Suriye ve İran
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 12 Aralık 2018
Dillerde İslam terennüm ediliyor ama gönüllerde başka şarkılar okunuyor…
İran İslam Cumhuriyeti ezilen, öldürülen, hakları çiğnenen Sünnî Müslümanlardan yana değil, Nuseyrîlerden yana.
İşimize gelince bol bol Müslümanlık edebiyatı yaparız… İşimize gelmeyince başka şarkılar okuruz. Bahreyn’de Şiîler Sünnî iktidara baş kaldırınca onları can ü gönülden destekleyenler,
Bırakın Türkiye’yi… Türkiye lâik ve Kemalist bir rejime sahiptir. Türkiye’nin İslamcı iktidarı bile Ankara’da Anıt-Kabir’e gidip bel eğip boyun kırmadıkça meşru olamaz.
Orada kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar, silahsız siviller vahşice katl ediliyor.
İslam mı daha üstün, yoksa mezhep mi?
Niçin Suriye’de serbest seçimler yapılmasını ve halkın oylarıyla rejimin değişmesini istemiyorlar?
Nuseyrî azınlık mı daha Müslüman’dır, yoksa Sünnî çoğunluk mu?
Açın ciddî ansiklopedileri, ilmî araştırma kitaplarını ve
nedir okuyun. Böyle bir azınlığı, Sünnî Müslümanlara tercih etmek ve onların haksızlıklarını ve zulümlerini desteklemek İslam’a, Kur’an’a, Sünnet’e, Ehl-i Beyt yoluna uygun mudur? Allah bize adaleti ve insafı emretmiyor mu? Birbirimize merhamet etmeyi emretmiyor mu?
Bendeniz Sünnîleri
tenkit eden bir Sünnî’yim. Şiîlerin içinde,
kendi mezhepdaşlarının, kendi idarecilerinin hatalarını tenkit eden biri var mıdır? İslam dünyasında şüpheli, tartışmalı, üzerinde tereddüt edilecek konular vardır ama
çoluk çocuğun vahşice öldürülmesine, kendi halkına düşman muamelesi edilmesine, yüzde seksen çoğunluğun köle durumuna düşürülmesine karşı çıkmalısın.
Yazık!.. Dillerimizdeki İslam şarkıları hançerelerimizi geçip gönüllerimize inmiyor…
Eşitlik edebiyatı yapıyorlar, Anayasa metinlerine eşit ilkesini yazıyorlar ama eşitliği hayata geçiremiyorlar. Birkaç gün önce başörtülü bir kızcağız sınav salonundan atıldı. Niçin başı örtülüymüş. Ne büyük suç!
Sizin eşitliğiniz bu mudur? Buysa, yazıklar olsun size. Bu Müslüman kız İngiltere’de sınava girmiş olsaydı atılacak mıydı? Norveç’te, Avusturya’da, İsveç’te, Finlandiya’da ve öteki medenî demokrat ülkelerde…
Çünkü bizde eşitlik yoktur. Birtakım egemen azınlıklar çoğunluktaki Müslümanlardan daha eşittir. Böyle bir eşitsizlikten, haksızlıktan en fazla medenî çağdaşların rahatsız olması gerekmez mi? Eminim ki, medenî bir insan olan
hanımefendi bundan çok rahatsız olmuştur.
Medenî
İstanbul 1919-1922 yılları arasında işgal edildiği vakit
Müslümanların dinine şeriatına saygı göstermişlerdi.
Mü’min olsun, ateist olsun hiçbir medenî insan böyle bir rezalete göz yummaz.
Çoğunluğun, azınlıklar kadar eşit olmadığı bir ülkede insan hakları ayaklar altında demektir.
Türkiye’nin Sünnî Müslüman çoğunluğu, bu rezaleti gereği gibi, gerektiği şiddet ve enerji ile protesto etti mi?.. Heyhat!.. O halde Sünnî çoğunluk bu hakaretlere lâyıktır.
Her Müslüman köşe yazarı, her gazeteci bu konuyu işlesin demiyorum ama yeterli sayıda Müslüman yazar bu konuda protesto yazıları kaleme aldı mı?
Bakın, küçük bir azınlık kürtaj konusunda ne kadar yaygara kopartıyor, ses çıkartıyor.
Biz Müslümanların üzerine sanki ölü toprağı serpilmiştir.
Ayasofya için yapılanları siz yeterli mi buluyorsunuz?
Niçin geçen Mayıs ayının sonunda Ayasofya önünde bir milyon Müslüman toplanmadı ve bir yıl içinde ulu mabet cami yapılmazsa oy vermeyeceğiz demedi?
Müzeymiş de turistler geziyormuş da falan filan… Bırakın bu bahaneleri!.. Ayasofya’nın karşısındaki Sultan Ahmet Camii müze değil ama orayı gezen turistlerin sayısı daha fazla…
Avrupa Birliği istemezmiş… AB’nin bu gibi şeylere karışmaya ne hakkı var? İspanya’da katedral yapılan Gırnata Camii’ni müze haline getirirlerse biz de Ayasofya’nın müze kalmasına razı oluruz… Aksi takdirde ulu mabet cami olmalıdır. Birkaç kere yazdım, tekrarlayayım:
Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakfiyesindeki lanet şartı devam etmektedir. Bu lanetten herkes korksun. Ülkeyi idare edenler de korksun, idare edilenler de…
Ayasofya’nın tekrar cami yapılması onun sanat, kültür, turizm değerine ve hizmetine gölge düşürmez. İçinde Allah’a ibadet edilmesi için inşa edilen bir mabet ibadete açık olmalıdır.
Fatih’in vasiyetinden ve lanetinden bahsetmek bazılarının işine gelmez ama o vasiyet, o lanet yürürlüktedir. Bu yüzden bin türlü kriz, uğursuzluk, bela, musibet ile boğuşuyoruz. Dualı bir şehirde yaşadığımız için başımıza henüz taş yağmıyor. Ne zamana kadar?..
Biz Müslümanlar, vazifelerimizi yapmazsak, ansızın gelebilecek bir azaptan korkalım… Ansızın…
16 Haziran 2012