Süper Hırsızlar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
PazarKutsal Kitap “Çalmayacaksın” diyor, hırsızlığı suç ve günah kabul ediyor, cezalandırılmasını istiyor. Onlar çalıyor, kutsal yasağı ihlâl ediyor.
Kendilerinin uygar, ilerici, çağdaş olduğunu iddia ediyor ve çalıyorlar. Utanmadan, arlanmadan, sıkılmadan, vicdanları sızlamadan, Allah’tan korkmadan, kullardan çekinmeden çalıyorlar.
Deliler çeşit çeşitmiş. Sade deli, zır deli, zır zır deli, hınzır deli. Hırsızlar da sınıf sınıf. Küçük hırsızlar, orta hırsızlar, büyük hırsızlar, süper hırsızlar. Bütün hırsızlar bir değildir. Aç kaldığı için çalanla milyarlarca doları götüren bir olur mu? Hasta annesine ilaç alabilmek için çalanla koskoca bankanın içini boşaltan bir olur mu?
Şu büyük domuz hırsıza bakınız. Doymak nedir bilmiyor. Bir trilyon çaldım artık yeter demiyor. Katrilyon çalmak istiyor. Katrilyon çalsa yine durmuyor. O, geberinceye kadar çalacaktır. Onun gözünü toprak mı doyurur? Hayır, onu Cehennem ateşi doyurur.
Koca hırsız bu kadar malı ne yapacak? Yaş hayli ilerlemiş, o hâlâ çalıyor, çalıyor, çalıyor.
Domuz hırsızın damarlarında saçı bitmedik yetimlerin hakkı dolaşıyor kan yerine. Kansız herif!
Şu güzelim memleketi yediler bitirdiler, hâlâ doymadılar. Ülke uçurumun kenarında, millet perişan, devlet darbe üzerine darbe yiyor, onlar yine çalıyor, yine çalıyor.
Onlarınki sade, basit hırsızlık değil. Bir kere başlangıçta işlerden yüzde on komisyon alırlar. Sonra 100’e yapılacak işi üç yüze, beş yüze yaptırırlar.
Yandaş, yoldaş, ihvan, partizan işi kendisi yapmaz, torpille alır, başkasına verir. Milletin, ülkenin, devletin paraları ziyan olur. Hırsızlar domuz gibi şişerler.
Amerika’da, İngiltere’de, İspanya’da, İtalya’da pahalı mülkler satın alır kodaman hırsızlar.
Birkaç hırsızın talihi döndü, işleri ters gitti, içeri girdiler. Avukatlar harıl harıl çalışıyor. Ortakları onları kurtarmak için seferber olmuş vaziyette. Bankayı boşalttılar, iflâs ettirdiler ama çaldıkları paralar güvenli yerde. Hapisten çıkar çıkmaz, zuladaki trilyonları afiyetle yiyeceklerini sanıyorlar. Hayır, asla yiyemeyecekler bu haram servetleri. Allah’ın, insanların, meleklerin lâneti onların üzerinde olacaktır. Belâlar, uğursuzluklar, musibetler, felâketler, âfetler, kazalar, hastalıklar yağmur gibi inecektir tepelerine. Bin türlü gaile içinde yaşayacaklar ve feci şekilde geberip gideceklerdir.
Memleketi, milleti, Türkiye’yi mahvettiler, perişan ettiler. Yaptıkları yanlarına kâr kalmayacaktır. Dünyevî adaletten yakalarını sıyırsalar bile Allah’ın gazabından ve azabından kurtulamayacaklar.
Bunca büyük pislik nereden zuhur etti? Kim yetiştirdi bunca domuzu? Kısa zamanda her yaştan ve her kategoriden bunca hırsız yetiştirenler gerçekten büyük bir rekor kırmışlardır.
Bunlar politikacı, iş adamı, büyük bürokrat, medyacı değil fahişedir. Fahişelik sadece mâlum meslek değildir, her mesleğin fahişeleri vardır.
