Çarşamba

 

Son hadiselerde İslâm dünyası vazifelerini hakkıyla yaptı mı? İçinde bulunduğu imtihanda geçecek not alabilecek mi?.. Hiç zannetmiyorum.

Şiîler Müslüman dünyasının yüzde onunu teşkil ederler; bir kısım Şiî mücahitleri bütün İslâm dünyasının yüzünü ak etmiştir. Biz Sünnîler utanmalıyız.

Lübnan’ın ezilen halkına yardım toplayıp götürenlere teşekkür ediyorum. Benim maksadım yapılan hizmetleri ve yardımları inkâr etmek değildir. Yapılanlara teşekkür, yapılmayanlara teessüf…

Şu Arap devletlerine bakınız. Hepsi de dolaylı şekilde ABD’den ve İsrail’den yana. Umman’dan Fas’a kadar bir yığın Arap devleti var, bunların büyük yüzölçümü ve nüfusu var, orduları var, tayyareleri var, donanmaları var, trilyonlarca dolar servetleri var ve cirmi küçük İsrail’i tehdit bile edemiyorlar. Yazıklar olsun!

Ötede, Arap olmadığı halde İran devleti ABD’ye de İsrail’e de kafa tutuyor ve bağımsız bir siyaset takip ediyor.

Siyonist medya feryat ediyor: İsrail’i vuran füzeler İran’dan ve Suriye’den geliyormuş… Sevsinler!.. Lübnan’ı vuran füzeler nereden geliyor? ABD’den geliyor ABD’den… Abartılmış propagandalarla efsaneleştirilen İsrail ordusuna ne oldu? Bir avuç Hizbullah komandosunu yok edemedi. Şiî milisleri onlara kök söktürdü. 58 sene sonra surda ilk gedik açılmıştır. İsrail’in vuruculuğuna, İsrail ordusunun yenilmezliğine gölge düştü.

Ya âdil, kalıcı, gerçek bir barış, yahut sonuna kadar savaş… Öyle uydurma barışlara artık Müslümanların karnı toktur. Filistinlileri gettolara tıkacaklar, bu gettolar arasındaki irtibatı kopartacaklar, birbirlerine ulaşamasınlar diye sınırlara uzun duvarlar dikecekler ve sonra barış olacak… Yağma yok. Barışın mutlaka âdil, kalıcı, gerçek olması gerekir.

Bir yerde bağlar bahçeler ortasında bir eviniz var, ailenizle orada yaşıyorsunuz. Bir ara birkaç günlüğüne bir yere gidiyorsunuz, döndüğünüzde bakıyorsunuz ki, eviniz işgal edilmiş; feryad ve figan kopartıyorsunuz, ama nasıl olur bu iş diyorsunuz, işgalciler üzerinde çivi yazısıyla bir metin bulunan fırında pişmiş bir tablet gösteriyorlar. Buraları bundan iki bin beş yüz yıl önce bizim atalarımıza aitmiş, binaenaleyh miras hakkımızı kullanarak malımızı işgal ettik diyorlar…

Siyonistlerin Filistin topraklarında tarihî hakları var da, Filistinli Müslüman veya Hıristiyan Arapların yok mudur? Siyonistler, nüfusu olmayan bir ülkeye nüfus getirmişler. Yalandır yalandır yalan… Siyonist devlet 1948’de kurulmuş, şimdi aradan 58 yıl geçmiş, Yahudiler çiftlikler kurmuşlar, yollara fabrikalar yapmışlar falan filan… Yanlış hesap Bağdat’tan da döner, Tel Aviv’den de…

İsrail’in içinde ve dışında binlerce Yahudi düşünürü, hahamı, bilgesi, filozofu, tarihçisi, yazarı, edibi yüksek sesle haykırıyor:

  • İsrail devleti zâlimdir…
  • Filistin halkına büyük haksızlık ve zulüm yapılmıştır…
  • Siyonizm ırkçı ve sapık bir ideolojidir…
  • Siyonizm Tevrat’a ihanettir…
  • Siyonizm ve İsrail, Yahudilerin başına korkunç ilâhî ceza ve büyük belâ getirecektir…
  • Filistin kayıtsız şartsız olarak Filistinlilere geri verilmelidir…

    (Neturei Karta hahamları böyle diyor)

  • İsrail devleti yerine

    Arap-İbranî nüfusu olan demokratik bir Filistin devleti kurulmalıdır.

    (Uri Avnery gibi düşünürler böyle söylüyor.)


    Filistin’de yerli halkın hakları kabul edilmez ve

    âdil, kalıcı, gerçek

    bir barış yapılamazsa bütün dünya çok kanlı, çok felâketli, çok korkunç bir

    Üçüncü Cihan Savaşı’nın

    alevleri içinde yanacaktır.

    Bizim büyük medyamızdaki birtakım kalem Don Kişotları

    “İran nükleer silâh yapacak”

    diye kan ağlıyorlar; bu adamlar İsrail’in elindeki korkunç atom silâhlarından niçin bahs etmiyorlar?

    Devletlerin ne mal oldukları yaptıkları savaşlardan anlaşılır. ABD’nin Irak’taki savaşını gördük. İngilizlerinkini gördük. İsrail’in savaşını gördük.

    Şu dünyada,

    agresif Evangelistler kadar Hazret-i İsa’nın öğretilerine ters işler yapan başka bir taife yoktur.

    Yakın mazide ateist

    Bolşevikler çok Müslüman öldürdüler ama ABD’li Evangelistler gibi tecavüz etmediler,

    Kur’ân-ı Kerîm’i yırtıp tuvalete atmadılar.

    Evet, Bolşevikler bile bunlar kadar alçalmamıştı.

    Bizdeki birtakım İslâmcılara bakınız: Sayın Buş, Sayın Buş… Ah Buş… Vah Buş…Buş da Buş… Başınıza Buş kadar taş düşsün emi! Kapalıçarşı’da sahibi Afgan Türkmeni olan dükkanda konuştuğum ABD’li kadıncağız ne demişti:

    -Amerikalı olduğumu söylemekten utanıyorum da, Kanadalıyım diyorum. Başkan Buş bizde sokağa çıkacak yüz bırakmadı.

    Amerikalı kadın böyle diyor, bizdeki birtakım İslâmcılar Buş’u göklere çıkartıyor.
    Türkiye’de birtakım İslâmcılar, birtakım tatlısu Müslümanları olup bitenlere çok üzülüyorlardır muhakkak. Lüks yazlıklarında buzlu meşrubatlarını içerek, lüks restoranlarda nefis yemeklerini yiyerek, yüz milyarlarca liralık lüks binitlerinde yol alarak bir üzülüyorlar bir üzülüyorlardır ki, sormayın. Hayır hayır bizi İsrail bu hale getirmedi. İçimizdeki işbirlikçilerinin ve öncelikle kendi nefs-i emmârelerimizin kurbanı olduk. Bizi eskiden altın ve gümüş, şimdilerde dolar ve euro bugünkü sefil, rezil ve zelil vaziyete düşürmüştür. Altın ve gümüşün, doların ve euronun hazinesi Siyonistlerin elindedir. Neturei Karta hahamları bile feryat ediyor ama İslâm dünyasındaki satılmışların kılları kıpırdamıyor. 10 Ağustos 2006