?

Bu ülkede her kesim haklarını veya hak sandıkları şeyleri ararken, çoğunluğu oluşturan Sünniler sessizlik içinde.

Sanırsınız ki, bizde

İngiltere’ye, İsveç’e, Avusturya’ya benzeyen bir
din, inanç, inandığı gibi yaşamak, dini teşkilat kurmak hürriyeti
var da

bu yüzden susuyorlar.

Soruyorum:

1. Sünnilerin, Ortodoks Rumlar, Gregoryen Ermeniler, Sefarad ve Eşkenaz Yahudiler, şu veya bu locanın mensubu Farmasonlar, Süryaniler gibi devletten bağımsız bir teşkilatları var mıdır? 2. Sünniler, dini işlerin ve hizmetlerin başına bağımsız bir Din Başkanı seçebiliyor mu? 3. Sünniler, devletten bağımsız bir Ümmet Teşkilatı kurabiliyor mu? 4. Sünnilerin, icazetli ulema yetiştirecek medreseleri var mıdır?

5. Sünnilerin zikrullah yapacak, olgun insan yetiştirecek tekkeleri ve tasavvuf kurumları var mıdır? 6. Sünniler Cuma günleri hafta tatili yapabiliyor mu? 7. Sünniler, bu milletin bir yıldan fazla kullanmış olduğu milli alfabe ile kitap ve gazete çıkartabiliyor, eğitim yapabiliyor mu? 8. Sünniler özel din ve Kur’ân dershaneleri açarak 15 yaşından küçük çocuklarına din dersi verdirebiliyor mu?

9. Sünniler, bağımsız İslâm okulları açabiliyor mu? 10. Sünniler başları örtülü kadın doktorlarını duruşma salonlarına sokabiliyor mu? 11. Sünniler başları örtülü hanım doktorlarını devlet hastanelerinde çalıştırabiliyor mu? 12. Sünniler Büyük Millet Meclisi’ne başı örtülü kadın milletvekili sokabiliyor mu? 13. Sünniler Evkaf-ı İslâmiyeyi (İslâm Vakıflarını) idare edebiliyor mu? 14. Sünniler din işlerini devletten bağımsız olarak tanzim ve teftiş edebiliyor mu?

Hayır, bunların hiçbirini yapamıyorlar.

Vesayet sistemi onları sömürge yerlisi haline getirmiştir.
Viyana üniversitesinde okumuş, başarıyla diploma almış, ardından Heidelberg üniversitesinde doktora yapmış, son derece kültürlü bir İslâm hanımı,
sırf başında zarif bir eşarp bulunduğu için
bizim Meclisimize giremez.


Milletvekili seçilen ve Meclis’ten hakaretlerle kovulan

Merve Kavakçı’nın macerasını

biliyorsunuz.
En son Bolu’da bir devlet hastanesine tayin olunan

dahiliye uzmanı Dr. Zeliha hanım

,

başı örtülü olduğu için kovuldu.

Tesettürlü hanım avukatlar mesleklerini icra edemiyor.

Sünni Müslümanların,

yasal hudutlar içinde haklarını enerjik ve yoğun bir şekilde aramaları gerekmez mi?
Yasal hudutlar diyorum…

Elbette şiddete ve teröre karşıyım.

Bu memlekette medya hürriyeti yok mu? Toplanma hürriyeti yok mu? Haksızlıkları ve adaletsizlikleri protesto etmek hürriyeti yok mu?

Bazıları yüzde yüz olmasa bile bu hürriyetlerin hepsi var ama Sünnîler bunları kullanamıyor.

Âlevî kardeşlerimiz ve vatandaşlarımız çalıştay yapıyor, Cem Evlerinin ibadet yeri olarak tanınmasını istiyor, başka haklar talep ediyor.

Sünnî kesimin buna paralel istekleri yok.


Katoliklerin ülkemizde

Saint Joseph, Saint Benoit, Sainte Pulcherie

gibi

aziz ve azizelerin isimlerini taşıyan liseleri var

ama Müslümanlar bir

İmamı Gazali, bir Abdülkadir Geylani, bir Ahmed er-Rufai lisesi

açamıyorlar.

Beyazların,

orada oturmayanların kapılarından hüviyet göstererek girebildiği, bazen giremediği komünleri, siteleri var

ama Müslümanların böyle hakları yok.

Çoğunlukta olmalarına rağmen Sünnî Müslümanlar bu memlekette sömürge yerlisi, ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyor.

Yakın tarihimizde bu memlekette

Kürtlere, Alevilere, şu veya bu kesimlere zulm edilmiştir ama en fazla zulüm Sünni Müslümanlara yapılmıştır

ve

maalesef oldukça hürriyet bulunmasına ve herkesin hakkını aramasına rağmen Sünnilerde hak arama yok denecek kadar azdır.