Ortakları içeriye girince, dışarıda kalanları bir telâş, gam, kasavettir aldı. Ya sorgulama esnasında bülbül gibi konuşup herkesi ele verirlerse? Dayanın yoldaşlar, dayanın yâranlar, dayanın biraderler… Aman konuşmayın, aman çenenizi tutun. Sabredin, dişinizi sıkın; sizi yakında kurtaracağız. Bizim meslekte, yani orospulukta bazen öyle kazalar olur; basılırız, yakalanırız. Aman dayanın, aman moralinizi bozmayın. İleride bütün bunların acısını çıkartacağız, ne tatlı soygunlar yapacağız.
Büyük yolsuzlukları, efsanevî hırsızlıkları gündemden çıkartmak için irtica tehdit ve tehlikesi boruları mütemadiyen çalınsın. Ah şu gericiler, ah şu dinciler, ah şu İslâmcılar; bunlar bizi ortaçağ karanlıklarına sokmak istiyor.
Olacak şey midir bu? 2000’li yıllarda hâlâ başörtüsü takılır mı? Başörtülü kızlar yok mu, işte onlar bu memleketi batıracaklar, çağ dışına itecekler. Lâiklik tehlikede, aydınlık yarınlar tehlikede. Yetişin dostlar, yangın var!
Adamı o makama biz seçtik, şimdi kalkmış bize kafa tutuyor. Nankör! Nankör kedi! Biz ona yapacağımızı biliriz.
Onlarda utanmanın, arlanmanın zerresi yoktur. Hâlâ kafalarının içinde sekizer tilki dolaşıyor ve hiç birinin kuyruğu ötekine değmiyor. Yarınlar onlarındır, iktidar onlarındır, Türkiye onlarındır, milyarlarca dolar onlarındır.
Açığa çıkartılanlar, adliyeye sevkedilenler binde bir bile değil. Ye’cü Me’cüc taifesi gibi üşüşmüşler memleketin, milletin başına. Hangi biriyle başedeceksin? Vatan, millet, Sakarya… Gelsin yüzde on komisyonlar, alevereler dalavereler.
Son krizde birkaç banka ve zengin kişi bir gün içinde dört milyar dolar vurdu. Haber aldılar devalüasyon olacağını, hemen Türk parasını dolara çevirdiler ve voliyi vurdular. Bu yapılan suç değil midir? Bu şekilde kazanılan dört milyar dolar helâl midir?
Türkiye’yi Derviş kurtarırmış… Nah kurtarır! Bu memleketi, bu milleti ancak ve ancak Allah kurtarır. Bunca günah, isyan, tuğyan, haram yiyicilik, eşkıyalık, fısk, fücur, nifak, şikak varken Allah kurtarmaz. Önce kendimizi islah için çalışacağız, ondan sonra kurtuluş isteyeceğiz. Hırsızlık, talan, soygun, rüşvet, haksızlık gırtlağa kadar, sonra da kurtulacakmışız. Ucuz hayal!
Yirmi senedir partiye hizmet veriyormuş, şimdi elbette çalacakmış. Böyle düşünen lâik olsun dinci olsun, sağcı olsun, solcu olsun, şucu olsun, bucu olsun, kim olursa olsun lanetlik bir kimsedir; Allah belâsını versin.
Şu pisliğe bakınız. Bozuk bir düzende bozuk işler yapabilirmiş. Kim vermiş ona bu fetvayı? Tabiî ki, Şeytan.
Şu sahte Türkçüye ve milliyetçiye bakınız. Nasıl da götürüyor. Allah onun da belâsını versin.
Fahişenin âdisi de, kibarı da fahişedir. Hırsızın da öyle. Küçük hırsızlar enselenince hemen kodese tıkılıyor, mahkûm ediliyor. Büyük, kodaman, kocaman, saygın hırsızlar kolay kolay yakalanmaz. Şimdiki kanunlarla bir iki sene yatar çıkarlar. Zaten nice hırsızlık ve talan dosyası affa girdi.
Dikkat, buyurunuz, büyük ve kodaman hırsızların çoğu din düşmanıdır, bir kısmı ise din sömürücüsüdür. Gerçek dindarlar içinden tek hırsız çıkmaz. Dindar çalmaz, rüşvet almaz ve vermez, haram yemez. Kutsal Kitap “Çalmayacaksın” diye emrediyor. Âmenna… 25 Haziran 2001