Süleyman Efendi Hazretleri
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 28 Aralık 2018
Salı
zülcenaheyn bir zattı, yani hem Şeriat ilimlerinde, hem de tarikat ve tasavvuf sahasında icazetli ve ehliyetliydi. Yakın tarihin en karanlık günlerinde bu Din-i mübine, Ümmet-i merhumeye çok hizmetler etmiştir. Çok baskılara ve işkencelere maruz kalmış, çok eziyetler çekmiş, çok hakaretlere uğramıştır. En zor şartlarda, dehşetli imkânsızlıklar içinde büyük hizmetler etmiş milyonlarca Müslümanın imanının ve ebedî saadetinin kurtulması için çalışmıştır. Hak Teâlâ hazretleri de ona tevfik ve başarı ihsan buyurmuştur.
Bu zat-ı âli-kadr Türkiye Müslümanlarının, diğer büyük alimler, mürşidler ve hizmetkarlarla birlikte veliyyünimetidir. Kendisine minnet ve teşekkür borcumuz vardır. Allah demenin yasak olduğu, İslâmî ilimlerin ve Kur’ân’ın okutulmasının cinayet sayıldığı, toplanıp zikrullah yapmanın en büyük suç olduğu karanlık devirlerde cansiperane çalışmış, ülke çapında bir iman kurtarma seferberliği başlatmıştır.
Süleyman Efendiyi severler ve takdir ederlerdi. Zaten bu gibi yüksek ve hayırlı zatlar birbirinin hizmet kardeşidir. Meşrebler ve metodlar farklı olsa da gaye birdir: İmana, İslâm’a, Kur’ân’a, Sünnet’e, Şeriat’a, fıkha, ahlâk-ı İslâmiyeye hizmet etmek, insanların imanlarını ve ebedî mutluluklarını kurtarmak. Silistreli Şeyh Süleyman Hilmi Tunahan, Bediüzzaman Said Nursi gibi iman ve İslâm kahramanlarına düşmanlık eden, onların aleyhlerinde konuşan ve yazan Müslümanları gördükçe çok üzülüyorum. Bindikleri dalı kesiyorlar da haberleri yok. İnsanın en kıymetli varlığı ve değeri imanıdır. İmanı olan, ömrü ölümüne imanla bitişmiş olan herkes en sonunda ebedî mutluluğa nail olacak, Allah’ın rahmet ve keremi ile Cennet’e girecektir.
İman için çalışan, imana hizmet eden alimler ve mürşidler ne büyük insanlardır, ne büyük hizmetkârlardır. Böyle büyük zatları sevenler, onların öğütlerini tutanlar inşaallah büyük feyizlere ve fevzlere ulaşacaktır.
Öteki asırlara gidelim.
de büyük velinimetlerimizdendir…
büyük pîrimizdir…
hepsi bizim seyyidlerimiz, kaidlerimiz, nurlu mürşid ve rehberlerimizdir… Kaddesallahu esrarehum…
Merhum Süleyman efendi hazretleri iman, İslâm, Kur’ân, Sünnet, Şeriat, tarikat ve ahlâk hizmetlerini dünyevî ücret ve para karşılığında yapmadı. O, ücretini Yüce Yaratan’dan bekleyen ihlâslı bir İslâm büyüğü idi. Kendileri Ehl-i Sünnet ve Cemaatten kıl kadar ayrılmamışlardır. Ehlullah’ın, evliyaullah’ın, ‘âmil ve rabbanî ulemanın, kâmil mürşidlerin anıldığı yer, mekân, meclise ilahî nurlar, bereketler, feyizler iner. Müslümanların asıl âmirleri, vâlileri, idarecileri bu gibi zevattır. Onların emirlerini tutalım, öğütlerine kulak verelim. Yollarından gidelim.
Korkunç bir fitne, fesat ve fetret devrinde yaşıyoruz. Çok zor bir varlık ve hayat imtihanı içindeyiz. Kendimizi kurtarmak istiyorsak, nurlu ve feyizli zevatın eteklerine yapışalım. Ehl-i bid’atin ve nifakın peşinden gidenlerin kurtulması çok zor. İyilerin, sâlihlerin ruhaniyetleri ve duaları üzerimize sâyeban olsun, âmin…
Genel seçimlerin olduğu günün akşamı,
birinde mükellef bir yemek yiyoruz. Seçimlerin neticesinden çok memnun ve mutlu olan dostlarımdan biri
meâlinde konuşmuştu. Ona
cevabını vermiştim.
Dediklerim çıktı!.. İstanbul’a doğalgaz geldiği vakti de aykırı yazılar kaleme almıştım. O zamanlar bu yakıt çok ucuzdu.
demiştim. Dediklerim çıktı!..
Bazıları karamsarlıkla gerçekçi olmayı birbirine karıştırıyor. Karamsar değilim ama gerçekçiyim. Olmayacak dualara âmin demem. Türkiye’nin geleceği iki yüzlü bir madalyon gibidir. Bir yüzü pembe, bir yüzü siyah.
Bu memleket kösteklenmeseydi, Ortadoğu’nun Japonya’sı olabilirdi. İçeriden biz, dışarıdan düşmanlarımız ve rakiplerimiz bırakmadılar, engellediler. Şu anda, birkaç aydan beri dehşetli bir kriz içindeyiz. Bunun sonu nereye varacaktır?
Türkiye’nin yapısı, bünyesi, siyaseti yüzde yüz temizlik yapmaya müsait midir? İşler, dosyalar, da’vâlar sonuna kadar götürülecek mi, yoksa kapalı kapılar ardında görüşmeler yapılıp bir uzlaşmaya mı varılacaktır? Bugünkü genel ve yoğun kokuşmuşluk radikal operasyonlarla tedavi edilebilir mi?
Bizim ülkemizin adı Türkiye… İsveç, Norveç, Almanya, İsviçre, Avusturya, Finlandiya değil… Biz Akdeniz-Latin kültürü havzasında yer alıyoruz. Norveç’e değil, güney İtalya’ya benziyoruz.
Bu halimizle bizde şeffaflık ve temizlik olur mu? İdareciler bozuk, halk tertemiz… Siz buna inanıyor musunuz? Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş. Bu kadar kirli bir yapı aklanıp paklanır mı?
Bitiremedi mi, bitirtmediler mi?
Bu ülkenin temizlenmesi nasıl mümkün olacak ki, PKK terörünün gölgesinde uyuşturucu, silah, cephane, akaryakıt ve koyun kaçakçılığı yaparak, başka işler çevirerek binlerce kara zengin türemiştir, onlarla başa çıkacak gücümüz ve cesaretimiz var mı?
Maalesef Türkiye bugünkü haliyle horizontal=yatay yol ve irade ile kurtulacağa, temizleneceğe benzemiyor. Horizontal temizlik ve ıslah olmazsa, devreye vertical=dikey irade girer. Azgın toplumların, kokuşmuş sosyal yapıların üzerine azap indiği zaman genel iner, ne yaşa bakar ne kuruya, hepsini birden yakar. 17 Eylül 2008