Muhalefette iken yeri göğü inleten birtakım İslâmcılar Sünnilerin haklarını niçin aramıyor? Doğrusu, utanç verici bir pasiflik içindeyiz. Üzerimize ölü toprağı serpilmiş. Afyonlanmış zombilere dönmüş birileri… Birtakım Sünniler bozuk düzen/sistemle haşir neşir olmuşlar. Herkesi suçlamam ama

bozuk düzenin haram nimetleri bazılarına pek tatlı gelmiş ve onlara çok şeyleri unutturmuş vaziyette…

(İkinci yazı) Kısa Açık Mektuplar

*

Kamil Mü’min rümuzuyla yazar zata:

O kadar mantıksız ve abuk sabuk yazmışsınız ki, size kamil demek mümkün değildir. Hadiste “Mü’minin firasetinden korkunuz, çünkü o, Allah’ın nuruyla görür” buyrulmaktadır.

*

Feminist bir İslâmcı kadına:

Feminizm Kur’âna, Sünnete, Şeriata aykırı bozuk bir ideolojidir. Tövbe ve rücu etmenizi tavsiye ederim.

*

Bir tarikatçiye:

Tarikat haktır, tarikatli olmak bir nasip meselesidir. Siz, görüldüğü kadarıyla tarikatli bir Müslüman değil, tarikatçi bir Müslümansınız. Tarikatçilik kötü bir asabiyettir. Tarikatçi Müslüman statüsünden, tarikatli Müslüman statüsüne geçmenizde hayır olduğunu düşünüyorum.

*

Arkasına bakmadan yazıp duran bir İslâmcıya:

Yeteri kadar mantık ve yine yeteri kadar usul-i fıkıh ilimlerini okuyup öğrenseniz ne iyi olur.

*

Açık saçık, dekolte, çok seksi, yabancı erkeklerin şehvet nazarlarını çeken giysilerle gezen bir hanıma:

Siz evli ve iffetli bir kadınsınız. Anlayamıyorum, niçin fahişe kıyafetiyle geziyorsunuz?

*

Kur’ân edebiyatı yapan birine:

Duydum ki, namaz kılmıyormuşsunuz. Lütfen edebiyatı bırakınız, önce namaza başlayınız.

*

Beş yüz bin liralık lüks otomobilli kara para zengini Hacı Umre beye:

Otonuzla öğünüp durmayınız. Müteveffa genelevler imparatoriçesi Madam Matild Manokyan, bir eşi İngiltere kraliçesinde bulunan ve birkaç milyon lira eden bir Rolls Royce sahibiydi. Sen onun çok aşağısındasın!..

*

Bayat ekmekleri ve yemekleri çöpe atan müsrife

(savurgana): Bu günahından vaz geçip tövbe etmezsen,

günün birinde kuru ekmeğe muhtaç olmandan ve sürünmenden korkulur.

*

Muhterem Adaygil beyefendiye:

Dine ve vatan millete hizmet aşkınızın ateşleri sizi içten içe tutuşturuyormuş. Soğuk suyla söndürmenizi öğütlerim, yoksa yanacaksınız.

* Bay Mağrur Mütekebbir beye: Böyle giderseniz, sonunuzu iyi görmüyorum.

*

Aşırı derecede çok yiyen birine:

Kuzum siz bunca nefis ve lüks yemeği Müslüman olarak nasıl yiyebiliyorsunuz? Malûmunuz, Resul-i Kibriya Efendimiz (Salat ve selam olsun ona)
“Mü’min bir mideyle, kafir yedi mideyle yer” buyurmuşlardır.

*

Bayan Lüküseye:

Beş yıldızlı otellerde yer bulamamış, mecburen dört yıldızlı otelde kalmış ve orada kahır ve hacalet içinde kıymetli pembe incinizi düşürmüşsünüz. İnşaallah bulmanızı temenni ederim.

*

Telif Ücreti meftunu hocaya:

Tefsir ve Hadis sektörü doyuma ulaştı. Yeni bir tefsir ve hadis külliyatı ile çok para kazanamazsınız. Kitap ve yayın borsacıları bid’atli kitaplarda iyi iş var diyor…

*

Hoparlör meraklısı birine:

Ezan okurken 120 desibel bağır ki, civardaki camlar titreşime geçsin ve herkes Müslüman olsun.

*

Gıybetimi yapan birine:

Teşekkür ederim, benim günahlarımı yükleniyorsunuz ve kendi sevaplarınızı bana bağışlıyorsunuz. Adresinizi bilsem bize bir kutu Şam tatlısı gönderirdim.

*

Kendime açık mektup:

Aman kendini beğenme, kendinden razı olma. 10 Nisan 2011