Perşembe

 

Birtakım faziletsiz başkan adaylarının etrafında yiyici müteahhitler, deveciler, hortumlayıcılar heyecanla bekleşiyorlar. Seçimleri bizim partimiz, bizim adayımız kazansın da bir an evvel yemeye, talana, hortumlamaya, pastaları mideye indirmeye başlayalım diyorlar.

Faziletli belediye başkanı adayları halka birtakım sarih sözler vermekle mükelleftir.

Birincisi: Hiçbir ahlâksıza, yiyiciye, deve ediciye, hortumlayıcıya yüz ve iş verilmeyecektir. İşler, bizim partinin mensuplarına değil, ehil ve layık olan kişi ve kuruluşlara verilecektir.

İkincisi: Seçimi kazanıncaya kadar particilik olur, seçim kazanıldıktan sonra particilik kesinlikle yapılmayacaktır. Belediye, seçimi kazanan partinin arpalığı olmayacak, gerçek mânasıyla halkın, o bölge halkının belediyesi olacaktır.

Üçüncüsü: Belediye hizmetleri (büyük bir köyde bile olsa) medenî, şehirli, aydın kafasıyla ve zihniyetiyle yürütülecek; asla ve asla köylü, kırsal kesimli, gecekondulu, varoşlu zihniyetiyle ve kültürüyle yürütülmeyecektir.

Dördüncüsü: İş sahiplerinden, halktan hiçbir şekilde zoraki bağış, haraç alınmayacaktır.

Beşincisi: Birtakım müteahhitlere para kazandırmak için kalitesiz, uyduruk, birkaç ay içinde bozulacak şekilde kaldırım ve sair iş yaptırılmayacaktır.

Altıncısı: Birkaç yüz veya birkaç bin partizana iş çıkartmak için lüzumsuz yere belediyeye adam alınmayacak, bütçe fuzulî kadrolara maaş vermek için israf edilmeyecektir.

Yedincisi: Halk bir bütün kabul edilecek; Türk, Kürt, Laz, Rumelili, Kafkasyalı; Sünnî, Alevî; Laik Şeriatçı; sağcı solcu ayırımı yapılmadan hizmet verilecektir.

Sekizincisi: Çok yoksullar için belediye imarethaneleri açılacak, ihtiyacı olanlara günde iki kez yemek verilecektir.

Dokuzuncusu: Fakirlerin bedava muayene ve tedavi edileceği belediye sağlık merkezleri açılacaktır.

Onuncusu: Sanatla, kültürle, şehircilikle ilgili planlar, projeler ülkenin, bölgenin en ehil, en liyakatli, en başarılı, en tecrübeli kişi ve kadrolarına yaptırılacak; bu gibi çalışmalar kesinlikle ehliyetsiz, liyakatsiz, yiyici, ahlâksız, arsız, aç köpeklere verilmeyecektir.

Onbirincisi: Belediye yoluyla halka verilen hizmetlerde siyasî, ideolojik entrikalara yer verilmeyecek, kesinlikle din sömürüsü yapılmayacaktır.

Onikincisi: Bilhassa kadın ve kızlara, evlerinde uygulayabilecekleri beceriler, geleneksel sanatlar öğretilecek, âile bütçelerine katkıda bulunmalarına imkân sağlanacaktır. Dikiş nakış, Osmanlı işlemeleri, kumaş boya ve yazmacılık, turistlere satılacak veya yurtdışına ihraç edilecek binbir çeşit küçük hediyelik eşya gibi şeyler üretilmesine çalışılacak; bunları üretenlerin satabilmeleri için yardımcı olunacaktır.

Onüçüncüsü: Belediye başkanı adaylarının mal beyanları noterden tasdikli olarak halka ilan edileceklerdir.

Ondördüncüsü: Belediye bölgesi içinde Çamlıca tesislerine benzer kafeler, lokantalar ve dinlenme yerleri açılacak; uygun yerlerde geleneksel Türk kahvelerinden ilham alınarak kahvehane ve çayhaneler açılacaktır.

Onbeşincisi: Haftada bir gün Belediye başkanı, yardımcısıyla birlikte “Belediye Divanı”nda hazır bulunacak. Bu divana her vatandaş müracaat ederek dilediğini, şikayetini bildirebilecektir.

Onaltıncısı: Yolsuzluklarla, rüşvetlerle, haraç almalarla, gayr-i meşru zenginleşmelerle, kötü yapılan işlerle mücadele edebilmek için belediye bölgesindeki halk temsilcileriyle, belediye elemanlarından müteşekkil bir “Teftiş Kurulu” kurulacak ve iyi işlemesi için gerekli bütün düzenlemeler yapılacaktır.

Onyedincisi: Belediye başkanının babası, ağabeyi, kardeşleri, hısım ve akrabası, hemşehrileri belediye işlerine karıştırılmayacak, bu yakınlıkları dolayısıyla suiistimal yapmaları önlenecektir.

Onsekizincisi: Belediye adına aylık bir sanat, kültür, fikir, tarih dergisi çıkartılacak; bunda belediye başkanının resimleri basılmayacak, partisine, faaliyetlerine dair yayın yapılmayacak; sadece ve sadece kültüre hizmet edilecektir.

Ateş ve Azap

Türkiye’nin etrafında üç büyük barut fıçısı var diye defalarca yazmıştım. Biri Balkanlar, biri Kafkasya, üçüncüsü de Ortadoğu. Birinci barut fıçısı ateş almıştır. Savaşları başlatmak kolay, bitirmek çok zordur. Sırpların başına ateş yağıyor. Allah zâlimleri cezasız bırakmaz.

Başbakan Bülent Ecevit “Çok endişeliyim” demiş. Haklıdır. Bu savaşın içine bizi de sokmak isteyenler var. Sevr hesaplarını ve planlarını gerçekleştirmek için.

Amerikalılar, Fransızlar, İngilizler, Almanlar Balkan savaşında kendi askerlerini çarpıştırmak ve öldürtmek istemezler…

Zâlim Sırpların başına ateş yağıyor demiştim. Evet Allah zâlimleri sevmez. Onlara kendilerini islah etmek, haksızlıktan vaz geçmek için mühlet tanır. Sonunda mühlet biter, azap gelir. Allah’ın azabı geldiği zaman onu kimse durduramaz.

Türkiye’yi bu ateşin içine sokmak istiyorlar…

Allah’a karşı gelenler, yeryüzünde fesat ve fitne çıkartanlar, ilahî kanunlara isyan edenler sonunda yıkılmaya mahkumdur.

Zâlimlerin basiretleri bağlanır, kafaları çalışmaz olur, iradeleri ellerinden gider, yanlış hesaplar yapar ve kendilerini ateş içinde bulurlar.

Kafkasya’da da durum gergindir. O barut fıçısı da ateş alırsa Türkiye doğu tarafından da büyük bir yangınla sarılmış olacaktır.

Güneyimizde, Irak cephesinde zaten bir savaş devam ediyor. O da genişleyebilir, bizi de içine alabilir.

Sayın Ecevit “Endişe ediyorum” buyurmuşlar. Evet ne kadar endişe etse azdır. 02 Nisan 1999