Sünnî-Alevî Kardeşliği
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Ocak 2019
Cuma
Ülkemiz halkının büyük ve ezici çoğunluğunu Müslümanlar teşkil ediyor. Müslümanlar iki gruba ayrılmıştır, Sünnîler ve Alevîler.Son yıllarda gizli ve sinsi planlar uygulanıyor. Sünnîler ile Alevîleri birbirine düşman etmek için.
Türkiye denilen ülkenin, devletin, orada yaşayan halkın menfaati, Sünnîlerle Alevîlerin dost, kardeş ve barışık olmalarında mıdır, yoksa birbirlerine düşmanlık etmelerinde midir? Elbette ki, her iki tarafın menfaati dostlukta ve kardeşliktedir. Ancak birtakım şeytanî şer güçleri Sünnîlerle Alevîleri birbirlerine düşman, birbirleriyle çekişen ve tepişen iki kamp haline getirmeye uğraşıyor.
“Ali’siz Alevîlik” diye bir tez attılar ortaya. Bu ne korkunç çelişkidir. Hem Alevî olacak, hem de Hazret-i Ali’ye bağlı olmayacak, ondan kopacak, onunla ilgisini kesecek. Böyle bir şeyi şeytan bile düşünemezdi.
Başka bir grup çıktı, “Alevîler Müslüman değildir” diye bağırıyor.
Ben namaz kılan, oruç tutan, zekât veren, hacca giden Alevîler tanıyorum. Sünnîlerle Alevîler arasında dinî doktrin bakımından elbette farklılıklar, ihtilaflar vardır ama Alevîlik kesinlikle İslâmî bir fırkadır ve Alevîler Müslümandır. Sünnîlerle Alevîleri birleştiren unsurlar ve değerler şunlardır: Her iki grup da Allah’a iman ederler, Peygambere iman ederler, Kur’ân’a iman ederler,Hazret-i Ali’yi severler ve büyük tanırlar. Alevîler, Hacı Bektaşî Veli Hazretlerini büyük bilirler, Sünnîler de bu zatı velî olarak kabul ederler.
Biz Türkiye Sünnîleri ve Alevîleri, tarih denizinde seyreden bir geminin yolcularıyız. Toplumsal barış ve mutabakat içinde olmak iki tarafın da menfaatidir. Sünnîlerle Alevîlerin dargın, kavgalı, düşman olmaları, birbirleriyle çekişip tepişmeleri her iki tarafın da işine yaramaz. Ama birilerinin işine yarar. İşte bu birileri bir takım kışkırtıcılar, ajanlar, casuslar, provokatörler, yönlendiriciler vasıtasıyla bir gerginlik meydana getirmekte, iki zümre arasındaki anlaşmazlık ve ihtilafları körüklemektedir. Bu birileri kimlerdir? İsim veremem. Onlar Sünnîlerle Alevîleri birbirine düşman ederek Türkiye’yi sömürmek isteyen, Türkiye’yi babalarının çiftliği gibi kullanmak isteyen sinsi, gizli, esrarlı bir azınlıktır.
Hazret-i Ali ve Hacı Bektaşî Veli Hazretleri, iki büyük Müslüman önderdir. Madem ki, hem Sünnîler, hem Alevîler bu iki yüce şahsiyeti seviyorlar, niçin barış ve mutabakat içinde yaşayamasınlar bu ülkede? Birileri istemese bile…
Türkiye’de Sünnî Müslüman kesimde birtakım canavar din sömürücüleri olduğu gibi Alevî kesimde de, Sünnîlerle Alevîleri birbirine düşman ederek para toplamak isteyen şeytanlar bulunmaktadır. Bunların oyunlarına gelmemeliyiz. Kaliteli bir Sünnî Müslüman ile, yine kaliteli bir Alevî Müslüman hiçbir zaman yıkıcı, kavgacı, tahrip edici, Türkiye gemisini batırıcı hareket etmez.
Sünnîlerin ve Alevîlerin önde gelenleri içindeki mürüvvetli, fütüvvetli, yüksek ahlâklı, faziletli, asaletli, haysiyetli kimseler bir araya gelerek “Sünnî Alevî kardeşlik, barış ve uzlaşma” çığırı açmalıdırlar. Bendenize bu sahada bir hizmet düşerse, sadece bir nefer olarak gerekeni yapmaya hazırım.
Sevgili Alevî kardeşlerimi uyarıyorum: “Ali’siz Alevîlik çıkartmak isteyen bazıları, Alevî kökenli değildir. Bu adamlar ne yapmak istiyorlar? Düşününüz, cevabını bulacaksınız. Böyle bir şey kesinlikle iyiliğe ve hayra yönelik değildir.Bu işte mutlaka bir şeytanlık vardır. Ali’siz Alevîlik olur mu hiç?”
“Alevîler Müslüman değildir” diye tepinenler ne yapmak istiyorlar? Bu sorunun cevabını hep birlikte düşünelim.
Yüce dinimiz biz Müslümanların, Sünnî olsun, Alevî olsun ahlâklı, karakterli, faziletli, hikmetli, firasetli olmamızı emrediyor. Vatanseverce düşünürsek bu memlekette Sünnî Alevî kavgası olmaz; hesaplarını bu kavga üzerine yapan şeytanlar da umduklarını bulamazlar.
