Sünnet’e Uymak
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 07 Şubat 2019
Salı
Resulullah’a bağlılık ve itaat, O’nun mübarek ismi zikredilince sağ elini kalbinin hizasına getirip salat salavat okumaktan ibaret değildir.Peygamber bize örnek olarak gönderilmiştir. İnsan, O’na iman ederek, O’nun getirdiği dini kabul ve tasdik ederek; O’nun bize bildirdiği hükümleri hayata tatbik ederek kurtuluşa, ebedî saadete erişir.
Peygamberin sünnetine uymak diyoruz. Nedir bu sünnet? Dişlerini misvakla temizlemek mi? O da elbette sünnettir ama sünnetin temeli misvak kullanmak, taylasanlı sarık sarmak, yemeği şu veya bu şekilde yemek değildir. Sünnetlerin hiçbiri önemsiz değildir ama Resulullah’ın asıl sünnetleri şunlardır:
1. Zühddür, zâhidâne bir hayat sürmektir. Yani dünyaya, dünya mallarına ve zenginliklerine düşkün olmamak, onlara sırt çevirmek, zengin de olsa kanaatli bir hayat sürmektir. Parayı ve maddi menfaati din iman gibi benimsemek en büyük, en tehlikeli, en helâk edici bid’attir. Herifin dini imanı para, helâl haram ayırımı yapmadan kazanmak için kuduz bir hırs ile çırpınıyor ve sonra teferruata ait bir meselede sünnete çok önem veriyormuş gibi görünüyor. Bu adam belki bir kısım cahil halkı aldatır ama Hakk’ı aldatamaz. O, bid’atlerin en kötüsü ve tehlikelisi içindedir.
2. Peygamberin ikinci büyük sünneti, nefsini terbiye etmiş, dizginlemiş olmasıdır.Nefs-i emmâresine tâbi şu adam karpuzu veya kavunu sünnete uygun şekilde yiyormuş… Bu onu kurtarmaz. Muhammed Mustafa aleyhissalatü vesselamın en büyük özelliği nefs ile yaptığı Büyük Cihad’da zafer kazanmış olmasıdır. Biz O’nun gibi olamayız ama O’nu taklide mecburuz. Elimizden geldiği kadar nefsimizle savaşmakla mükellefiz.
3. Peygamberimiz mütevâzı, alçak gönüllü idi. O, Sultanü’l-mütevâziî idi. O’nda gurur, kibir yoktu. O, insanların en üstünü olmasına rağmen bununla asla fahr etmemiştir. Sünnetine uymak isteyen mütevâzı olsun, alçakgönüllü olsun.
4. Resulullah az yer, az uyur, az konuşurdu. Yalancı sofu, sahte dindar sofraya oturunca kıtlıktan çıkmış gibi, hayvan gibi yemek yiyor. Doyduktan sonra yine yiyor, tıksırıncaya, patlayıncaya, çatlayıncaya kadar yiyor. Zavallının ömrünün büyük bir kısmı sofra başında tıkınmakla, sonra helâda ıkınmakla geçiyor. Bu adam, öbür taraftan kendini pek dindar, sünnete pek uyar göstermeye çalışıyor. Karpuz gibi biridir o. Dışı yeşil, içi kıpkızıl…
5. Peygamberimiz cevâmiü’l-kelim idi. Konuşursa lüzumlu, faydalı, iyi sözler konuşurdu. Asla gevezelik etmezdi. Söylediği her söz hikmetti. Sözü uzatmaz, az ve öz konuşurdu. Gevezelik, lafazanlık bid’attir. Gevezeler bid’ate batmışlardır.
6. Efendimizin evi, giyimi, biniti mütevâzı idi. Biz tabiî O’nun gibi olamayız. Ancak lüks, konfor, şatafat konusunda kendimizi frenlememiz gerekir. Bugün, kendilerini dindar tanıtan öyle Müslümanlar görüyoruz ki, onların evlerindeki lüks, konfor ve debdebe Firavunun sarayında yoktu. Bilhassa bazı sözde dindar kadınlar lüks hayat konusunda çılgın gibi hareket ediyorlar. Neymiş efendim banyo dairesi Brezilya granitiyle, mutfak Kongo granitiyle döşeli olacakmış; salonun parkesi gül ağacı kaplamalı olacakmış. Bu kadar lüks ve gösteriş Nemrud’un sarayında bile yoktu. Müslüman, orta halli olmalıdır. Banyo ve mutfaklarda sıradan mermer neyimize yetmez. Nemrud, Firavun, Neron gibi lükse, gösterişe düşkün olacağız ve sonra su içerken yere çömelerek kendimizi çok dindar, sünnete çok uyar gibi göstereceğiz. Bunlar münafıklıktır.
