Sünnîler ile Şiiler birleşebilirler mi? Birleşemezler… Lakin ihtilafları, çekişmeleri, birbirlerini üzmelerini asgariye indirip fitne ve fesatı azaltabilirler. Bu maksatla bendeniz bir Sünnî olarak şunların yapılmasını isterim:

Başta üç raşid halife, yani

Hazreti Ebu Bekr, Hazreti Ömer, Hazreti Osman

olmak üzere Ashab-ı kirama dil uzatmayacaklar.

Sünnîliği yıkıp yerine Şiiliği getirmek için propaganda yapmayacaklar. Sünnî Müslümanlara karşı taqıyye ve kitman yapmayacaklar, şeffaf ve samimi olacaklar.

Sünnîlere zekat verilmez demeyecekler. Şiiler, Sünnîlerden ne istiyorlarsa onlar da beyan buyursunlar.

Tarihte Sünnîlerle Şiiler ateşkes imzalayıp barış içinde yaşayabilmişler midir?.. Evet yaşamışlardır. Osmanlı Devleti ile Şiî İranDevleti asırlarca savaştıktan sonra barış imzalamışlar, kan dökmemişlerdir.

Bugün Türkiyemizde çok yoğun bir

Şiilik propagandası

vardır. Buna son verilmelidir. İran’da yaşayan 20 milyon Sünnî üzerindeki baskılar kaldırılmalıdır.

Ashab-ı Kiram, Hulefa-i Raşidinin ilk üçü, Kur’an-ı Kerim

(Hazreti Fatıma’nın mushafı…),

namaz abdesti alırken ayakların yıkanmaması, Sünnîlere karşı taqıyye ve kitman yapılması gibi konuların halledilmesi çok zordur.

Lakin Sünnîlerle Şiilerin mütareke ilan etmeleri; fitne, fesat, tefrika, çekişme yangınını söndürmeleri

o kadar zor değildir.

Sünnîler Sünnîliğe inansınlar, Şiiler Şiilikle kalsınlar, lakin birbirlerine düşmanlık etmesinler, savaşmasınlar.

Mutaassıplar,aşırılar bu dediklerimi kabul etmez.

Eminim ki, Şiî uleması ve ziyalıları yukarıda yazdıklarımı makul ve isabetli bulur.

Cenab-ı Hakk Türkiye ile İran’ı birbirilerine düşman olup savaşmaktan muhafaza buyursun. Bazı vicdansızlar Şevket Eygi yine Şii düşmanlığı yapıyor yaygarası kopartacaklardır.

El-insaf!.. Bunun neresinde düşmanlık var? Ben aksine barış ve kardeşlik tavsiye ediyorum.

(İkinci yazı) Dinde Reform Sapıklığı

Dinde reform yıkıcılığı ne demektir?.. Hâşâ Allah, Resûlü

(Salat ve selam olsun ona)

ve bin küsur yıldan beri İslamı öğrenen, öğreten din imamları, icazetli fukaha, ulema,müfessirler,muhaddisler, kâmilmürşidler yanılmış da, şu bizim nev-zuhur reformcular doğrusunu söylüyorlarmış… Böyle bir iddia küstahlık, büyük edebsizlik ve küfür değil midir?

Ehl-i Sünnet İslamlığı tahrif edilmemiştir ve reforma, değişikliğe, yenilenmeye ihtiyacı yoktur. Din, Resulullah Efendimizin ölümüne yakın tamamlanmıştır. Zaruriyat-ı diniyeye hiçbir hüküm ve değer ilave edilemez; bu zaruriyattan hiçbir hüküm çıkartılamaz; zaruriyatta hiçbir değişiklik yapılamaz.

Dört hak fıkıh mezhebinin, üzerinde ittifak ettikleri bütün hükümler haktır. İslam dinini, AB norm ve ilkelerine göre ayarlamaya kalkmak küfürdür. Faizin azı da çoğu da haramdır.

Bu haramlık Kıyamete kadar bakidir.

(Düşük faizli mesken kredisi bir aldatmacadan ibarettir. Düşük dedikleri faiz, borç ödeninceye kadar yüzde 50’yi, bazen yüzde 100’i aşmaktadır…)

İlahî İslam dinini, sapık Feminist ideolojiye uydurmaya çalışmak, bu amaçla Efendimizin sahih hadîslerini ayıklayıp atmak,

Ayıklanmış Hadîs Külliyatı

tasnif etmek küfür, cinayet ve hıyanettir.

Allaha savaş ilan eden, İslam ve Kur’ana saldıran, Şeriatı tahkir eden, Stalin’in ve Mao’nun yolundan giden zalimleri, deccal ve kezzabları övenler sapıktır.

Şeriatsız İslam olmaz. Şeriat Kur’andan, Sünnretten ve icmadan çıkartılmış din hükümleridir. Şeriat ve fıkıh olmazsa, Müslüman iki rekat namazı bile dosdoğru kılamaz.

Diyorlar ki: Efendimiz zamanında fıkıh ve mezhep yokmuş… Cevap: Efendimiz zamanında tek kitap halinde Mushaf da yoktur. O da mı bid’attir sizce?

Hulefa-i Râşidîn devrinden sonra Kur’ana ve Sünnete en yakın islamî uygulama Osmanlı uygulamasıdır. Osmanlı devleti bir Ehl-i Sünnet devleti idi.

Bütün Ehl-i Sünnet Müslümanları Osmanlı çizgisinde, İslam’ın Cadde-i Kübrasında yürümeli, Sevad-ı Âzam dairesi içinde bulunmalıdır.

Tekrar ediyorum: Ehl-i sünnet Müslümanlığının usûl hükümlerinde, temel ve esaslarında, ana değerlerinde en ufak bir reform, değişiklik, yenilik, ilave ve çıkartma yapılamaz. Rabbanî râsih muhlis muttaqi müeyyed icazetli ulema dini bize nasıl öğrettilerse aynen korumalıyız.

Din konusunda reformculara, Mutezile mezhebi bağlılarına, taqiyye ve kitman yapanlara, Fazlurrahmancılara, light ve ılımlı İslamcılara, İslam Feministlerine, BOP’çulara, Kemalist İlahiyatçılara kulak ve hak verenler imanlarını ve ebedî saadetlerini yitirmek tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir.

Bütün ihtilaflı ve çekişmeli konularda Sevad-ı Âzam dairesi içinde ve Ehl-i Sünnet Cadde-i Kübrası üzerinde bulunmalıyız.

Cenab-ı Hak din konusunda ayaklarımızı sağlam zeminde, bizleri Ehl-i Sünnet dairesinde sâbit-kadem bulundursun. 19.08.2013