Bizans İmparatoru Romen Diyojen, ovaları, vadileri dolduran büyük bir orduyla yola çıkmış, Selçuklu Devletinin Sultanı Alparslan’ı tepelemeye ahdetmiş. Alparslan’ın büyük bir ordu toplayacak imkânı ve fırsatı olmamış. Önce barış yapılmasını istemiş, Bizanslılar kabul etmemişler. Sultan, Allah’a tevekkül etmiş, küçük ordusuyla düşmanı karşılamış. Savaş başlamadan önce abdest tazelemiş, namaz kılmış, zırhının üzerine kefene benzeyen bir gömlek geçirmiş, güzel kokular sürünmüş ve şehitliğe hazırlanmış. Ordusu da böyle yapmış.
Kur’ân-ı Kerim’de şu meâlde bir âyet vardır: “Nice az topluluklar Allah’ın izniyle büyük toplulukları yenmiştir.” Savaş Müslümanların galibiyetiyle sonuçlanmış, Bizans İmparatoru esir düşmüş. Sultan Alparslan, imparatoru huzuruna getirtmiş, makam ve mevkiine uygun bir şekilde oturtmuş. Şöyle sormuş:
– Kader beni sizin elinize düşürmüş olsaydı, ne yapardınız? Diyojen:
– Kırbaçlatırdım… demiş. Sultan tebessüm etmiş, İmparatora hiçbir kötü muamele yaptırtmamış. İstirahatını temin ettirmiş, sonunda barış antlaşması yapılmış, imparator serbest bırakılmış. Kendisine yol masrafları ve vasıta da verilmiş. Bizanslılar, Romen Diyojen’e Alparslan kadar mürüvvetli ve fütüvvetli bir şekilde muamele etmemişler. Bizans topraklarına girince yakalayıp gözlerini oymuşlar…
Tarih boyunca Müslümanların da sert hareket ettiği zamanlar ve hadiseler olmuştur. Ancak ehl-i İslâm sertlik hususunda hiçbir zamanHaçlıların önüne geçmemişlerdir. Kudüs’ün Haçlılar tarafından alınmasını düşünelim. Birinci Haçlı Seferinde Ehl-i Salib orduları kutsal şehri zapt ettikleri vakit 70 bin Müslümanı ve Yahudiyi, kadın, çocuk, ihtiyar, hasta, yaralı demeden vahşî şekilde boğazlamışlardır. Kaynaklar, Mescid-i Aksa avlusunda Haçlıların atalarının dizlerine kadar kana batmış olduğunu kaydediyor. Sultan Selâhaddîn Eyyûbi, kutsal şehri Haçlılardan aldığı vakit bir tek Hıristiyanın bile burnu kanamadan, taşınabilecek bütün eşyaları ve zenginlikleri yanlarına alarak selamet içinde şehri terketmelerine izin vermiştir. Zamanımızda da Haçlı seferleri cereyan ediyor ve Müslümanlara yapılanları görüyoruz. Bütün Hıristiyanları suçlamıyorum, yapanları ayıplıyorum. Medeniyetsizlikte, vahşette, pislikte o kadar alçalanlar var ki, Kur’ân-ı Kerim’i yere atıyorlar, parçalıyorlar, parçaları tuvalete süpürüyorlar. Nerede büyük, mürüvvetli, âlicenap, asil Sultan Alparslan, nerede Müslüman esirlere, Cenevre sözleşmelerinin tanıdığı hakları tanımayan, en iğrenç ve feci işkenceleri yapan vahşî Haçlılar.
Mü’min ve Müslüman kardeşlerime hitap ediyorum:
Batıl ve aldatıcı propagandalara inanmayınız, kanmayınız.
İmanınızı koruyunuz.
İmanınızı tehlikeye atacak sapık görüş, fikir ve iddiaları red ediniz.
Sizi kâfir olarak kabul edenlerle işbirliği ve diyalog yapmayınız.
Size kâfir diyenleri, Peygamberimizi inkâr ve tekzib edenleri (yalanlayanları) dost ve velî ittihaz etmeyiniz (edinmeyiniz).
Sizi cehennemlik olarak görenleri siz Cennet’e sokmaya kalkışmayınız.
İnsanlığa bir hidayet rehberi, düsturu, meş’alesi olarak gönderilmiş Kur’ân’ı inkâr edenleri kendinize dost ve müttefik olarak kabul etmeyiniz.
Müslümanlar!
Uyanık olunuz… Dinlerarası diyalog işinin arkasındaki dolapları, tuzakları, hile ve hud’aları sezmeye, anlamaya çalışınız.
Evangelistler ve siyonistler Büyük Ortadoğu projesi gereğince İslâm dünyasına kendi isteklerine uyacak düzmece ve sahte bir Halife seçmek üzere harekete geçmişlerdir. Bu oyuna gelmeyiniz, bu tuzağa düşmeyiniz.
Bu paralar hangi işler için harcanmakta, İslâmî kesimden hangi şahıslara ve gruplara verilmektedir. Ben namazımı kılıyorum, orucumu tutuyorum… demekle iş bitmiyor. Kendini, imanla bağdaşmayan inanç, fikir, görüş ve hareketlerden de koruman gerekir. 03 Aralık 2005