7. Peygamberimizin temel sünnetlerinden biri de cemaattir, birliktir. O, farz namazları, kendisi imam olmak suretiyle cemaatle kılardı. Cemaatten ayrılan, Müslümanları parçalayan; tarikat, hizip, fırka, meşreb ayrılıklarını ve farklılıklarını ön plana alıp da Ümmet birliğini göz ardı eden korkunç bir bid’ate batmıştır. Müslümanları dışlayacaksın, kendi cemaatinden olanlara “Bizden” diyeceksin, olmayan Müslümanlara “Bizden değil” yaftasını vuracaksın.Senin cemaatini tutmayan sâlih Müslümana verip vereceksin, kendi cemaatinin içindeki fasık ve bozuk kişiyi baş tacı edeceksin ve sonra da yemek tabağını sıyırmakla sünnete uymuş olacaksın. Sen tezatlar içinde yüzen birMüslümansın!
8. Kelamullah olan Kur’ân-ı Kerim Resulullah Efendimizin göstermiş olduğu en büyük mucizedir. Resulullah’ın en büyük sünneti de Kur’ân’a uymasıdır, Kur’ânı hayata tatbik etmesidir. O halde Sünnet’e uymak isteyenKur’ân’a uysun. Kur’ân’daki emri ve yasakları çiğneyen, Kur’ân ahlâkına zıt işler yapan kişi nasıl olur da Peygamber’in sünnetine uyduğunu iddia edebilir?
Bu devirde bazı Müslümanlar çift standartlıdır. Kendi işlediği günahlardan hiç bahsetmez, onların aleyhinde pek bulunmaz; lâkin kendi işlemediği günahlara şiddetle karşı çıkar. Bir örnek vereyim: Sofudur, alkollü içki içmez, şarabın aleyhinde konuşur ama gıybete gelince sesi çıkmaz, çünkü bizim sahte sofumuz günde birkaç saat gıybet yapar. Kendi günahları önemsizdir, başkalarının günahları vahimdir…
Türkiye elbette Müslüman bir ülkedir, Türkiye halkının büyük kısmı elbette Müslümandır; ülkemizde yetmiş küsur bin cami vardır, ezanlar okunmaktadır, namazlar kılınmaktadır, nice dinî faaliyet ve hizmet yapılmaktadır… Lakin bütün bunlara rağmen biz vasıfsız, bozuk bir Müslüman toplumuz. Çünkü önderimiz olan Peygambere hakkıyla uymuyoruz; O’nun Hak katından getirdiği hükümlere, emir ve yasaklara gereği gibi önem vermiyoruz, itibar etmiyoruz. Bu yüzden de bin türlü zillet, zebunluk, esaret, hakaret, rezalet içinde sürünüyoruz.
Kuru bir İslâm edebiyatı ile bir yere varamayız. İslâm edebiyat, laf, gevezelik dini değildir; İslâm aksiyondur, yaşamaktır, uygulamaktır.
Biz Müslümanız ama bizim İslâmlaşmaya, gerçek ve vasıflı Müslümanlar olmaya ihtiyacımız vardır. Bugünkü Müslümanlığımız bizi kurtarmaz.
On kadar büyük, yüz kadar orta, binlerce küçük din baronu çıkacak; bunlar büyük, orta, küçük cemaatler kuracak ve her cemaat, mensuplarından para toplayacak… Böyle bir sistem, bu şekilde bir cemaatleşme İslâmî değildir.
Bir müddetten beri Kutlu Doğum haftaları tertipleniyor ve yurdun her yerinde binlerce toplantı ve konuşma yapılıyor. Bunca konuşma yapılıyor da, vasıflı bir yayın yapılıyor mu? Vasıflı, kalıcı, değerli broşürler, kitapçıklar, kitaplar çıkartılıyor mu?
Çömeliyor, sol elini başının üzerine koyuyor ve suyu öyle içiyor. Böyle yapmakla da Sünnete uyduğunu, Peygamberin yolundan gittiğini sanıyor. Efendi, efendi!.. Peygamber nasıl ibadet ediyordu? Nasıl bir hayat sürüyordu? Nasıl bir ahlâka sahipti? O’nun dünyaya, paraya, zenginliğe karşı tutumu nasıldı? İnsanlara, komşularına, hayvanlara nasıl muamele ediyordu? Bunları öğrensene, bunlara baksana, bunlardan kendine ders çıkarıp işlerini bunlara uydurmaya baksana… 23 Nisan 2003