazılmıştır.
(5) Ben ülkeme, devletime, halkıma, tarihime, millî kimlik ve kültürüme bağlı bir vatandaşım. Beni bunun için mi dinletiyorsunuz?
(6) Ben devlet ile düzeni özdeş görmüyorum. Devleti üstün tutuyor ve koruyorum. Devletin kurtarılması, pisliklerden temizlenmesi için düzenin ıslah edilmesi taraftarıyım. Suçum bu mudur?
(7) Ben, iki kimlikli, gizli, esrarlı, çoğunluğu teşkil eden Müslümanlara ve Türklere “Acı Soğan” diyen bir lobinin aşırılıklarına, mantık ve kanun dışı faaliyetlerine, Türkiye’mde amansız bir saltanat, hâkimiyet, diktatorya kurmuş olmasına, ülkeyi sömürmesine, vatanımı bir Rantistan haline getirmiş olmasına karşı çıktığım için mi suçlu ve şüpheli görülüyorum da telefonlarım dinleniyor, aleyhimde istihbarat yapılıyor?
(8) Servet ve mal beyanım açıktır. Gayr-i menkul olarak halen oturduğum bir dairem var. Bir de, mütevâzı bir bağ evim. Satsam üç-beş milyar lira etmeyecek külüstür bir otomobilim… Gayr-i meşru yollardan elde edilmiş haram, kara, kirli bir servete sahip değilim. Geçimimi küçük bir ticaretle temin etmekteyim. Millî Gazete’deki yazılarım için 14 seneden beri bir kuruş maaş, ücret almamışım ve istememişimdir. Suçum bu mudur? Bu milleti, bu devleti, bu ülkeyi yüz milyarlarca dolar soyanları benim gibi dinliyor, takip ediyor musunuz?
(9) Ben tarihî devamlılık taraftarı bir vatandaşım. Tarihî ârıza, kopukluk ve kazalardan hoşlanmam. Suçum, yoksa bu mudur?
(10) Kendim ve halkım için en medenî, en ileri, en demokrat ülkelerde olduğu gibi; gerçek bir din, inanç, vicdan, fikir, inandığı gibi yaşamak hürriyeti ve serbestliği istiyorum. Bu yüzden mi şüpheli ve bulaşık bir kimseyim.
(11) Emanetlere hıyanet edilmemesini, Türkiye’nin devlet ve belediye bütçelerinin hortumlanmaması için çalışıyorum, yazıp çiziyorum, feryat ediyorum. Bu bir kabahat midir?
Evet soruyorum, benim telefonlarım niçin dinleniyor, benim hakkımda niçin istihbarat yapılıyor?
Şahsen siyaset yapmayan, siyasete karışmayan bir vatandaş olduğumu herkes biliyor. Kimseden para istemiyorum, makam mevki istemiyorum, ün ve alkış dilemiyorum.
Bir gazete köşesinde gerçeğe hizmet etmek, ülkeme, halkıma, devletime faydalı olmak için yazılar kaleme alıyorum. Bunlardaki fikirler, görüşler bana aittir. Bir kısmı aşırı olabilir. Üzerlerinde tartışılabilir. Ancak, kesinlikle telefonlarım dinlenemez, aleyhimde takibat ve istihbarat yapılamaz.
Bu memlekette bir Mason, mason olduğu için rahatsız ediliyor mu? Bu memlekette bir Sabataycının, sabataycı olduğu için telefonları dinleniyor mu? Hakkında, “Türkiye’de bir Sabataycı, sömürge sistemi kurmaktan” aleyhinde istihbarat yapılıyor mu? Bir Sabataycının fikir, inanç ve dini (Sabatay dini) yüzünden ceza evine girdiği görülmüş müdür?
Türkiye’de bir Bahaî lobisi vardır. Herhangi bir Bahaî, inançları, dini görüşleri yüzünden rahatsız edilmiş midir? Türkiye’de açık Yahudiler ve Crypto-Yahudiler bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi bile, Yahudi olduğu için tâcize uğramış mıdır?
Madem ki, Türkiye’de Yahudiler, Sabataycılar, Masonlar, Bahaîler, şunlar veya bunlar rahatsız edilmiyor, telefonları dinlenmiyor, aleyhlerinde dosyalar tutulmuyor, benim de bu gibi muamelelere maruz bırakılmamam gerekir.
Efendiler! Sizi uyarıyorum: Suç işliyorsunuz. Yaptığınız işler hukuka, ahlâka, vatanseverliğe aykırıdır. Memleket batıyor, halk perişan vaziyette, devlet sarsılmış, siz ise benim gibi zararsız, kendi halinde bir vatandaşla uğraşıyorsunuz. “İçeriden” birini çıkartıp, dışarıda cinayet işletip, adam öldürtüp tekrar “içeriye” koyanlar kimlerdir? Suçsuz ve mâsum bir vatandaş bu yüzden tam 11 sene hapis yattı, sonra “içerideki” itiraf ettiği için salıverildi.
PKK savaşını kimler, hangi güçler lüzumsuz yere uzatmışlardır? Bu “uzatmadan” kimler yüz milyarlarca dolar rant elde etmiştir? Devletin birtakım önemli, hassas, hayatî kurumlarına ehliyetsiz ve liyakatsiz eş-dost, yakın akraba, tanıdık, oğul kız yeğen doldurulmuştur. Bunları biliyor musunuz, inceliyor musunuz? Bu milletin on milyarlarca dolarlık parası İslâmla ve Dindar Müslümanlarla mücadele etmek için harcanıyor. Yazık değil mi, günah değil mi?
Yakın tarihimiz birtakım “Fâili Meçhul” cinayet dosyaları ile doludur. Bunların fâilleri bilindiği halde niçin bir türlü ortaya çıkarılmamaktadır, niçin niçin niçin?
Benim telefonlarımı dinleyeceğinize Başbağlar köyünde, hiçbir suçları olmadığı halde hâince, namussuzca, şerefsizce şehid edilen otuz küsur vatandaşın haklarını arasanıza. Zavallıların kanları yerde kaldı. Onların tek suçu Müslüman ve dindar olmalarıydı. Seçildiler ve öldürüldüler. 28 Nisan 2005